" Zeynep, şu Beyza'yı odasından alıp gelir misin? Ben çıkarsam iyi olmaz. " dedi Melike ablam.Evimizin bahçesinde oturmuş çay içiyorduk. Güneş batmak üzereydi ve esmeye başlayan ılık rüzgâr uykumu getiriyordu.
Melike ablamla evlerimiz üst üste olduğundan temizlik işlerini beraber yapardık. Ve bugün iki evinde tüm camlarını silmiştik. Aşırı titiz olduğu için üçer kez sildiğimiz camlar yüzünden kollarımı hissetmiyordum.
Beyza tüm bu işler yapılırken sadece kovaları ve bezleri yanıma getirip bıraktığı ve sonra ' oşom botto. ' diyip odasına çekildiği için Melike abla çok sinirliydi. Ergene söz geçirmek mümkün müydü?
Oturduğum yerden kalktım ve ilk kattaki eve girdim. Beyza'nın odasından müzik sesi geliyordu. Kapıyı yavaşça açtım. Ayaklarını duvara yaslamıştı. Uzun saçları yatağından sarkıyordu. Gözlerini kapatmıştı.
Gülümsedim ve gözlerimi odada gezdirdim. Komidinin üzerindeki telefonu elime aldım. Aşırı melodramlı olan bu şarkıyı kapatıp yerine huzur veren bir melodi açtım. Beyza şarkının değişmesiyle hızla kalkıp bana baktı.
" Zeynep abla napıyorsun?!"
Umursamazca omuz silktim, bende yatağa uzandım. Beyza'nın çatık kaşları ve zümrüt yeşili gözleri yumuşadı. Omzuma başını koydu. Saçlarını yavaşça okşadım. Güneşin son ışıkları odanın duvarından yavaşça kaybolurken sessizliği bozdum ve konuştum.
" Bu şarkılar onu unutmanı sağlamaz ki. Aksine daha çok canını acıtır ve aklına kazır."
Beyza, zinayı bilecek kadar akıllıydı ama yalnızca sevmek zinaya girmezdi ki. Ve Beyza, hiç odasından çıkmayarak sevdiği kişiyi unutmaya ve daha az acı çekmeye çalışsa da, dinlediği şarkılar onu çıkmaza sürüklüyordu.
" Sence Kur'an sana şifa olmaz mı? O'nu(c.c.) anarsan ruhun huzuru bulmaz mı? "
Beyza, hiç konuşmasa da beni anladığını hissettim. Yatakta doğruldum ve o güzel gözlerinden dökülen bir kaç damlayı sildim elimle.
" Hadi biraz dışarı çıkalım. Annende çayı soğutursak ikimizi de haşlayabilecek kapasite var. " dedim gülerek.
Beraber bahçeye çıktık. Babamın büyük amcasının torunu ama benim öz ablam gibi olan Melike abla bizi görünce sinirle söylendi,
" Çay soğudu çaay! "
Beyza'yla birbirimize bakıp kıkırdadık. Yorulmama rağmen keyifli geçen günüm, yarın akşam Emir Bey'in yemeğe gelecek olması aklımda yer edindiğinde telaşlı bir halde son buldu. Allah'ım sen yardımcım ol!
***
" İbrahim bey siz misiniz?"
Eczacının İbo'ya yönelttiği soruyla kısa bir anlık şok yaşamış ve birbirimize bakmıştık. İbo, İbo'ydu. İbrahim başka bir isim gibiydi.
İbo gözlerini kırpıştırıp,
" B-benim! " dedi bağırarak. Eczanedeki herkes bir saniyeliğine coşkuyla bağıran İbo'ya baktı.
Soruyu soran kadın, korkmuşcasına geri çekilerek İbo'ya verdiği haplar hakkında konuşmaya başladı.
Eczaneden çıkıp İbo'nun arabasına bindik. Arabayı günlerdir yaralıyım ayağı yapan İbo yüzünden ben sürüyordum. Yalnız bununla kalmıyor, ihtiyaçlarını ben alıyor ve benim evde kalmasına izin veriyordum. Niye katlanıyordum ki ben buna!
" Oğlum benim adım İbrahim'miş lan!" dedi İbo sevinçle.
" Seninki ne Mavi? Mavi diye isim mi olur be?" dedi yüzünü buruşturarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
T EV A FU K
Romance" Tesadüfler sürekli karşılaştırdı bizi. " dedi şehrin manzarasına bakarak. " Tesadüf mü? " dedim ve ekledim derin bir nefes alarak, " Tesadüf olamayacak kadar tevâfuktu. " * "Hala, ne vakit sana dair birşey umsa; büyüyor yüreğim."