Beste, büyük bir hevesle hazırladığı çorbayı, son bir kez daha karıştırdı. Kollarını göğsünde kavuşturarak, yağan yağmuru izlemeye başladı.
Acaba Aras şimdi ne yapıyordu? O da, bir pencerenin ardından, yağan yağmuru mu izliyordu? Yoksa, her zaman ki gibi kızların peşinde, magazine malzememi veriyordu?
Taşan çorba, Besteyi daldığı hayal aleminden çıkarıp, hayatın gerçeğine savuruverdi. Ocağı kapatıp, çorbayı bir kaseye koydu ve daha önce hazırladığı tepsiye yerleştirip, salona doğru ilerledi.
Annesi, bir haftadır, yatak döşek yatıyordu. Ahretliği Selma Hanım ise, bir an olsun onu yalnız bırakmıyordu.
Tepsiyi, sehpalardan birinin üzerine koydu ve yanlarına oturdu.
Çorbadan bir kaşık alan annesi, yüzünü buruşturup, söylenmeye başladı.
-Beste, bu ne biçim çorba?
Özene bezene yaptığı çorbanın beğenilmemesinden çok, yabancı birinin yanında azarlanmasına içerlemişti Beste.
-İnternette nasıl yazıyorsa, öyle yaptım anne.
-Kızım, internette her yazana ne bakıyorsun sen? diye söylenmeye başladı Selma.
-Yok, bu kız bana bakmaz. Ben diyorum da inanmıyorlar bana.
-Anne ne alakası var!Beste kırıldığını belli etmemeye çalışsa da, pek başarılı olduğu söylenemezdi.
-Sus, sus! Ablanın yeri ayrı, hiç kusura bakma. Kızım gül gibi bakıyordu bana. Onun aklı, senin ki gibi beş karış havada değil en azından!
-Sahi! Buse nerde?
-İşte, çalışıyor çocuk dedi Yeliz Hanım gururla. Gecesi gündüzü belli değil çocuğumun.
-Nişanlanmış diyorlar, doğru mu?
-Evet. Öyle.
-Kimle peki?
-Çalıştığı şirkette müdür. Bizim kızı pek beğendi. Hali vakti de pek yerinde oğlanın. Birde kibar sorma. Bizim kızla evlenecem diyor, başka da bir şey demiyormuş.
-Desene başına talih kuşu kondu ahretlik!Annesinin gurur dolu bakışlarla, etrafı süzdüğünü gören Beste, derin bir iç çekti. Çocukluğundan beri, ablasının gölgesinde büyümüş olmanın ezikliği vardı üzerinde. Ne kadar çabalara çabalasın, annesi, ablasına baktığı gibi, gurur dolu gözlerle bakmamıştı ona hiç.
-Eee Beste? Sende yok mu bir şeyler? Hala Arası beklemeye devam mı?
Beste tam cevap verecekti ki, annesi onun yerine konuşmaya başladı.
-Beklemez mi hiç? Yedi bitirdi kendini Arasta Aras diye. Çocukluğundan beri! Ne aşkmış arkadaş? Kız yirmi dört yaşına geldi, yanına erkek sinek bile yaklaştırmadı yanına. O değil, adı çıkacak.
-Anne, benim hayatım kimseyi ilgilendirmez!
-Kızım, annen haklı diye laf girdi Selma hanım. Alt tarafı ilkokul arkadaşıydınız. Sonra, mahalleden taşındılar, bitti gitti! O seni unuttu. Ama sen öyle mi yaptın? Tüm hayatını, eğitimini hatta kariyerini bile, ona göre yönlendirdin.Ne oldu? Seni fark etmedi bile?
-Ben bunları, o beni farketsin diye yapmadım, ben ondan karşılık beklemiyorum Selma teyze. Ona yakın olmak bile bana yetti.Annesi gözlerini devirip, ben sana demiştim der gibi, arkadaşına bakmaya başlayınca, Beste yerinden kalkıp, odasına gitti ve kapıyı arkasından kapattı.
-Bana bak ahretlik, senin kızın hali hal değil, demedi deme! Senin kız, bu oğlanla kafayı bozmuş!
-Sorma! Ne yapsam bilmiyorum. Çocukluk aşkıdır, geçer dedik ama geçmek şöyle dursun, gün geçtikçe, daha da beter bir hal almaya başladı.
-Aslında, zeki de bir kız!
-Zeki olmaz mı hiç? Sırf o oğlanın okuduğu okullara paramız yetmez diye, harıl harıl çalışıp, burslu kazandı o kolejleri! Güzel de... Ama kimseleri yanaştırmıyor yanına.
-Buna bir hal çare bulmak lazım.
-Nasıl?
-Bana bak. Benim oğlanla senin kız nasıl olur?
-Ay ne bileyim dedi Yeliz Hanım. Olur mu ki?
-Niye olmasın ayol! Bir tanışsınlar bakalım.
-Tamam da benim kızın bu halini ne yapacağız? Ayıp olmasın oğlana?
-Yok kız ne ayıp olacak! Benimkine durumu anlatırım, o da ona göre yaklaşır seninkine.
-Ay olur mu ki? Bak heyecanlandım yemin ederim.
-Kız, dünür mü olacaz biz şimdi?Annesinin ve Selma teyzenin gülüşmeleri odasına kadar gelen Beste, yastığı başına kapatıp, gözyaşlarının yanaklarından süzülmesine izin verdi.
Doğru mu söylüyorlardı gerçekten? Aras ve o!? İmansızlar mıydı ? Haklı olma ihtimalleri var mıydı? Haklı bile olsalar, hayatından Arası çıkardığı zaman, hissettiği boşlukla nasıl baş edecekti?
Yeni birini mi almalıydı hayatına? Peki kime güvenecekti? Babasının annesine ve onlara yaptığı bunca şeyden sonra, hangi erkeğe güvenip alacaktı hayatına? Ya onlarda kalbini kırarlarsa? Nasıl baş edecekti bu duyguyla.
Hayır.
Başedemezdi.
O yüzden, bile isteye imkansızı sevecekti Beste. Bir araya gelmesinin mümkün olmayacağı biri, nasıl kalbini kırabilirdi ki?
Kıramazdı.
Tek taraflı bir ilişki yaşayacaktı Beste. Kalbinin kırılmayacağından emin olarak, ölümüne sevecekti Arası. Karşılık beklemeyecekti.O çocukluk masumiyetini, kaybetmeden sevecekti ilk aşkını.
Hayatına, ondan başka birini asla almayacaktı. Hem zaten, annesinin bile sevmediği birini, hangi erkek sevip, karısı olarak kabul edecekti ki?
Gözlerinden akan yaşı silerek, başucundaki lambanın ışığını azalttı.
-İyisin diye yüksek sesle tekrar etti kendine. Çok iyisin. Hiç bu kadar iyi olmamıştın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI YARİM
RomancePlatonik aşkınız, onunla 15 günlüğüne sevgili olmanızı istese ne yaparsınız? Beste, hiç beklemediği bu teklife, sonunu düşünmeden, evet derken, başını ne tür bir belaya soktuğunun farkında bile değildi.