5. Eski bir arkadaş ve gitmek

106 13 6
                                    

2012, İngiltere, Londra

Günün yorgunluğunu geçirmek adına girdiğim banyoda kısa bir duş almış, şimdiyse aynanın önünde durmuş bedenimi inceliyordum. Gözlerim yorgunluktan kapandı kapanacak bir haldeydi. Fakat beynim onun aksine bir an bile durmuyor, düşünmeye ara vermiyor, beni öldürmek için her an yeni düşünceler üretiyordu.

Gözlerimin odağı aynadaki çıplak yansımamdan çok iki yanımda duran çiziklerle kaplı kollarımdı. Kafamın içinde yılan gibi sürünerek zehrini düşüncelerime akıtan seslerin hepsi kapanmış kesikleri yeniden açmamı, bu sefer başladığım işi kökten çözmemi fısıldıyorlardı. Çok cazip bir düşünceydi, fakat kapının dışında beni beklediğini bildiğim adamın her an gelip görme riski olduğu için bir şey yapamıyordum.

Sırf birkaç kere kapıyı kilitleyip kendime zarar vermeye çalıştığım için evdeki tüm kapıların kilidini bozmuştu. Hiçbir kapı kilitlenmiyor, her an onu içeri alabilecek şekilde duruyordular. Bu yüzden zihnimdeki fısıltılara eylemlerimle cevap vermek istesem bile, yapamıyordum.

Fısıltılar git gide artmaya başladığı için gözlerimi hızla kolumdaki izlerden çekmiş, yansımamın gözlerinin içine bakmıştım. Çökmüştü. Şu iki ayda iyice mahvolmuş, güçten düşmüştü. Gözaltları mor halkalarla çevriliydi, irislerinden uyku akıyor, beyazını süsleyen kırmızı damarlar geceleri ona konuk olan kabusları hatırlatmak ister gibi göze batıyordu. Daha üç ay öncesinde Taehyung'un bir hamur gibi oynattığı tombul yanakları yoktu, içe göçmüştü. Beyaz teni solmuş, üzerine ölü görüntüsü getiren bir tutam yeşillikler eklenmişti. Tüm bedeni zayıflamıştı. Çelimsiz bir şeye benziyordu artık, özene bezene koruduğu formundan geriye hiçbir şey kalmamıştı. Dağılmış gözüküyordu.

Annesini kaybetmesinin üzerinden geçen bir ay onu tamamen yok etmişti.

Dudaklarım küçük bir tebessüme ev sahipliği yaptı aklımda dolanan düşüncelerle. Annemin gitmesinin üzerinden bir ay geçmişti bugün. Evimizde bizden geriye sadece odalara sinen anılar kalmış, onların da üstü toz tutmuştu. Bir ay içinde bir insan hayatının nasıl tepetaklak olabileceğini ilk elden tecrübe etmiştim. En değer verdiklerimi sırayla, teker teker kaybetmiştim. Elimde bir tek Taehyung kalmıştı, fakat bu sefer de benden beklenildiği gibi bencillik yaparak onun beni kaybetmesini istiyordum.

Aslında hayır, istemiyordum.

Tek istediğim yok olmaktı. Geride benden tek bir iz bile bırakmadan yok olmak.

Banyonun kapısı büyük bir gürültüyle açılıp duvara çarptığında gözlerimi hızla yansımamdan çekip kapıya dönmüştüm. Görüş açımı anında Taehyung doldurmuştu. Endişeyle dolu bir Taehyung hem de.

Nefes nefese ve fazlasıyla korkmuş gözüküyordu. Üzerimde bir şey yoktu, fakat bunu bile umursamadan gözleriyle tüm bedenimi inceliyordu. Muhtemelen uzun süredir burada olduğum için kendime bir şey yaptığımı düşünmüştü. İzin vermemesine rağmen kendimi defalarca yok etmeye çalıştığımdan tüm gün yanımda endişeli oluyordu. Beni gözünün önünden bir an bile ayırmamak için büyük çaba harcıyordu.

Kapının kenarına elini yaslamış, hiçbir şeyim olmadığını anladığı an derin bir nefes verip kafasını aşağı eğmişti. Sonraysa bedenini harekete geçirip hızla yanıma yaklaşmış ve bedenime ulaşıp beni kolları arasına almıştı. Kolları sıkı bir tutumla bedenime, sırtıma dolanırken onun kollarında küçüldüğümden yüzünü hala nemli olan saçlarıma bastırmıştı. Benim kollarım bir iç çekiş eşliğinde onun beline dolandığında tüm bedeninin tir tir titrediğine şahit olmuştum.

Benim için bu kadar endişelenmesi bencil tarafımı mutlu ederken, yok olmak isteyen yanımı yakıp yıkmıştı.

Kalkıp gidersem ne hale geleceği düşmüştü aklıma. Az önce aynada kendi yansımasını izleyen bedenim bir anda onun görüntüsüne bulanmıştı. Kendi zihnimde ondan esinlenerek yarattığım Taehyung benim aksime yansımasını izlemeye dayanamamış ve aynayı kırarak parçalanan cam sayesinde kendi canına kıymıştı. Üstelik zihnimdeki Taehyung'u benim aksime kurtarmaya gelen birisi bile olmamıştı.

stop the world, i wanna be with you foreverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin