1.

21 6 1
                                    

Jacob ,ansızın gelen bir dürtüklemeyle gözlerini olabildiğince yavaş bir şekilde açtı.Yorgundu ve yorgunluğun yanında olabildiğince halsiz ve uykusuzdu. Şuan için onu bu uykusundan mahrum eden iki şey vardı :birincisi arkadaşının ardardına bitmek bilmeyen dürtmeleri ;ikincisi nerede olduğunun merakıydı. İstemeye istemeye etrafına baktı .Karanlık bir koridorda beş kişiyiz ,ardından tereddüt ederek altıda olabilir diye düşündü. Bulundukları yer uzun bir koridordu, burası bir hastane olabilir diye düşündü ama etrafta ne hasta yatağı ,ne serum askıları, nede hastanede olduğunu düşündürecek bir şey vardı ,ardından bir tahmin daha yürüttü okul ,kesin okul diye düşündü .Koridorun sonunda zayıf ve cılız bir şekilde parça parça güneş ışınları gözüküyordu. Oldukları yer zifiri olmasa da karanlıktı .Yavaş yavaş uykusu azaldı ama hâlen yorgun hissediyordu. Karnını üstündeki ağırlığı fark edip kenara koymaya çalışırken ,eliyle bir şey tetiklediğini fark etti , ardından müthiş bir patlama sesi çıktı ,çok yüksek sesten sonsuzluğa uzanan ve yavaş yavaş yok olmaya mahkum bir patlama sesi. Jacob elindeki tüfeğin ateş almasıyla beraber, bir saniyeden kısa sürede ki aydınlanmada gördüğü şey; Asker üniforması, üstündeki ağırlıkta ABD yapımı otomatik piyade tüfeği M16 olduğunu fark etti. En öndeki asker arkaya sesin kaynağına doğru baktı. Jacob'da en öndeki kişinin çekik gözlü olduğunu ,bir çekik gözlü nün ABD ordusuyla ne alakası olduğunu ,bu saçmalık da ne ? Diye kendi kendine çelişkiler içindeyken. Çekik gözlü adam,


-Seni ahmak hepimizi öldürttün, diye bağırıp ,hızlıca Koridorun sonuna doğru koşmaya başladı. Bot sesleri eşliğinde, tüm askerler çekik gözlü , komutan olduğunu tahmin ettiği kişiyi, koşar adımlarla takip etti. Jacob bilinmezliğin korkusuyla bende dedi , benimde koşmam lazım. Jacob ayağa kalkmaya çalıştığında sol bacağında müthiş bir ağrı eşlik edince , tekrar olduğu yere saplandı. Bacağındaki bu ağrının sebebi ni anlamak zor olmadı tüfekten çıkan 5.56 mermiydi . Jacob, bilmeden kendimi vurdum ,üstüne bütün planı suya düşürdüm ,lanet olsun bir işi de düzgün yapamıyorum derken, yanındaki siyah tenli kalın dudaklı ,elleri yarma gibi olan asker . Jacob 'ı üniformasından çektiği gibi zayıf güneş ışınlarının olduğu yere doğru koşmaya başladı ve arkasından ,Jacob'ı ve boynunda asılı olan M16 silahı da sürüklüyordu. Jacob kendini kurtaran bu kişiyi, bir gayretle tanımıştı yada ona benzetiyordu ki Jacob,


-William ! diye seslendi ama sadece dudaklarının hareket ettiğini sesinin neredeyse hiç çıkmadığını anladı ve sürüklenmeye devam ederken o ses geldi. Kanının çekilmesine, yorgunluğunun hayatta kalma iç güdüsü ile saliseler içinde değiştiği, o ürkünç ve bitmek bilmeyen çığlıklarla beraber paldır küldür ayak sesleri geliyordu. Jacob en az 1000 kişiler diye düşününce , nefes alması bir anda zorlaştı .Jacob kendini sürükleyen kişiye ,koş diye, bağırıyordu ama korkudan konuşamıyordu, ağzım mühürlenmişti resmen diye düşündü, koridorun karanlık yüzüne bakıyordu, koridorun sonu kurtuluştu, bakıyordu ve yaklaşması git gide ulaşılamaz ,gidilmesi imkansız bir yer gibi geliyordu. Gelenler her ne ise hızlıydı , beni sürükleyen kişide, ne kadar güçlü olsa da, kendiyle beraber bir kişi taşımak demek yarı yarıya daha az koşmak demekti. Jacob kendini sürükleyen kişi ne kadar fedakâr, ne kadar da cesur , diğer askerler düşünmeden gittiği halde o beni düşünmüştü, beni kurtaran kişi kesin William böyle bir şeyi yapsa yapsa o yapar diye düşündü. Bu düşünceleri hızlı bir şekilde aklından geçirirken, olduğu yerde durduğunu fark etti, arkasına yavaşça baktığındaysa kimsenin olmadığını gördü . Müthiş bir umutsuzlukla olduğu yerde arkasındaki manzaraya baktı. Güneş ışınları bir pencereden ne kadar gire bildiyse girmiş, koridorun sonundaki cılız ışıkların artık cılız olmadığını ve tamamen odaya hücum ettiğini gördü. Jacob , ölürken kesin böyle bir görüntü oluyor diye düşündü. Uzun koridorun ortasında sen ,sonunda bir ışık oraya gitmek mi zor ,kalmak mı ? diye kendi kendine felsefik düşünceler içindeydi. Önüne doğru yavaşça döndüğünde . Kanlı bir yüzle beraber, çıplak birinin üstüne atladığını, ardından boynuna kuvvetli bir ısırık darbesiyle beraber boynundan şelale gibi akan kanını, elleriyle durdurmaya, baskı yapmaya çalışıyordu .Ama ne kadar faydasız bir uğraş verdiğini fark etti. Üstünden yüzlerce çıplak vücutlu ve yüzlerindeki doyumsuz ifadelerle koşanları gördü. Çabalamadan yatıyordu ve bedeninin üstünden geçenler olmasaydı, belki biraz daha huzur içinde ölebilirim diye düşünürek gözlerini kapattı.


BOY 1904Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin