2 GÜN SONRA
Hoca dersi uzattıkça Seokjin gözlerimin önüne geliyordu. Vaktinde gitmezsem bu gecikmemi önümüzdeki beş sene boyunca başıma kakardı. Bacağımı titretiyor, tırnaklarımı yiyor ve gözlerimi saatten ayırmıyordum. Fakat yine de akrep ve yelkovan bana kıs kıs gülüp yerlerinde olabildiğince yavaş ilerlemeye devam ediyordu.
Seokjin başta yüzme yarışmasına katılmayacağını söylese de nasıl olduysa bundan vazgeçti ve saatler kala adını listeye yazdırdı. Meğer bunun sebebi kız arkadaşı Hayeon'muş, tartışmalarından sonra barıştıklarında ondan yarışa karışmasını istemiş. Enteresan bir istek bence.
Nihayet ders bitince önceden toplamış olduğum çantamı kaptığım gibi kendimi derslik dışına attım. Şimdi tek temennim, yüzme salonuna gidene dek her şeyin yolunda gitmesiydi.
Fazla kalabalık değildi, tahminimce sadece yarışanların arkadaşları falan gelmişti. Hayeon'u aramaya koyuldum.
"Taehyung!" Seokjin bana sesleniyordu, aşağıya döndüm.
"Hayeon sol tarafta yukarıda, onun yanına git." Bahsettiği yere baktığımda Hayeon bize el sallıyordu.
"Sen nasılsın? Heyecanlı değilsin bence." Omuz silkti.
"Pek değil, evet. Zaten kazanamam. Hayeon kırılmasın diye katıldım işte." Başımla onayladığımda hoparlörlerden başlayacağına dair bir uyarı geldi ve çabucak Hayeon'un yanına çıktım.
"Umarım kazanır." İçten dileklerini söyleyip duruyordu, umarım kazanır.
Seçmeler sona erdiğinde Seokjin kıl payı da olsa yarışa katılmaya hak kazanabilmişti. Aşağıya inip yanına indiğimizde havlusu ile kurulanıyordu.
"Tebrikler, yapacağını biliyordum." Hayeon omuzlarına atlayıp onu öperek tebrik ettiğinde Seokjin mahcupça bana bakıyordu.
"Teşekkür ederim, bebeğim."
"Ben kızların yanına gidiyorum, akşama söylediğimiz gibi kutlayalım bunu." Hayeon uzaklaştığında Seokjin kendini kurulamaya devam etti.
"Amma yoruldum."
"Ama başardın." Arkasına dönüp baktı, diğer katılımcılar da gitmemişti hala.
"Aslında daha iyi yüzüyorum fakat Jeon Jungkook'un yaptığı derece yüzünden biraz heyecanlandım. Herif makine gibi, o varken kazanabileceğimi sanmıyorum." Dönüp onun baktığı yere, Jungkook'a baktım. Gerçekten de iyi bir yüzücüydü.
"Dert etme, sen de onun gibi geceleri çalışırsın."
"Geceleri çalıştığını nereden çıkardın?"
"Rüyamda gördüm dedim ya." Elindeki havluyu saçlarına sardığında yürümeye başlamıştık. Yarışla ilgili bir şeyler anlatmaya devam ediyordu. Seokjin'i konuşurken, çok konuşurken pek görmediğim için onu dinlemeye koyuldum.
"İşin yoksa bekle, üzerimi değiştikten sonra Hayeon ile takılacağız."
"Yurda giderim, siz de yeni barıştınız hem." Omuz silktiğinde soyunma odasına ilerledi. Daha fazla orada durmanın bir âlemi olmadığı için çantamın saplarına tutunup yurda giden yolu takip ettim.
Zamanında ben de sporla ilgilenmek istemiştim. Üniversiteye geldiğim ilk sene özellikle, basketbolda şansımı denemek istemiştim. Ama kısa bir sürede lisede neden başarısız olduğumu anladım, beceriksizdim. Yaptığım tek spor, kampüs içerisinde yurt ve fakülte arasında yürümekti benim için. Neyse ki bu da fena değildi.
Yemek yedikten sonra bir şeyler izlemek için yatağıma kurulmuştum fakat görünen o ki kısa bir süre sonra uyuya kalmışım. Yana döndüğünde Seokjin'in yatağında olduğunu gördüm. Saat epey geç olmalıydı. Kalkıp telefona baktığımda yanılmadığımı anladım; 02:23. Yüzümü yıkadıktan sonra tekrar uyumaya çalışsam da gözlerimi bile kapatamadım. En iyisi biraz hava almaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rüzgâr uçmayı bilmez
Fanficyazan: absimisa prompt sahibi: diangeloluna "Gökyüzü nasıl güzel, Uçarken görecekler bizi Bizi sarıp sarıp sarıp, Rüzgâra verecekler ikimizi.*"