1.Bölüm"Rolünü, en güzel sen oynadın. Hiç düşünmedin giderken arkanda bıraktıklarını. Bir kez olsun geriye bakmaya tereddüt etmeden, yapayalnız koyuverdin. Perişan edip yaktın.. Kül olmaya mahkum ettin bizi. Hep, yanımızda olacağını sandım ben. Benim seni düşüneceğimi değilde senin beni düşüneceğin umuduyla yattım yatağıma her gece. Nerden bilebilirdim ki ansızın gidip bir daha geri gelmeyeceğini ? Nerden bilebilirdim ki yokluğunda seni böyle arayacağımı ? Nerden bilebilirdim ? Sınırlarımı zorladım, kendime zarar verdim. Eğer bilseydim emin ol, hiç uyumaz yola çıkmana izin vermezdim o gece. Seni ne kadar çok sevdiğimi söyleme fırsatı verirdim kendime. Sana bağırıp çağırmaz yerine, bağırıp çağırmana izin verirdim. Bazı zamanlar senden uzaklaşıp başkalarına gittiğimde ise sensizliğin tadına bakmaya çalışsaydım şuan böyle olmazdı dimi. Sana da hak veriyorummm.. Çünkü, rolünü en güzel sen oynadın. Alıştırıp gittin kendine. Bense alışmakla kaldım. Şuan izlendiğimi de biliyorum ve sen giderken sıcacık yatağımda yatıp söyleme gereksinimi duymadığım sözleri bu, ruha işleyen soğuğa sahip olan uçurumun kenarından sana haykırıyorum.. Seni Seviyorum ANNE..!! Seni çok özledim..."
Annesine, içindeki duyguları ulaştırmaya çalışıp bu kasvetli, soğuk havanın sahibi olan geceye haykırdıktan sonra gözünden düşen iki damla yaşı silip kafasını kaldırdı. Soğuktan kızarmış, biçimli ve bi o kadar da sert durmasını sağlayan burnundan, içini buz kesecek havayı teneffüs ettikten sonra tekrar, dıştan bu kadar güçlü gözükmesine rağmen içten içe acizliğine acıyarak kafasını iki yanına küçümser bir şekilde salladı. O, insanlara hiç belli etmezdi duygularını. Sert oluşundan taviz vermez, şımarık olmayı sevmezdi. Annesi onu terk ettiğinden beri onun, "Ben yanında olmasam bile hep iyi bir insan ol ve beni insanlara sen tanıt" cümlesine karşın, tam tersini körükleyecek hareketler yaparak kötü bir insan olmaya çalışmıştı. Annesinin ölümüne kadar hep olumlu olmuş, çevresindekilerle hep iyi geçinmişti. Halbuki nerden bilebilirdi, annesinin o sözlerinde az da olsa ölüme pay biçildiğini. Hiç bu yönden düşünmemişti o. Hep sevilen, akıllı çocuk, annesinin biriciği olmak için yapmıştı bunları. Bir bakıma, annesi de öleceğini bildiğine dair söylememişti ki bunları. Her şeyden habersizlerdi, ikisini de ayrırken kader. Yoksa, oğluna söylemez miydi hiç ?... Aslında söyleyemezdi, yüreği onun üzülmesine dayanamaz, içine atar, son güne kadar saklardı. Sonuçta o bir anneydi.. Uçurumun kenarında ki masum, küçük çocuğun annesi....
Karar vermişti artık. Bundan önce hep kötü bir adam olmaya çalışmış, vicdanına sürekli müsamaha gösterdiği için başaramamıştı. Ama bundan sonra o, kötü adamın ta kendisi olacaktı. Kimseye iyilik etmeyecek, kimseyi umursamayacaktı. Şimdi kendine gelip arabasına binecek, evine gidip yatağına girecek, sabah olunca da ölen arkadaşının -babası izin vermeyip sert çıkışmasına rağmen- katilini aramaya başlayacak ve öcünü alacaktı. Yemin etmişti kendine....
Siyah deri ceketini yakalarından tutup düzeltti. Son kez baktı uçurumuna. Gitmek için hazırdı artık. Kafasını sert bir edayla sol tarafa gitmek için çevirdiğinde birini gördü. Ya da gördü gibi oldu. Karanlıkta pek bir şey belli olmuyordu. Gördüğü şey ileri geri hareket ediyor bazen de sendeleyip yere çakılmamaya çalışıyordu. Yani bildiğin ayakta zor duruyordu. Sarhoştu büyük ihtimal. Anlayabiliyordu, kendisi de yaşamıştı bu durumları zamanında. Durdu. Umursamamaya çalıştı oradaki kimseyi. Yoluna devam etti. İçinden "Banane" dedi, nidayla kaşlarını hafiften çatarak. Yemin etmişti o kendine, hemen vazgeçemezdi. Bu kadar iradesiz bir insan olamazdı. Kafasını dağıttı. Tekrardan istemsizce durup düşündüğünü şimdi fark etmişti. Tam adım atacaktı ki bir nida yükseldi arkadan." Kahrolasıca Ölümm !!! Yeter artık, alacaksan al canımı ! " demişti yabancı.
Adam hemen hızlı bir şekilde arkasına geri döndü. Oradaki, bir kadındı veya bir kız. Ne işi vardı bu salak aptalın burda ? Niye, nasıl gelmişti buraya ? Şimdi kafasındaki her şey yerli yerine oturmuş, aklını şimdi kullanmaya başlamıştı. Bu uçuruma ondan başka kimse gelmezdi ki. Ondan başka kimse bilmezdi burayı. Haddini bildirecekti bu her şeyi mahveden yabancıya. Ona doğru yürümeye başlamıştı. Buraya geldiğinde durduğu yerden daha ileride, karşı tarafta duruyordu. Ve bir o kadar da UZAKta.. Adımlarını hızlandırdı. İçinde sinirlenmek adına bir şeyler kıpırdanıyordu. Aralarındaki mesafe kapanmaya başlamıştı ki yabancıdan tekrar bir nida yükseldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜME TUTULMAK
Novela JuvenilDamlalar yere dokunduğu vakit , Hilesiz, saf ve bereket dolu , Toprakların kavuşma günü, Kalplerinse ayrılık… Yağmurlar yazar hep ayrılık mısralarını nedense, Yağmurlara denk gelir,ilk buluşma ve elvedalar, Yağmurların suçu ne kimbilir… Oysa ki ta...