Gece karanlığında yalnız yürüyordum. Sokaklar ıssızdı ve uzaktan baykuş sesleri geliyordu. Soğuğu iliklerime kadar hissedebiliyordum. Dar bir sokağın sonuna doğru ilerliyordum. Sokağın sonuna geldiğimde bi' köşeye sinmiş birkaç adam kendi aralarında konuşuyorlardı. O tarafa bakmamaya çalışarak ilerlemeye devam ettim. Fakat beni fark etmiş olmalılar ki içlerinden biri beni işaret ediyordu. Kalp atışlarımın hızlandığını hissedebiliyordum.
Adımlarımı sıklaştırdım ve farkında olmadan koşmaya başladım. Arkamdan geliyorlardı.. Her ne kadar arkama bakmamaya çalışsam da, ayak seslerini yakınımda hissedebiliyordum. Maratonda olsam anca bu kadar hızlı koşabilirdim, korku böyle bir şeydi.
Sokağın soluna döndüğümde, iç güdülerime küfürler yağdırdım."Çıkmaz sokak!"
Yavaşça arkamı döndüm ve bana pis pis gülen, üç surat karşımda duruyordu. Çaresizliğin vücut bulmuş haliydim. Kaçacak hiçbir yerim yoktu. Başıma gelecekleri aklımdan geçirmek bile istemiyordum. Korkudan titreyen dizlerime aldırmayarak;
"Ne istiyorsunuz benden!" Dedim.
İçlerinden bir tanesi yanıma yaklaşarak, pis ellerini suratımda gezdirmeye başladı.
"Bu güzelliği istiyoruz." dedi.
Alkollü nefesini suratımda hissediyordum. İki elimi omzuna koydum ve kasıklarının arasına bütün gücümle vurmaya başladım; "Çekil önümden, pis ayyaş!" diyerek suratına tükürdüm. Diğerlerinin suratındaki pis gülüşün yerini, ateş saçan gözler ve çatık kaşlar almıştı. ''İşte şimdi sıçtın Eleta'', dedim içimden..
Ben bunları düşünürken, diğer ikisi üstüme yürümeye başlamıştı bile. Son durağa geldiğimi düşünerek ellerimle suratımı kapatıp, gözlerimi yumdum. Başıma gelecekleri düşünmemeye çalışarak bir mucize olmasını beklemeye başladım.
Nefeslerini dibimde hissetmeye başladığım anda;
"Çekin o pis ellerinizi kızın üstünden, piç herifler!"
Daha ben ne olduğunu anlamaya çalışırken o ikisini yere sermişti bile. Ama onların pes etmeye niyeti yoktu. Yerlerinden doğrulup, üstüne yürüdüler fakat o güçlü yumruklarıyla ikisini etkisiz hale getirmişti. Onlarla işi bittiğinde bana döndü, iri koyu gözleriyle bana bakıyordu. Bakışlarında içimi eriten bir sıcaklık vardı. Elini kaldırarak yüzüme düşen bir kaç tutam saçı kulağımın arkasına attı.
"Canını acıtmadılar değil mi?" Dedi.
Kalbime ağrılar saplanmıştı ama bu korku değildi. Onu görünce hissettiğim bir şeydi, tuhaf bir şey.. Karnıma giren kramplara engel olamıyordum, onu görünce şapşallaştığımı hissediyordum. Aron.. Tam karşımdaydı.. Bana gülümsüyordu..
Ve birden Miok'un, tatlı bir şekilde beni dürterek uyandırdığı anda yatağımdan zıplayarak kalktım.
"Sakin ol kızım! Okula geç kalacağız. Haydi, kalk." dedi.
Bense afallamış bir şekilde Miok'un suratına bakıp, gördüğüm rüyanın etkisinden kurtulmaya çalışıyordum. Kilitlenmiş bir halde kalkarak, kahvaltı yapmak için odadan ayrıldım.
Hala tuhaf hissediyordum..~
Okulumuz fazlasıyla büyüktü. Her içeri girdiğimde sanki hayvanat bahçesine giriyormuş gibi bir his veriyordu. Fazlasıyla vahşi hayvanlar!
Sosyal aktivitelerin yoğun olduğu bir okul olmasına rağmen burayı sevecek hiçbir şeyim yoktu, Miok dışında! Ve hatta Miok dışında hiç arkadaşım yoktu. Neden mi? Bende bilmiyorum.
Belki de insanlar sessiz biri olduğumu düşünüyorlardır, bu yüzden benden uzak duruyorlar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'M NOT A MONSTER
Teen Fiction"Seni seviyorum bebeğim.. Ama ben bir canavar değilim" Yaşadığı korkunç olayın ardından insanlardan nefret eden, bir erkek. Ve Her şeyi göze alabilen, inatçı bir kız. _______ N: Kapak çalışması için Darknesshcr'e sonsuz teşekkürler. Ayrıca bana...