Buradaki herkese merhaba, yani muhtemelen sadece bana falan. Bugün öğrendim ki perdeyi aşağı doğru asılırsanız perdeyi değil kornişi çekersiniz ve eğer kornişi yerinden sökecek kadar asılırsanız kornişle beraber tavandaki alçıları sökersiniz. Perde ve perdenin ucundaki kornişe takılan küçük yuvarlaklar sapasağlam kalır. Belki de bizim perdemiz fazla dayanıklıydı bilmiyorum.
Bunu evdeki gürültü sebebiyle sabah 8.30'da uyandığım ve asla geri uyumayı beceremediğimde ufak bir öfke eşliğinde öğrendim.
Bazen kendimden şüpheleniyorum. Öfkesini yıkıcı yollarla sergileyen, arkadaşlarının dertlerini dinlerken örnek vermek ve aslında onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek amacıyla kendi derdini anlatmaya başlayan ve hatta belki dert anlatmak konusunda biraz ileri giden biri olmamdan yana. Bunlar benim asla sevmediğim, özenmediğim, başkasında gördüğümde irite olduğum hareketler. Bazen şüpheleniyorum kendimden ilgi manyağı, beklenti kraliçesi, günün sonunda kendisiyle kalmaktan korkan ve bundan zerre keyif almayan biri olmamdan yana. Bunlar bir kişinin hayatını yıpratan ve asla istemediğim özellikler.
Sonra düşünüyorum, sinirden tavanı aşağı indirmeden önce daha küçük öfke seansları geçirebiliyordum. Öfkelendiğimde yıkıcı olmadan önce daha keskin cümleler üretip karşımdakine bir cevap verebiliyordum. Takdir edilmeyi hep sevdim ama birisinin ilgisine muhtaç kalmadan da mutlu olabiliyordum. Ya da ilgi ihtiyacımı farklı yollarla karşılayabiliyordum.
Değiştim. Herkes değişir, bunun için kendimi suçlamıyorum. Ve sen, orada bir yerde bu satırları okuyan birisi varsa eğer, sen de kendini suçlama. Dönüştüğün kişi için. Yaptığın hatalar için. Ya da insanların sana eskisi gibi değilsin dediği noktalar için. Kendini suçlama çünkü bu normal olan. Zamanın akıp gitmesinin sorumlusu nasıl sen değilsen zamanın üzerinde bıraktığı etkinin sorumlusu da sen değilsin.
Sonra biraz daha düşündüm ve bir kere değiştiysem bir daha ve kalan hayatımda muhtemelen yaklaşık beş yüz defa daha değişebilir. Eskiye, daha iyi olduğum zamanlara dönmek değil amacım. İleriye yönelik değişim. Ne bileyim, öfkemi bağırarak yansıtırım bir dahakinde, sonra belki gülüp geçerim. Sıradaki değişimimde beklenti içerisinde olduğum insanlara karşı kayıtsız kalmayı öğrenirim belki. Ya da bu beklenti ve beraberinde gelen o kişiyi darlama seanslarından sonra bu hareketlerimin bana birini kaybettireceğini tecrübe eder ve bırakırım. Alkol bağımlısı olduğu için karaciğer kanseri geçirip iyileşen bir adamın alkolü bırakması gibi bırakırım kötü alışkanlıklarımı.
Değişim, sadece kötü yönde olamaz ve ne yazık ki gelecekte de bizi sadece güzel günler beklemiyor. Çünkü hayat iyi ve kötüden, güzel ve çirkinden ibaret değil. Ve biz de sadece şu andaki kişiden ibaret değiliz. Temelde mezara kadar taşıyacağımız değerlerimiz olabilir fakat o değerleri savunma şeklimiz, o değerlere bakış açımız, o değerleri elimize aldığımızda avucumuzu sıkma gücümüz bile değişecektir.
27 mayıs 2020'deki Özgür olarak yazdım bunları, gelecekteki özgür olarak okuduğumda umarım değiştiğim kişiyi daha çok severim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hangi Ben?
Non-FictionBir kurgu, bir olay umarak geldiyseniz özür dilerim, alelade bir uygulamadan hazırladığım vasat kapağımın altını sadece kendimle yaptığım kavgalarımla dolduracağım. Belki güzel günler de olur. Bilemem. Belki ertesi gün yazmaktan vazgeçerim ve bir yı...