Vee'nin yeni arabasının inatçı ve ısrarcı kornaları eşliğinde ağzıma bir dilim kızarmış ekmek atarak ve anneme acele ile veda ederek evden çıktım. Dışarısı ferahtı ve bitkilerin üzerinde çiy tanecikleri vardı. Siyah şapkamı daha da yüzüne çektim ve sadece kırmızı boyalı dudaklarımın görünmesini sağladım. Bugün biraz iddialı olursam, insanlar olanların beni dağıtmadığını ve hala ayakta olduğumu anlarlar diye düşünüyordum. O yüzden mat kırmızı bir ruj sürdüm ve ok gibi takma kirpikler taktım. En sevdiğim parfümümü sıktım ve kalçama kadar uzana su dalgası saçlarımı saldım. Ben buyum; değişmedim.
Kombinim ise daha hoş; kendi boyadığım vintage bir tişört ve ekose bir pantolon. Okulda fazla ten göstermemize izin vermiyorlar. Aslında kıyafet kuralı var fakat kimse buna uymuyor. Unutmadan söyleyeyim; mükemmel ötesi bir güneş gözlüğü de takıyorum. Bu bilgi ile ne yapacaksanız yapın.
Mutluyum ve özgüvenliyim. Yanımda kolumu atıp yürüyebileceğim bir erkeğin olmaması bana kendimi özgür ve daha iyi hissetiriyor.''Tamam kes şunu." diye söylenerek arabanın kapısını açtım içeriye girdim. Vee güneş gözlüğünü burnuna kadar indirerek "Aman Tanrım!" diyince aynadan saçlarımı düzeltmeyi kesip ona döndüm. "Buralar alev aldı kızım!" diye bağırıp bir işlik çaldı ve motoru çalıştırdı.
Sırıtarak "Iyi hissediyorum." dedim. "Şimdilik." diye ekledim.Vee elini koluma koydu ve "Iyi olacaksın." dedi. Gülümsedim ve radyoyu açtım. Vee ile en sevdiğimiz şarkı -The Beatles, Here Comes The Sun- başlayınca gülümseyerek birbirimize baktık. Vee gözünü yoldan ayırmadan sesi açarken "Iste ben buna iyi bir başlangıç derim." diye bağırdı.
Bir kahkaha patlattım. Bugünün kötü olmasına izin vermeyecektim. Mükemmel başlamıştı ve okuldan sonra -ev hapsinde olduğumdan- Friends'i baştan sonda tekrardan bitirecektim. Belki de Starbucks'a uğrar ve soğuk bir şeyler alırdım. Hem ayrıca bugün Vee ile en sevdiğimiz gündü çünkü son dersimiz boştu ve biyoloji haricinde bütün derslerimiz ortaktı.
Bu arada telefonumu açtım. Dün gece saatlerinde cesaretimi topladım ve telefonumu açtım. Sandığım kadar kötü değildi. Insanlar çoktan unutmuş gibiydi, ben de eski haber başlıklarına baktım. Yine sandığım kadar kötü değildi. O yüzden rahatlamıştım.
Telefonumu çıkarttım ve nedensizce aramalarımı kontrol ettim. Telefonumu aldığımdan beri insanlardan biraz fazla ilgi bekliyordum. Telefonumu sessizce alıp kapattığımda aynı anda müzik bitti ve araba durdu.
Ani frenin etkisiyle öne doğru savrulunca "Aman Tanrım." dedim. Okulun otoparkındaydık ve az önce bir kaza olmamıştı. Vee park etmişti ve böylesine normal bir şeyi nasıl bu kadar dramatik bir hale getirebildiğini anlayamamıştım. "Park etmek konusunda baya iyisin." diyerek ironi yaptım.
"Biliyorum." diye takıldı ve saçlarını savurdu. Bu hareketi üzerine ikimiz de kahkalarla güldük. Sonunda kahkahalarımız durduğunda ve Vee arabadan indiğinde içimi gergin bir sis ve gereksiz bir heyecan kapladı. Farklı ülkelerin bayrakları şeklindeki rozetlerle kaplı favori sırt çantamın omzundaki sapına daha sıkı sarıldım. Derin bir nefes verdim ve arabadan indim.
Vee ile beraber okula doğru yürürken bütün gözler üzerimdeymiş gibi hissediyordum. Bir dakika; zaten öyleydi. Kabul ediyorum; hicbir zaman görünmez olmamıştım fakat daha önce kimse bana acıyan gözlerle bakmamıştı. Yanaklarımın kızadığını şimdiden hissedebiliyordum. Adını bile bilmediğim bir kızın yanından geçerken "Zavallı." gibi bir laf işittiğimde anı bir fren yaptım ve burnuma kadar çektiğim şapkamın altından ona baktım.
Insanlara sataşmaktan asla çekinmezdim. Jack'in ve eski bir amigo kız olmamın verdiği bir ün ve egoya sahiptim. Kız bakışlarıma utanç ile karşılık verince ona sataşmaktan vazgeçtim. Sadece ona en sevdiğim parmağım olan orta parmağımı gösterip yoluma devam ettim. Vee'nin yanında gülmemek için yanağının içini ısırdığını hayal edebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
'Abanoz'
AdventureÇok eski zamanlarda yaşamış ve veba salgını yüzünden genç yaşta hayatını kaybetmiş bir şövalye, Tanrıça Athena tarafından 'hikayen yarıda kaldı.' gerekçesiyle günümüze gönderilirse neler mi olurdu? Jessica Parker, on yedi yaşını belasız bir şekilde...