BAŞLANGICIN SONSUZLUĞU

1.2K 58 176
                                    




Savaş ritmik adımlarla yokuşu çıkarken yaşadığı son 1 saati düşünüyordu. Hızlı adım atarsa son 1 saatten kurtulmuş olacaktı sanki. Gördüklerinden, duyduklarından, hissettiklerinden... Dar sokaklardan geniş bir caddeye geçene kadar koştu. Kaçtığı şeyin kötü bir kabus mu yoksa cennetten gelen bir hediye mi olduğuna karar verecek cesareti olmadığından devam etti koşmaya. Koştukça nefesi kesildi. Ellerini dizlerini koyup soluklandı. Yumruk yaptığı elini ısırırken aslında nefes almanın kendisi için ne kadar güç olduğunu hissediyordu. Helen onun yüreğinden gitmişti. Kalbini burkulmuş hissediyordu Savaş bu düşünceyle. Son zamanlarda çok sık tıkanıyordu nefesi. Belki bundan 6 saat önce olsa önemsemezdi aksine sevinirdi. Ölme ihtimalinin arttığına ama şimdi tedirgindi.


Üstünü sırılsıklam eden yağmur sularına kafasını kaldırdı. Helen'le sevişirken atıştırmaya başlayan yağmuru fark etmemişti oysa. Yağmur yüklü bulutlar gökyüzünü sarmış ve ürkütücü bir grilik bırakmıştı yeryüzüne. Bulunduğu noktayla evinin arasında öyle büyük bir fark vardı ki nasıl böyle ters yöne gittiğini kavrayamadı. Caddenin köşesinden durmakta olan sarı taksilere doğru koştu. Arka koltuğu atıp, evin adresini söyledi şoföre.

Başını koltuğun arkasına yaslayıp, ıslak saçlarını eliyle geriye attı. Gözünden düşen bir damla yaş ile yağmurun yeryüzüne bıraktığı görüntüyü izledi. Camda asılı duran damlalar onda ıslak çok ıslak görüntüleri çağrıştırıyordu. Zihni geçirdiği güzel dakikalara gidince gergin olan bedeni biraz daha gerildi. Radyoda yankılanan düşük desibelli şarkının sesini açması için şoföre seslendi. Taksici sesi açınca karşı koyamadığı bir iç güdüyle ellerini yumruk yaptı. Yeterince eziyet çektirmek istemiyordu kendine. Fazlasını çekmişti zaten. Mutlu olmak istiyordu. Olmalıydı da ama hissedemiyordu işte o mutluluğu. Sağ elinde histeri bir titreme oluştu. Sol eliyle sımsıkı kavrayıp gözlerini yumdu. Bugün fazlasıyla dağılmıştı ama toparlanmalıydı. Ne olursa olsun aşk kazanacaktı. Kazanmalıydı. Savaş bunun için savaşacaktı.

Yıkılmıştı duyduklarıyla ama sevdiği kadın nefes alırken aldığı her nefese şükretmek varken yıkılmak Savaş'a yakışmazdı. Dimdik durup affettirecekti kendini Helen'e. Tüm hayal kırıklıklarını alıp kadının kalbine yeniden yer edinmek için çalışacaktı. Ruhu karmakarışık hisler yüzünden zelzele olurken acı bir inleme döküldü dudaklarından.

"Aynalar korkumu yansıtır.

Titriyor dizlerim, gerçeğim sanrıdır.

Gözlerin gizliyor zihnini.

O son sözlerini, kararmış kalbini...

Yüzleşmem gereken doğrular,

Savaşım kendim ve bir kaç satırla.

Suçluyum bahar gözlerine,

Yağmur yağmışsa, artık huzursuzsan...

Düşerdim yamaçlarından.

Sapsarı saçlarından, avuçlarından...

Yine de kalkar severdim, gülüşün özeldi.

Beni kendinden kurtar." diye devam eden şarkıyla gözlerinden damlalar dökülmeye başladı. Savaş güçlü değildi. Gözyaşları boynundan aşağı doğru süzülürken de devam etti ağlamaya. Nefessiz kalıp genzinden tuhaf sesler çıkarken de durmadı. Akan her damlayla göğsünün biraz daha rahatladığını hissetti. Biraz daha yükünün hafiflediğini. Bir süre sonra göğsündeki o sızı hiç kalmayacaktı. Hep öyle olurdu. Öldüreceğini sandığımız acılar öldürmez süründürürdü. Savaş o leveli geçmişti çok şükür.

SONUN BAŞLANGICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin