*jungkook'un ağzından*
Sabah jimin'in hafif hırıltılı uyumasına lanet ederek uyandım. Zaten karakolda işlerim olduğu için erken uyanıyordum. Birde bu camış böyle ses çıkarınca 4'te ayağa dikiliyordum. Ben ayağa kalkınca jimin sanki uyanmamı bekliyormuş gibi kolumu tuttu:
"nereye.. Bebeğim?" ya şimdi şu mal surata nasıl kızayım.. Yanağını öptüm:
"karakola gidiyorum. Bizimkilerle takılayım azcık.."
" ne.. Benimle takılmak eğlenceli değil mi?"
"jimin.. Ne zaman normal bir şekilde oturup konuşmaya kalksak kendimi ya senin altında yada kucağında buluyorum.."
"öyle mi oluyor..?"
"aynen öyle oluyor beyfendi" kalktım ve polis üniformamı giydim. Jimin dudak bükerek yatakta oturuyordu:
"hey koca bebek.. Böyle dudak bükünce hiç sevimli olmuyorsun.."
"ben zaten.. Sevimli olmaya çalışmıyorum..çünkü olmaya çalışsam bile.. Sen beni sevimli bulmuyorsun.. Hep bana lanet ediyorsun.. Küfür ediyorsun"
".. He..?"
"hahh.. Ben eve gidiyorum.." jimin kalktı ve ceketini alıp evden çıktı. Ağzım açık gittiği kapıya bakıyordum:
"ha... HAAA?!" bir dakika bir dakika! Jimin bunlara gerçekten alınıyor muydu?! Ben ne zaman ona sövsem pişkin pişkin gülerdi! Hiç kırıldığını belli etmiyordu! Fazla mı abarttım.. Ben kapıdan çıkarken aklımda bu düşünceler dönüyordu.. Sanırım gerçekten onun kalbini kırdım.. Ya ne bileyim o hödük hiç kırılmıyor gibiydi..
Karakola ne zaman geldiğimi bile anlamamıştım. Tae yanıma gelip bana selam verene kadar:"hooo!! Lan! Ne öyle mal aşıklar gibi daldın gittin.. Nerdeyse dilin dışarı çıkacak"
"aghh bana bulaşma tae.." sandalyeme oturdum. Birkaç dakika sonra Suga yanıma geldi ve yanıma oturdu:
"sorun ne? Derin düşüncelere dalmış gibisin..?"
"hey baksana.. Sen çok değer verdiğin birinin kalbini istemeden kalbini kırmış olsan.. Onu nasıl neşelendirirsin?"
"humm.. Yani.. Onu neşelendirmeye çalışırım"
"mesela?"
"meselaaa.. Sevdiği şeyleri ona alırım yada sevdiği şeyleri yaparım. Sonuçta değer verdiğin insan olunca şaklaban bile olursun.."
"hm..tamam sağol.."
"kim o değer verdiğin kişi hmmmm~?"
"sen bu kadar meraklı mıydın?"
"oh doğru.. Hahaha hadi kolay gelsin" Suga gittikten sonra biraz daha düşüncelere daldım..
*jimin'in ağzından*
Sabah dışarıda gezdikten sonra akşama doğru evime geldim. Işıkların açık olması beni şaşırtmıştı.. Oysaki kapattığıma emindim. Kapıyı tam açacağım sırada kapı açıldı. Açan kişiye baktığımda karşımda jungkook'u görünce biraz şaşırmıştım. Geleceğini düşünmemiştim. Hafif yanakları kızarırken kafasını eğdi:
"um ho.. Hoşgeldin.. Gelsene.." kapıyı tamamen açtığımda gördüğüm manzarayla şoke oldum. Jungkook'un üstünde bir hizmetçi kıyafeti. Kuyruk.. Kafasında da ilk kapıyı açtığında fark etmediğim kedi kulakları.. B.. Bu ne düşünüyor? Bana bakınca bende silkelendim:
" yemek yemek ister misin?"
"yemek mi hazırladın?"
"evet.."
"olabilir. Açım.." beraber mutfağa gittik. Jungkook yemekleri masaya koydu. Tanrım umarım şuan lanet olası bir rüya görmüyorumdur.. Eğer bu bir rüyaysa jungkook'u fena ağlatacağım.. Değilse de ağlatacağım ama.. Neyse..
