ten day / kaisoo

second day

Tekrar merhaba karşıdaki yakışıklı çocuk. Hâlâ ismini öğrenebilmiş değilim. Belki de hiç öğrenemeyeceğim ama bu şekilde başlamakta pek hoşuma gitti.

Neyse,

Bugün seni evinin çevresinde göremedim. İçimdeki merak ve endişe duygusu aynı anda baş gösterse de kimseciklere belli etmeden evini izlemeye devam ettim. Bahçedeki sardunyalara her baktığımda aklıma o saçma çiçeklere bakarken ışıldıyan gözlerin aklıma doluşuyor ve normalde asla gülümsemeyen ben, kendi kendime gülmeye başlıyordum.

Kendimi tanıtayım, ben Kyungsoo, DO Kyungsoo. Daha 9 yaşındayken en büyük kahramanı olan babasını trafik kazasında kaybetmiş, geri kalan yaşamını annesi ve onun itici eşi ile geçirmek zorunda kalan bir gencim.

19 yaşındayım, 19 yaş her türlü çevreden arkadaş edinmek için en ideal yaştır. Ama benim tek bir arkadaşım yok. İnsanlar hiç gülümsemediğim için beni korkutucu ve itici buluyor. Özgüvensizin tekiyim. 10 yıldır her şeyden nefret ederim. Bir tek karşı komşun olan yaşlı büyükannemi severim. Babamdan bana kalan tek hazine o.

Beni hiç görmeyeceksin belki, ama ben kendimi sana anlatayım;

Göz rahatsızlığım nedeniyle koca siyah yuvarlak gözlüklerim var, dudaklarım kalp şekilde ve kalındır. Sanırım insanların hakkımda beğendikleri tek yerim dudaklarım. Saçtan nefret ederim, bu yüzden saçlarımı hep üç numaraya vururum.

Ufak bir şey itiraf etmek istiyorum, saçtan nefret etsem de, senin saçların nefretim kadar hoşuma gitmişti karşıdaki esmer çocuk.

Ve, hiç aşık olmadığım halde aşkın ne demek olduğunu çok iyi bilirim. Ve biliyor musun karşıdaki esmer çocuk,

Seni bu denli düşünmeye devam edersem, sana sırıl sıklam aşık olacağım.

Kabul eder misin? 10 günü olan bu kısa ömürlü aşkımı?

Edemezsin, çünkü ben senin hayatında hiç bulunmadım, bulunmayacağım.

Yarın görüşürüz karşıdaki esmer çocuk. Tabii evinden dışarı tek bir adım atarsan.