Buzdolabında hiçbir şey olmadığını görünce oflayarak elini beline koydu. Diğer koluyla buzdolabının kapağına yaslanmış kapakla beraber sallanıyordu. Hazır yiyecek olmadığı halde boş boş buzdolabına bakmaya devam ediyordu, bir süre bu şekilde bakmanın karnının açlığını unutturabileceğini düşündü. Elbette düşündüğü gibi değildi, midesinin verdiği mücadele onun o anki üşengeçliğine ağır basıyordu. Söylenerek doğruldu ve buzdolabının kapağını kapattı. Bir şeyler almaya çıkmalıydı.
Arkaya doğru vücudunu gererek yorgunluğunu üzerinden atmaya çalıştı. Ardından odasına çıktı, giyecek bir şeyler bulacaktı, üzerindeki tişörtü çikolatalı sütle lekelemişti ama değiştirmekle uğraşmamıştı. Ona birkaç beden büyük, kırmızı sweatini üzerine geçirdi, odasındaki boy aynasından kendisine baktı. Tamam, şortunda bir şey yoktu. Masasının üzerine bıraktığı paraları ve evin anahtarını alarak kapının önüne çıktı. Kapıyı şarkı mırıldanarak kilitlerken siyah sandaletini ayağına geçirdi. Bileğindeki siyah tokasıyla saçlarını yukarıdan toplarken zıplayarak aşağı inmişti bile.
Evinin bir sokak aşağısındaki markete girerken yanında ne kadar para getirdiğine baktı. Çok almışım, boşuna yük. Başını kaldırdı parayı cebine geri koyarken. O halde stok yapayım.
İçeri girdiğinde eline bir sepet aldı ve abur cuburların arasında buldu kendini. Yemek yapmakla zerre uğraşmak istemiyordu ve uğraşmayacaktı da. Üstelik saat geç olmuştu, market birazdan kapanacaktı ve bu yüzden marketteki tek kişi de oydu. Birkaç hazır rameni sepetine koydu, gözlerini diğer ürünlerin üzerinde gezdirdi. Birkaç paket cips attı sepetine. Sepetini ağzına kadar doldurup çıkması gerektiğini anlayınca kasaya doğru yöneldi ama yolunun üzerinde ona engel olup kendisine çeken bir şey vardı, alkol.
"Bir kaçamaktan bir şeycikler olmaz.~" Alkollerin arasında da bir süre zaman geçirip boyu yetişmediği için yeteneğini kullanarak üst raflardan aldığı şişe ile kasaya yöneldi. Sepettekiler kasadan geçerken kasanın önüne koyulan ürünlere göz gezdiriyordu. Üzerinde Mickey Mouse olan bir çakmağı alarak kasadan geçen ürünleri arasına koydu. Kasiyere döndü keyifle, sigarasının bittiği aklına gelmişti ve bunun henüz marketteyken aklına gelmesi onu sevindirmişti. Anahtarlığını parmağına takıp oynamaya başladı. "Bana bir paket--"
"Üzgünüm, efendim. On sekiz yaş altına alkol ve sigara satmıyoruz."
Evet, evet! Kasiyer adam aynen böyle söylemişti. Söylenenleri idrak edince, elleri kasaya koydu. Sinirlenmişti ama kavga etmeyecekti, bu yüzden sakince konuşmayı denedi. "Yirmi ikiyim." Sonra istediği paketi gösterdi. "Verir misin?"
"Kabalığımı bağışlayın ama daha küçük duruyorsunuz." Gözlüğünü sinir bozucu bir tavırla düzeltmesi Sakaguchi Ango'yu anımsatmıştı ve Chuuya, şimdi daha çok sinirliydi.
"Ne?" Geri çekildi ve duruşunu dikleştirdi. "Ben buranın sürekli müşterisiyim, buradan sigara almam normalde yaptığım şey!" Yüzünü ekşitmişti bile, normalde şu adamın yüzünün ortasına bir tane geçirebilirdi fakat görevden döneli bir saat olmuştu ve ertesi gün izin günüydü. Gevşemek istemesi kavga etmemek anlamına geliyordu.