Beraber yemek yedikten sonra jungkook masayı toplayıp bulaşıkları yıkamaya başladı. O hareket edince kedi kuyruğu da sağa sola hareket ediyordu. Ayağa kalktım ve kuyruğu tuttum:"bu elbisenin kendisinde mi var? Yoksa onu deliğine mi soktun?" jungkook bana kızararak baktı:
"neden.. Kendin kontrol etmiyorsun?" bu cevabı beklemediğim için biraz afallamıştım ama Jungkook'un dudağıma yapışmasıyla kendime gelmiştim
*SMUT*
Jungkook'u kalçasından tuttuğum gibi kucakladım ve tezgaha oturttum. Öpüşmemiz derinleşmeye başlarken Jungkook'un kıyafetlerinin düğmelerini sadece göğüsleri görünecek şekilde açtım. Bir bacağını kaldırdım ve omzuma koyduktan sonra göğüslerini emmeye başladım:
"j.. Jimin hngh! B.. Ben kız değilim. Bırak memelerimi!"
"ama.. Bunlar dik ve pembe. Pembiş dağcıklar.. Bir kızdan farkın yok şuan"
".. Kız olmamı mı tercih ederdin..?"
"hayır. Böyle olduğun için gayet memnunum" göğüsleriyle tekrar uğraşmaya başlayınca oda benim kemerimi çözmeye başladı:
"hadi..yapalım"
"yapıyoruz ya.."
"jimin ya girersin yada bokumu yersin.."
"hep beni tehdit ediyorsun.." onu tutup masaya yatırdım ve altını açtım.. Tanrım.. Kilot giyiyor.. Pembe.. Puantiyeli kilot.. :
"h.. Hey ne inceliyorsun.."
"bunu daha fazla giy.. Sana yakışmış"
"nah giyerim"
"hahaha" kilodunu araladım ve penisimin ucunu ıslatan spermimi bütün penisime yayarak ıslattım. Konumladıktan sonra jungkook'a baktım. Oda aynı şekilde bana bakıyordu:
"ne oldu? Tereddütlü müsün?"
"ne? Asla" dudağını öptükten sonra içine girdim. Jungkook boynuma sarıldı ve kulağıma doğru inledi. Kulağım uyuşmuştu:
"kulağıma doğru inleme.. Huylanıyorum" jungkook'un kıkırdamasını duyduktan sonra kulağıma biraz daha yaklaştı:
"ahn~" tekrar kulağıma doğru inlemesi ve yaramazlık yaptığı için daha fazla azınca hareket etmeye başladım. Oda benim hareketlerime uyumlu olarak inliyordu. Gözlerine baktım ve dudağına yapıştım. Ayrıldıktan sonra oda gözlerime baktı:
"benden nefret edene kadar benimle oyna Jimin.."
"oh.. O halde kıyamete kadar oynayacağım"
***
Uzun bir seks in ardından jungkook'un bunu kendini affettirmek adına yaptığını öğrendim. Sanırım ona daha fazla küsmeliyim. Hep böyle ona küsersem oda bunu yaparsa, alışır hep yapmak ister. Kollarımda olan jungkook'un alnını öptüm ve kendime daha fazla yapıştırdım:
"iyi geceler.. Prensesim.."
UZUN ARA KONUŞMA ŞEYSİ
Ehm ehm. Merhabaa~
görüşmeyeli uzun zaman oldu he. Özledim sizi *-*
Evet uzun bir aradan sonra sanırım ilham perim yeni rota oluşturdu ve beni buldu. Bu bölümler biraz hani bağımsız bölüm gibiydi. Bundan sonra daha fazla olaylara girerim diye düşünüyorum eğer ilham perim yolunu şaşırmazsa.her neyse. Bana verdiğiniz destekler için çok teşekkür ederim~ 💕💕
Sizi çoooooook sefiyorum 😳
Hayırlı işler, bol güneşler~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my dear mafia (jikook)
Fanfiction"bir erkek uyuyan güzele nasıl bu kadar benzeyebilir..?" ...