❥
Ağlamamak için buruşturduğum yüzümü farklı bir yöne çevirdim. Sinirlenmiştim ve hormonlarım yine üst seviyeye çıkmıştı.
"Seokjin, gitmesen olmaz mı?"
Elini sıkıntıyla saçından geçirip iki adımda yanıma geldi. "Gitmek istemediğimi sen de biliyorsun, güzelim."
Ellerini ellerimin arasına aldım ve biraz daha yaklaştım ona. "Tamam işte, gitme bu sefer." dedim ve elimi hafif şişmiş karnıma götürdüm. "Hem biz seni özleriz. Eğer gidersen doğuma da yetişemeyeceksin."
Nefesini sakince dışarı verdi ve başımı göğsüne yasladı. "Biliyorum Manolya'm ama elimden hiçbir şey gelmiyor. Askerlere malzeme götürmemiz gerekiyor ve biliyorsun ki sadece bununla kalmıyor."
Gözümden yavaşça akan yaşı silip başımı göğsünden kaldırdım. "Doğru, haklısın. Bu hormonlar beni fazla sulugöz yapıyor." dedim. Son cümlemi söylerken yeniden ağlamaya başlamıştım. Parmaklarıyla göz yaşlarımı silip yeniden başımı göğsüne yasladı ve saçlarımı kokladı.
"Bu sefer, diğerlerine göre biraz daha farklı bir his var içimde. Kötü mü emin değilim. Belki de kızımızın doğumunda burada olamayacağım içindir." diye mırıldandı sessizce. Başımı salladım ve "Evet, olabilir ama tamam, üzülme sen." dedim ve gözlerim hafif şişkin karnıma kaydı. "Biz bebeğimle babasını bekleriz. Hem babası ona güzel güzel hediyeler de getirir. Değil mi?" bakışlarımı gülümseyerek yüzüne çıkarmıştım.
Başını hızlıca salladı. Bu sırada gemiden gelen yüksek sesle artık gitme vaktinin geldiğini anlamıştım. Dolan gözlerime aldırmadan gülümseyerek sarıldım sıkıca.
"Kendine çok iyi bak, öğünlerini atlama ve uykusuz kalmamaya çalış." dedim bir anne gibi ciddiyetle.Yüzündeki buruk gülümseme ile ellerini yanaklarıma koydu ve dudaklarıma bir öpücük kondurdu. "Merak etme güzelim, sizin için kendime elimden gelen en güzel şekilde bakacağım." dedi ve gözümün önüne gelen kahküllerimi kenara çekti. "Ama sen de kızımıza ve kendine çok iyi bakacağına söz ver?" dedi ciddi çıkarmaya çalıştığı ses tonuyla.
Kaşlarımı muzipçe çattım. "Sevgilim, cinsiyetini bilmiyoruz ki. Ya erkek olursa, kim bilir ne kadar alınıyordur ona kız dediğin için?" dedim yalandan somurtarak.
Kahkaha atarak geriye doğru çekildi. "Şu durumda bile bunu tartışacaksın yani benimle." dedi, yüzündeki gülümseme hâlâ gitmemişti.
Gülümseyerek dudaklarına bir öpücük kondurdum ve geri çekildim. "Seni seviyorum." dedim fısıldar gibi.
"Benden çok sevemezsin." dedi sırıtarak. "Öyle olsun." diye cevapladım onu ve son kez sıkıca sarıldım.
Geri çekilip bavulunu alarak geri geri adımladı. Eliyle üfleyerek bir öpücük daha gönderdi suratındaki buruk gülümseme eşliğinde. "Hoşça kal." dedi.
Tebessüm ederek, "Hoşça git." dedim.
Arkasını döndü, geri dönmesini öyle çok istedim ki o an. Dönmedi, dönerse gidemezdi çünkü.
İçimi yiyip bitiren o kötü hisle beraber akan gözyaşlarım, dudaklarıma kadar yol aldı. "Hoşça gel." dedim fısıldayarak. Başka bir şey istemiyordum çünkü.
__
-Lilya'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cordolium | Seokjin
FanfictionGüzel haberler, gemilere binip sessizce gittiler. Peşinden el sallayan eller, mâzinin ardında bıraktığı uzun soluklu çilelerle soldu, kurudu. Ben, çok bekledim ve sen de hiç gelmedin. Sen geldin, meğer hiç gelmemiştin.