Güneş ışınlarını tenimde hissetmemle birlikte göz kapaklarım hafifçe aralandı. Tavanda camdan yansıyan ve tüm enerjisiyle dans eden parlaklıkları izlemeye başladım. Umarım bu ışıklar kadar enerjik bir gün geçiririm diye düşündüm ve kendi kendime güldüm. Ama artık kalkmam gerekiyordu. İşiniz hayatınızın merkezi haline geldiğinde bu konudan başka bir şey düşünemez hale geliyorsunuz.
Canlanıp üst bedenimi yataktan kaldırdığım an duvarımda asılı olan resimle her sabah olduğu gibi karşı karşıya kaldım. Baktığınızda mutlu aile tablosu diyebileceğiniz türden bir resimdi. Gerçeği bilmediğiniz sürece. Her ne kadar kaçsam da faydası olmayacaktı bu yüzden resimden bana bakan aileme gülümsedim. Annem , babam ve abim 3 yıl önce faili meçhul bir trafik kazasında ölmüşlerdi. Hem de benim yanıma gelirken.
Saati fark etmemle yatağımdan fırladım. Banyoya geçip elimi yüzümü yıkarken aynada kendi yansımamı gördüm. Uzun esmer saçlarımı keseli uzun süre olmasına rağmen hala alışamamıştım görüntüme. Saçlarımla uğraşmayı bırakıp terapistimin mutlaka her sabah aynada tekrarlamamı istediği cümleleri söyledim ' Ben Aysel Kumbasar. Cinayet Büro Başkomiseriyim. Ve her şeyden önemlisi bu sabah çok mutlu bir sabah . ' Kendi dediğime inanmazcasına ufakça tebessüm ettim. Acaba gerçekten annemin istediği gibi öğretmen olsaydım ne olurdu diye düşündüm. İçinden çıkamadığım bu garip düşünceleri yetenekli suç uzmanımız Efsun'un çağrısı böldü. 'Günaydın amirim!' 'Günaydın Efsuncum ben de diyordum benimkiler beni ne zaman arayacak?' Efsun buna hazırlıksız yakalanmış olacaktı ki arkadan nişanlısı Cem'in neşeli sesi yükseldi ' Aaa! Aşk olsun amirim sanki her sabah cinayet var diye bizi siz arıyoruz!' Başarılı bir olay yeri inceleme uzmanı olan Cem'in dediği beni güldürdü. 'Eee, Barış'ı da aradınız mı ?' 'Aradık ama açmadı.Daha önceden haber aldıysa oraya uçmuştur bile.' 'Bana adresi konum atın , hemen çıkıyorum evden.' Hızlıca hazırlanmaya başladım. Üstüme siyah takımımı geçirerek bürodaki herkesin çok sevdiği ve 'tospağa' dediği koyu yeşil vosvosuma atladım.
Olay yeri olan Beylerbeyi'ne ulaşmam biraz vaktimi aldı. Bahar aylarının gelmesi ile daha da katlanılamaz hale gelen İstanbul trafiği... Yardımcım Barış tüm ciddiyetiyle Cem ile konuşurken araya girdim 'Kahvaltımız ne halde?' Beni görmenin verdiği rahatlamayla neşeli bir tavır takındı Barış. 'Çok tuhaf anlam veremedik. Efsun inceliyor şimdi. Bir de olay yerine tebeşirle koskocaman 1 yazmışlar. Ceset de tam ortada öylece yatıyor.' 'Kimliği?' huzursuzca sordum bu soruyu. Yerde öylece yatan birini kimliğini bilmeden incelemek beni geriyordu. 'Hayati Mollaoğlu şimdilik sadece bunu biliyoruz.' Eldivenlerimi takarak ilerledim. Efsun'un etrafından dolanarak şeritlerden içeri geçtim.
