"Değersiz olsa da bir sürü anımız olmuştu." Okyanus gözleri durgunlukla bakıyordu şimdi, az önceki şiddetli fırtınadan eser yoktu. Kendime gelebilmek için yanaklarını tokatladı birkaç kez. Kucağına düşürdü ellerini. "Bütün bunları sevdim... ve seviyorum. Üstelik önemli olmadığım için hiç şikayet de etmiyorum." Ellerini yumruk yaparak ojelerini yeni sildiği tırnaklarını avcuna bastırdı. "Çünkü seni bir kez bile anlamaya çalışmadım, inat ettim. Hakkım yok."
Kelimelerinin sonu geldiğinde, sessizce bekledi genç adamın tepkisini. Dalgın gibiydi ama hayır, gayet iyi dinlemişti, sadece cümle kuramıyordu. Duygularını anlatacak basit sözcükler yoktu o an için. Sonuçta güldü küçük kıkırtılarla, "Daha ben çözemiyorken... sen nasıl anlayacaksın ki beni?" dedi ve ekledi; "Senin bir suçun yok."
Chuuya, buna kırılmıştı biraz ama üstelemedi, yavaşça doğrulup adamın yanına oturdu. "Doğru, aklından ne geçiyor bilemeyebilirim." Elini adamın kendi tarafındaki omzuna koydu. "Ama senin fark etmediğin şeyleri seni uzaktan izleyen biri olarak fark edebilirim."
Fark etmediği şeyler? Normalde kendisi Chuuya'nın başını ağrıtıyor olurdu, şu an ise sürekli başını ağrıttığı kadının çaresizce her sözünü can kulağı ile dinliyordu. Başını çevirerek kahve gözlerini okyanus gözlere odakladı. Onun kahvesi, kahvenin en acı ve sade haliydi; kadının okyanusu ise en berrak.
"Sevmeyi biliyorsun, nefret etmeyi de." İşaret parmağını kaldırarak adamın kalbinin üzerine koydu. "Oda'yı seviyorsun, ajanstakileri de öyle, çalışmayı sevmiyorsun, seni üzen şeyler var."
Osamu, gözlerini hafifçe aralayarak kaşlarını kaldırdı. "Beni anlamaya çalışmadığını söylemiştin. Nasıl bunları söyleyebiliyorsun?" Elini kadının omzuna koyup iç çekti. "Seni kendi derdin yokmuş gibi canını sıkıyorum, değil mi?"
İç çekerek arkasına yaslandı Chuuya. Osamu'nun, hayır ajanstaki dedektiflerden birinin parasıyla aldığı sigara paketinden bir tane çıkartarak dudaklarına götürdü ve Mickey Mouse çakmağıyla yaktı. Normalde bu tarz konuşmalar yapmazdı kimselerle, Osamu zayıf yönlerini gösterdiği birisiydi, bu yüzden canı daralmıştı. "Osamu, sen hep benim canımı sıkıyorsun. Şimdi mi farkına vardın?"
Kadının haklı olduğunun epey farkında olarak bu soruya karşı sessiz kalma hakkını kullandı. Bu şekilde konuştuktan sonra, hemen yanındaki bu kadın hakkında düşünme şekli biraz olsun değişmişti ve bu onu heyecanlandırıyordu. Bir süre sigaranın dumanını soludu öylece, yutkundu, ellerini yumruk yaptı.
Sigarasının dumanını üfledi. "Önceden hep acı çekiyordun. Gözüme takılıyordu ama kavrayamayacak kadar toydum. Sen mafyadan ayrıldıktan sonra... Yani, duygularım üzerine düşünmeye başladıktan sonra senin açıldığını fark ettim. Ajanstakilerleyken daha iyisin." Elini bir tarafı uzun kızıl saçlarına götürdü. "Senin için mutlu oldum."
Yine sessizleşmeye başlamıştı araları. Osamu kızılın sözleriyle gülümsedi, Odasaku'nun söyledikleri doğruydu demek ki. Kahverengi gözlerini duvarda çok önceden asılmış olan saate baktı. Geç olmuştu, aralarındaki gerilimi dindirmek istiyordu ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Dalgın bakışlarından düşündüğü şeyle kurtuldu. İşte bu, Chuuya da bundan bahsetmişti, istiyordu.
Başını kaldırarak sigarasını bitirdiği için bardağında söndüren kadına umutla baktı, bir şey söyleyemedi çünkü ondan bir şey söylemesini bekliyordu. Bu umut dolu bakışların gardını indirmişti, şu an bu konuyu onunla konuşarak onu geriyordu ve o yüzsüzce ondan bir şeyler bekliyordu.
"Chuuya." dedi mırıltıyla. "Güzelsin. Seni ilk gördüğümden beri güzel olduğuna düşünüyordum. Seni kızdırmak için söylediğim şeyleri gerçekten düşünmüyordum. Cesur olmana imreniyorum, bendeki cesaret ölüme duyduğum arzudan kaynaklanıyordu ama sen cesur yaşıyorsun. Bu... çok harika. Güçlüsün. Bu da bir zamanlar kıskandığım bir şey." Elini ensesine götürdü ve ensesine dökülen saçlarıyla oynamaya başladı. "Nasıl desem?.. Yani... Öyle."
Göz ucuyla kadına baktı bir ses gelmeyince. Bir sigara daha yakmış ama iki parmağının arasında kalmış, dudaklarını birbirine bastırmış, gözleri yerde ve yüzü al al olmuştu. Kolunun tersiyle yüzünü kapatmaya çalışarak başını çevirdi. "H-hayır, yok bir şey." Koluyla gözlerinin üzerini ovdu. "Ben sadece..."
Osamu yavaşça poposunu oynatarak yaklaştı ona. İki elini omuzlarına koydu. "H-hey, Chuuya..." Bir elini çenesine doğru götürdü. "Ağlıyor musun?"
Kadın sertçe adamın iki elinden kurtularak arkasını döndü. İki eliyle ovuşturdu yüzünü. "A-ağlamıyorum bir kere!" Pes edip ellerini indirdi ve ağladığını kabullendi. "Sadece çok mutlu oldum... Bunları duymak beni mutlu etti."
Osamu bu duruma kibarca gülümsedi. Kadının saçlarını okşadı ve iki elini yanaklarına koyarak gözlerinin üzerini öptü. "Öğretir misin bana?.. Yaşamayı."
Dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kapattı Chuuya. Huzurluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Into Your World
Fiksi PenggemarBirbirimize çok benziyorduk ama bir o kadar da farklıydık. O tutunacak bir şey arıyorken benim bir şeye tutunmak için hiçbir sebebim yoktu. soukoku. /fem!chuuya Arkadaşlar "fem" ifadesi "female" anlamına gelir.