"Ben yeni çalışmaya başladım ve efendim, sizi daha önce görmedim. Sakıncası yoksa kimliğinizi görebilir miyim?"
"Var! Evet, sakıncası var." Elini beline koyarak diğer elindeki anahtarlığını kaldırdı. "Sadece anahtarım ve paramla dışarı çıktım, üzerimde telefonum bile yok. Ayrıca biraz rahat olsan ölmezsin. Günümüz lise tuvaletleri sigara kokuyor zaten."
Chuuya saydığı bunca şeyden sonra bile duruşundan ve kararından ödün vermeyen kasiyere karşı sırf birazdan vakit doldu diye marketten atıp kapıyı kilitleyebilecek potansiyelde olduğu için pes etmişti ve kasadan geçenlerin parasını uzatmıştı. Kaşları çatık, rahatsız olduğu her halinden belli tavırları ile poşetini bileğine takarken yanında biri elinde kredi kartıyla kolunu uzatmıştı.
"Ona vermiyorsanız ben alabilirim, değil mi?" Tanıdık bir adam sesiydi bu.
Chuuya ürpererek geri çekildi. Bedenini geriye doğru atarken işaret parmağıyla olaya dahil olan adamı gösterdi. "Sen!"
"Yo!" Elini kaldırdı sırıtarak. Bu saatte Dazai Osamu'nun burada ne işi olabilirdi? Chuuya kasiyerin arkasındaki sigara paketlerini incelemeye başlayan adamın her hareketini patlamaya hazır bir öfkeyle izledi.
Sonuç olarak, Chuuya patlamamış ve istediklerini elde etmişti ama Osamu'nun da onunla beraber dönüş yolunu yürüyor olması az önce yatıştırdığı sinirlerini kışkırtıyordu. Yeni çakmağıyla bir sigara yakmış dudaklarının arasında tadını çıkartıp sessizce yürürken yolu uzatmıştı ama Osamu'nün yön değiştirecek gibi bir hali yoktu, bariz peşinden geliyordu. Chuuya adımlarını aniden durdurunca o da durdu. "Neden peşimden geliyorsun?"
Şaşırarak elini ağzına koydu Osamu. "Aah! Seninle beraber içerim diye düşünmüştüm." Hafifçe eğildi yana doğru. "Yanlış mı düşünmüşüm?"
Chuuya olduğu yerde kıvranan adamın doğrudan yüzüne bakıyordu, ne istiyordu ki? "Ah, doğru. Sen ödemiştin." Cebinin derinliklerine attığı paraya ulaşmaya çalışırken Osamu onu durdurmuştu. "Hayır, kalsın." Yaramaz bir ifadeyle gülümsedi. "Ben sadece seninle içmek istiyorum."
Yine bu sinir bozucu ama bir o kadar da sevimli gülümsemeye bakarak iç çekti Chuuya. Bitmek üzere olan sigarayı yere bırakıp topuğuyla ezdi, gülümsemesini sürdüren Osamu'yu soruyla yanıtladı. "Bu isteğinin altında özel bir sebep aramalı mıyım?"
Osamu soruyla gelen cevabın olumlu cevaba yakın olduğunu bildiği için sevinerek geri çekildi. "Sen bilirsiin.~"
Chuuya hafifçe kızaran yanaklarını şişirerek yolunu uzatmadan evine yürümeye devam etti. Osamu, onun duygularını görmezden gelmekte bir numaraydı, çünkü gerçekten ona karşı hissettiklerinin farkında olmasına rağmen ona bu şekilde davranabiliyordu.
"Gel hadi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into Your World
FanfictionBirbirimize çok benziyorduk ama bir o kadar da farklıydık. O tutunacak bir şey arıyorken benim bir şeye tutunmak için hiçbir sebebim yoktu. soukoku. /fem!chuuya Arkadaşlar "fem" ifadesi "female" anlamına gelir.