Yerde kan yok denecek kadar azdı. Bunu fark ettiğimi gören Cem ' Burada öldürülmemiş sonradan getirilmiş amirim. Kan çok az ve 1 sayısınında sadece belirli bir kısmına bulaşmış. Sırtında da sürüklenmeye benzeyen izler var.' Maktul tam 3 kurşunla öldürülmüştü. Biri sağ göğsünde,biri sol göğsünde biri de tam olarak özel bölgesineydi. Afallamış görünen Efsun '3 kurşun hepsi de özellikle seçilmiş bölgelerde.' Barış kafasını sallayarak fikrinin belirtti 'Öfke cinayetine pek benzemiyor. Efsun' un da dediği gibi belirli bölgeler.' Beyin fırtınası yaparken arkadan Savcı Mustafa'nın sesini duyduk. 'Buraya sürüklendiğine göre güçlü birini arıyoruz. Erkek olmalı.' dedi. Yerdeki cesede bakınca az da olsa hak verdim. Hayati biraz iri yarı bir adamdı. Barış 'Hiç belli olmaz savcım. Neler gördük sonuçta' diye karşı çıktı. Efsun da kafa sallayarak ona hak verdiğini belirtti. O sırada yanımıza gelen Cem 'Ayak izleri buldum ama buradan günde milyon insan geçiyor pek yararlı olmaz.' 'İncelemekte fayda var olsun. Hadi hemen şimdi şubeye dönüyoruz ve araştırmaya dönüyoruz.' Bunu söylememle birlikte herkes harekete geçti.
Şubeye geldiğimizde saat öğleni bulmuştu. Efsun neşeyle elinde belgelerle odaya girdi ' Buldum başkomiserim buldum.' 'Haydi dökül bakalım kimmiş ?' 'Hayati Mollaoğlu. Bir reklam ajansında çocuk ürünleri için reklam yapıyor. 46 yaşında,evli ve 1 çocuk babası.' ' Ama bunların hiçbiri öldürülmek için sebep değil' dedi Barış umutsuzca. Dediğine bir an gülecek oldum ama hemen vazgeçtim. Efsun biraz bozuldu ' Zaten tuhaf olan da bu öldürülmesi için pek sebep yok amirim. Sicili de temiz. İşinde de başarılı bir reklamcı. Büyük markalarla ünlü mankenlerle çalışıyor.' Bütün ciddiyetimi takınarak 'İş yerindekilerle, ailesiyle konuşmadan net fikre sahip olamayız. Zaten haberi almışlardır, konumunu bulun da gidelim.'
Yaptığımız işin en zor kısımlarından biri de buydu. Aile ile konuşmak. İster tacizci öldürülsün ister masum öldürülsün her gittiğimiz evde kendini yere atan acılı bir kadın... İnsan olduğunu iddia eden ve içinde bir parça merhamet bulunan her kimse bu acıyı bir anlığına da olsa yaşardı.Bu tablo karşısında pek konuşamayacağımızı tahmin eden Barış 'Amirim biraz bekleyelim. Böyle konuşamayız.' Kafamı sallayarak onay verdim ki gözüme evin tam karşısında kaldırımda biri takıldı. Kenarda her şeyden bir haber küçük bir kız çocuğu öyle masumca oturuyordu.Elindeki papatyayı bir sağa bir sola çeviriyordu. Yüzümde bir tebessüm oluştu. Usulca yanına sokuldum.
'Merhaba' Önce bana tedirgin baktı ama gülümsediğimi görünce o iri masum gözleri canlandı. 'Merhaba' dedi sessizce. 'Ne yapıyorsun bakalım sen burada ?' 'Annemin arkadaşları evden çıkınca eve gireceğim onu bekliyordum' dedi. Ne dediğine pek anlam veremedim ama baktığı yöne bakınca anladım. Hayati'nin kızıydı yanımda oturan. Zavallıcık benim 27 yaşında yaşadığım ama hala aşamadığım 'babasız' kalma olayını daha 6-7 yaşında yaşıyordu. Yüzümde yine buruk bir gülümseme hissettim. Bu kadar sakin bir mahallede güzel bir aileye ve işe sahip olan adam öldürülmeyi hak edecek ne yapmıştı? Mutlaka bir sebebi olmalıydı. Korkunç derecede bir şey olmalıydı.
Sadece sessiz kalıp düşünürken kafamdaki 40 tilkinin kuyruğunu birbirine bağlamaya çalıştım. Düşünmeden edemedim. Gerçekten ne mutlu bir sabahtı..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can Kırıkları
Mistério / Suspense''Gerçekleşen cinayetler tutku cinayeti mi , öfke cinayeti mi bilemem. Ama emin olduğum tek şey var. Hepimizin can kırıkları var . Sadece bazılarımızınki o kadar batıyor ki kalbimizin ortasına , başkaları da acı çeksin istiyoruz.'' Seri halinde işl...