elimdeki çiçeklerin kokusunu tekrar içime çekip yavaşça mezarlığa adım attım.
üç yıl olmuştu Dua bu dünyadan göçeli. üç yılda on yıl yaşlanmıştım sanki. ilk başlarda toparlanmam çok zor olmuştu. aslında bakarsanız, hâlâ toparlanmış sayılmam. yan sızısını toprağa veren biri ne kadar toparlanabilir ki?
derin bir nefes alıp hızlı adımlarla çiçek kızımın yanına geldim, toprağını avuçladım. yıllar önce birisi çiçek kızını bir kaç kök çiçeğe emanet edeceksin dese, inanmazdım. ama şimdi karşımdaydı, mezarını iris çiçekleri kaplamıştı. çiçek kızım gerçekten çiçek olmuştu.
sol yanıma saplanan acıyla elimi göğsüme bastırdım ve gözlerimin dolmasına müsade etmeden söze girdim.
"Dua, ben geldim, sevgilin. bak çokoprenste getirdim, sen seversin."
elimdeki çokoprense bakıp, burukça gülümsedim.
"bir aydır gelemedim yanına, affet. ama seni unuttuğumu düşünme sakın, bir kavanoz toprağın yanı başımdaydı hep.
annem hamileydi biliyorsun, doğum yaptı. küçücük bir kız kardeşim oldu, tıpkı senin gibi mavi gözleri var. adını Dua koyduk, sana sarılır gibi ona sarılıyorum. seni sever gibi onu seviyorum. şimdi hayatta olsan, birlikte severdik, ilk adımlarına birlikte ortak olurduk, ilk kalp çarpıntısını birlikte duyardık. oysa bir hayalden ibaret şimdilerde hepsi..."
gözlerim bana ihanet eder gibi dolmaya başlamıştı çoktan.
"neden gittin diye sormayacağım sana ama inan canım çok yanıyor be güzelim. mektubunda "beni özlersen avucunu sol yanına götür, ben ciğerini örten kaburganın hemen altındayım" demiştin, ben üç yıldır avucum sol yanımda yaşıyorum Dua. *bir sabah uyanıyor ve kesmiyorsam bu dünyanın bileklerini dikine, senin gözlerinin rengini barındırıyor diye.* hâlâ kapatmıyorsam kapılarımı kimselere, belki bir gün o kapıdan sen girersin diye. rehber'in sorgu şarkısınıda dinletmiyorum kimseye, dinleyen ölecekmiş gibi hissediyorum. şiirlerinde hâlâ ezberimde, unutmadım hiç... âh be Dua, Didem Madak'a hayrandın sen, neden sonun Nilgün Marmara gibi oldu?"
dalgın dalgın toprağındaki çiçeklere bakıp iç çektim, bir an iris çiçeği olmak istedim. akşam ezanının sesiyle yavaşça doğruldum. Dua'mın mezar taşını öpüp, getirdiğim çiçekleri toprağına bıraktım. bir de gitmeden önce yaradana yakardım.
"rabbim, bir Dua'ya bin dua feda ediyorum. sen görüyorsun ya, biz bu dünyada kavuşamadık, sen bizi öbür dünyada bir eyle."
*
çok güzel olmadı sanki...
sizi bilmem ama bu bölüme ihtiyacım vardı. umarım beğenmişsinizdir.
çok sever, çok öperim. kaburgamın en nadide çiçekleri!
-🧚🏻♀️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
redamancy | kısa hikâye
ChickLit"bakışlar arasında o çipili çipili gözlerini kocaman açan kız esas oğlanın yanına geldi, oğlan yine sessiz, acaba bitmeyen kelime orucu mu tutuyor?" tamamlandı | 230520 instagram-twitter | @nerossable