İyi Kal

81 14 4
                                    





Tarih 11 Aralık 2014 yılını gösterirken küçük bir kız vardı.
Tek başınaydı, kara kışın en sert olduğu bu mevsim ayında yapayalnızdı.
Küçük kız; karanlık sokaktaki kaldırımda, karşı bınadaki zengin ailenin bu geceki yemek artıklarını çöpten toplamış ve şimdi de tek başına kirli yerde oturmuş karnını doyurmaya çalışıyordu. Ne kadar yemeğin bayatlamış kokusundan midesi bulansa da yemek zorundaydı, bu gece de aç kalamazdı.

Son bir aydır değişmeyen geceleri bu gece daha ağırdı, hava çok soğuktu, elbiseleri yırtık ve çok inceydi. On üç yaşının son gecesinde aklında hep ailesi vardı.
Neden bıraktınız beni? Neden sevmediniz? Oysaki hep az yerdim yemeklerinizi. Düşünmeye çalıştıkça doluyordu gözleri. Ailesi onu hiç sevmemişti, zaten aileden kastı amcası ve yengesiydi. Kendi ailesini tatil dönüşünde ki bir kazada kaybederken o da o arabada olmak istemişti, en azından şimdi bu durumda olmazdı ve gerçek ailesini özlemeye gerek kalmazdı.
Kalbi acıyordu, Tanrı bu gece kaldırımda oturan şu küçük kızın acısına şahit olsun ki bunu hak etmemişti. Hiçbir çocuk böyle bir durumda olmayı hak etmezdi.

Hayal kurmaya devam ediyordu, hiç umutsuzluğa kapılmadan hayal kurmaya devam ediyordu. Peki neden görmüyordu kimse onu, yardım eli çok mu uzaktı ya da hiç mi yardımsever biri yoktu. Kendi gibi daha kaç çocuk dışardaydı, üşüyorlar mıydı bu dondurucu soğukta, o çocuklar da kendisi gibi yalnız ve terk edilmiş miydi?

Bir çift pahalı ayakkabı sesi geliyordu uzaktan, hatta iki kişi sohbet edip gülüşuyordu. Adım ve gülüşme sesleri onun oturduğu kaldırıma gittikçe yaklaşırken korkmadan edememişti küçük kız, şimdiden 'ya bana zarar verirlerse' düşüncesine bile kapılmıştı.
Kafasını ürkek bir edayla kaldırıp kendisine doğru gelenlere baktığında, iki genç erkeğin meraklı gözlerle ona yaklaştığını görmüştü.
Yine gözleri doluyordu ama bu sefer ki özlemden değil de korkudan kaynaklıydı. Ailesini kaybetmeden önce hep beraber televizyondaki haberleri izlerken birkaç korkunç habere denk gelmişti, tabi ailesi çok fazla izlemeden değiştirirlerdi kanalı, hatta annesinin babasına sırf bu yüzden kızdığıni bile hatırlıyordu ama yinede anlamıştı küçük kız.
Biliyordu, Tanrı şahit hiç bilmek istemezdi ama kötü adamların küçük çocuklara kötülük yaptığını biliyordu. Bu iğrenç kötü adamların yaş ve cinsiyet fark etmeksizin çocuklara kötülük yaptığını bilmiyordu ama hissediyordu. Ve bu yüzden oldukça korkuyordu.
Ama bu genç erkeklerden, iki yanağında da gamze olan öyle sıcak bir şekilde gülümsemişti ki, bir an için küçük kızın kalbinde ki korkular uçuvermişti. Gamzeli olan bu genç erkeğe tezat olarak kaşları çatık bir şekilde üstten bakan diğer erkekten ise oldukça korkmuştu, çünkü çok tehlikeli bakıyordu ve eski oyun arkadaşlardan birinin korkunç bebeğine benzetmişti onu.

"Merhaba canım, aileni mi kaybettin' yoksa kayıp mı oldun? Gece bu saatte bu karanlık sokaklarda oturmak oldukça tehlikelidir. Bunu biliyorsun değil mi?"

Aynen böyle konuşmuştu gamzeli genç erkek onunla. Göğsü sıkışmıştı küçük kızın, daha fazla dayanamayarak ise ağlamaya başlamıştı. Düşünmüştü kendi kendine; karanlık olsa gerek görmemişlerdi kıyafetlerinin eski olduğunu, ayakkabısının altının delik ve kirden rengini kaybettiğini. Yine de sustu aynı kırgınlıkla baktı iki adamın gözlerine de. Anlatmak istermiş gibi bakıyordu, kimsesizim dermiş gibi.

"Hey! Dilsiz misin bi soru sordu sana cevap versene?
Gel Enes, gece gece uğraşmayalım şununla. Affan bizi bekliyor hala. Hadisene be oğlum!"

Korkmakta haklıymışım diye düşünemeden edememişti, ne kadar da sert konuşuyordu. Sesi bile çok yüksek çıkıyordu çatık kaşlı adamın, hatta yan taraftaki kedinin sıçrayıp duvardan atlamasına sebep olacak kadar.

AFFANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin