'Ne?' diye hışımla arkamı döndüğüm an gözleri buz mavisi olan Mustafa ile bakışlarımız kesişti. Hızlıca dönmeme şaşırmış olmalıydı ki bir anlığına o da dondu kaldı. Kısa sürede kendine gelerek açıklamasını sürdürdü. 'Beyoğlu'nda. Maalesef aynı şekilde diye bildirmişler.Barış ve Efsun gidiyorlar. Cem'in de zaten evi orada. Biz de birlikte gidelim. ' Her ne kadar isteksiz de olsam daha kolay olacağı için ve hızlı olmamız gerektiği için başımla onayladım.
Minik tospağamın içinde dev gibi duran savcının yanında gülmemek için kendimi tuttum. O da halinden pek memnun değildi. Ceketinin çekiştirip duruyordu. Kumrala kaçan sarı saçları tavını okşuyordu. Daha fazla dayanamayacağımı söylemek için ağzımı açtım 'Mustafa..Ben daha fazla duramayacağım..' daha sözümü tamamlayamadan koskocaman bir kahkaha attım. Uzun süredir böylesine gülmemiştim. Aramızda 2 yaş olmasına rağmen işin ciddiyeti dolayısıyla hiç bu kadar yanında rahat gülememiştim.Ama bu durum tamamen farklıydı. Önce ne olduğunu anlamadı. 'Kendi kendine ne gülüyor bu deli?' der gibi baksa da o da daha fazla direnemedi. Kendini sıkmayı bırakarak güldü. Gülerken kısılan mavi gözleri arada uçurum tezatlık olmasına rağmen bana kısa süreli olarak babamı hatırlattı. Onun da gülerken gözleri kısılırdı. Öylece gülen yüzüne bakarken uzun süre dalmış olmalıydım ki Mustafa'nın sesiyle kendime geldim. 'Ben ne yapayım? Siz küçük insanlarsınız.' Başımla onayladım.'Uzun süredir hiç böyle gülmemiştim. Gerçekten çok özür dilerim ama sinirim bozuldu.' İlki kadar büyük olmasa da bana tebessüm etti. Bu zamana kadar ona duymadığım yakınlığı bir anda duymuştum. 3 yıldır birlikte çalışan ama hiçbir konuda anlaşamayan iki kişiydik. 'Gülmek güzel şey de insan öyle olaylarla karşılaşıyor ki gülmeyi sadece çocukların yapabildiği bir eylem sanıyor. Güzel güldük. Sinirler de geriliyor. Şu cinayet mahalline ulaşalım da yine o kasvetli hava geri gelir.' Başımla onayladım. İstanbul öyle bir şehir ki gecenin bu saatinde bile trafik devasaydı. Baharın gelmesiyle de hafif bunaltıcı havalar da başlamıştı.
Olay yerine geldiğimizde arabadan önce ben indim. Barış, Cem ve Efsun bizi bekliyordu. Önce gözleri bana kaydı. Daha sonra grup halinde cüceler ülkesinden çıkış yapan Gulliver'e. Daha doğru anlatamazdım herhalde. İlk önce Barış tepki verdi.Gülmesini saklamak için hemen arkasına döndü. Bense yalvarır gözlerle aramızdaki en fırlama olan Cem'e 'Lütfen bir şey söyleme yoksa gülerim!' diye bakıyordum. Efsun ise arabayla olan tezat duruma değil birlikte gelmemize daha çok şaşırmış gibi bakıyordu. Mustafa hemen üstünü başını toparladı ve yanımıza geldi. Ama çok geçti Cem çoktan kıkırdamaya başlamıştı.Daha fazla uzatmak istemeyen savcı 'Evet! Kimmiş bu yerde yatan ?' Cem dayanamadı 'Onun acelesi yok! Siz o arabaya nasıl sığdınız onu anlatın !' Efsun Cem'i haşlamak için yeni bir neden daha bulmuştu. Ciddiyetini bozmadan kendinden daha kısa olan Cem'in yanına gelip durdu 'Bilmem aşağıda havalar nasıl diye merak edince hırs yaptım sığdım!' daha sonra da Cem'e yukarıdan bir bakış atıp hızlıca şeritlerden geçti. Cem'in suratı kıpkırmızı oldu. Efsun'a döndü hızlıca 'Kısa mıyım ben?! Bana her şeyi diyebilirdi ama boyuma laf ettirmem!' Efsun da ne diyeceğini şaşırdı. Ondan önce cevabını Barış verdi. 'Sen kimsin de savcıya kafa tutuyorsun oğlum! Kafayı mı yedin sen adam bir dilekçe yazsa sen kendini Muş'ta davarlarını paylaşamayan amcaları ayırırken bulursun! Kendi işini bile yapamazsın düşün! Hadi dön şuraya da adam gibi işini yap!' Cem azar yemiş çocuk gibi işine yöneldi. Efsun Barış'a kızmıştı ama haklı olduğunu biliyordu. 'Hadi!' dedim.
Maktul 3 kurşun ve aynı şekilde belirlenmiş 3 yerden vurulmuştu. Aradaki fark cesedin altında yazan sayıydı. Bu sefer kocaman 2 yazılmıştı. Cem'in sanki az önce yaşananları unutmuş sesi uzaktan bize kadar geldi 'Açık verdi açık! Amirim mermilerini düşürmüş! Silahı tespit edebiliriz!' Bu habere Barış da sevinmişti. Efsun ilk tepki veren oldu. 'Eğer bazı şeylere ulaşırsak işimiz daha hızlı ilerler. Yoksa bunun 3 versiyonu da gelirdi.' Başımı sallayarak onay verdim. 'Benim asıl aklımı karıştıran şey 24 saatten çok az sürede 2 cinayet işlemesi. Nasıl oluyor, acaba daha önceden öldürdü de şimdi mi buraya bıraktı.' 'Benim de aklıma ilk bu fikir geldi' dedi savcımız. Efsun edindiği bilgileri bize sundu 'İlk cinayet için bu imkansız. Otopsi raporu güncel bir ölü olduğunu doğruladı. Bu kişiyi için de ancak otopsi raporuna göre cevap verebiliriz. 1'i bulduğumuzda saat sabah dokuz civarıydı. Şimdi de gece bir. Aslında iki cinayet için gayet yeterli bir süre.' 'Kim olduğunu bulabildik mi?' dedi Barış. 'Selim Sönmez. Bir şantiyede güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Diğer maktulle de bulabildiğimiz bir ortak yanı yok.' Bu son cümleyi biraz buruk söylemişti Efsun. Bulamamak onun gibi hırslı bir suç uzmanı için eziyet gibiydi. 'Elimizde pek bir bilgi yokken burada sabahlamamızın bir anlamı yok arkadaşlar. Cem yarın sabaha mermilerden gelecek bilgileri bekliyorum. Efsun sen de bu adamı bir araştır. Barış ile de Hayati'nin iş yerine gideceğiz sabah ilk iş. Hatta orada buluşuruz. Şimdi herkes evlerine dağılsın. Dinlensin yarına iş çok! Haydi iyi geceler!' Daha fazla uzatmamak ve ciddi olduğumu anlamaları için arkamı dönüp arabama yöneldim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırıkları
Mystery / Thriller''Gerçekleşen cinayetler tutku cinayeti mi , öfke cinayeti mi bilemem. Ama emin olduğum tek şey var. Hepimizin can kırıkları var . Sadece bazılarımızınki o kadar batıyor ki kalbimizin ortasına , başkaları da acı çeksin istiyoruz.'' Seri halinde işl...