5.Bölüm

33 3 0
                                    

"Lay la lay lalay ben güneş sen ay. Annem de seviniyor. Ha ha ha ha hay gerçek bir prens dizlerimde uyuyor..."

Sebepsizce neşeliyim.

Müzik son ses açık. Pencere de öyle. İçerisi püfür püfür esiyor. Tül perde havalanıp havalanıp tekrar iniyor. Güneşli bir gün bugün. Aynı zamanda hafif bir esinti var dışarda. En sevdiğim hava.

Evin içi mis gibi damla çikolatalı kurabiye kokuyor. Ben de bir yandan Gülben Ergen'e eşlik ederken bir yandan da odamı topluyorum.

Yapmam gereken işler bittiğinde geçen gün çamura bulandığından dolayı makineye attığım şimdiyse tertemiz olan siyah pantolonumu üzerine de kolu fırfırlı minik beyaz çiçekleri olan siyah bluzumu geçirdim. Saçlarımı da topuz yapıp kahkülümü elimle taradıktan sonra mutfağa geçtim.

Damla çikolatalı kurabiyeleri küçük bir kaba aldım ve bir poşete koydum. Her şeyin tamam olduğuna karar verince de Ayten Teyze'nin evine doğru yola çıktım.

Salına salına yürüdüğüm yol boyunca tanıdık tanımadık herkese selam verdim. Hatta bir ara işi o kadar abarttım ki gökte uçan - ve belki de geçen gün üstüme sıçan - kuşa bile 'günaydın' dedim.

Nihayetinde Ayten Teyzegile varınca kapıyı - Tolga değil - Ayten Teyze açtı. Tolga niye açsın ki zaten? Benimki de laf. Adamın işi gücü var tabi. Sırf bana kapı açmak için eve gelecek değil ya.

İçeri geçince misafirler gelene kadarki üç saatlik süreçte kafama bir tülbent geçirdim, kollarımı sıvadım ve Allah ne verdiyse deyip evin işlerine giriştim.

Toplamasıydı, silmesiydi, süpürmesiydi derken yaklaşık bir buçuk saati geride bırakmıştım. Ardından da aceleyle mutfağa girmiştim. Ve şaşırtıcı bir şekilde bugün enerjim bitmek bilmiyordu. Sabahtan beri neşeyle temizlik yapıyordum. Ayten Teyze de oturduğu yerden keyifle beni izliyordu.

Tabi keyifle izlerdi. Kadının altın günü için dişimi tırnağıma takıyordum sabahtan beri. Aslında bunu neden yaptığımı da bilmiyordum. Başlarda Ayten Teyze'nin yaptığı ajitasyonlara dayanamayıp - Dayanamayıp derken gerçekten dayanamayıp. Acıdığımdan değil yani katlanamadığımdan. Yoksa ben de biliyordum işine geldiğinde benden bile sağlıklı olduğunu. - yapıyordum tüm bu işleri. Sonraları da sevabına yapar oldum işte.

Bu arada kendim diye söylemiyorum çok hamaratımdır. Hatta Ayten Teyze beni küçük oğluna almak istediğini söyler dururdu bir aralar. Ama gelin görün ki çocuğu kendisinin bile gördüğü yok maalesef. Ben nerede görebilirim ki yani?

Mutfağa girdiğimde binbir çeşit yemeği hazırlarken kendimi 'Zuhal Topal'la Sofrada' yarışmasında gibi hissetmekten alıkoyamadım. Zaten az sonra da yemeciklerim teyzelerin eleştirilerine maruz kalacaktı - ki bence onlar da biliyordu eleştirilecek bir tarafı olmadığını -.

Bir yandan kendimi poh pohlarken diğer yandan önümdeki poğaça hamurunu yoğurduğum sırada kapı çaldı.

Ayten Teyze sanki sabahtan beri oturup yeterince büyük olan mağlum yerini daha da büyütmüyormuş gibi kapıya bakıvermem için de bana seslendi.

Göz devirip elimin hamuru ile kapıyı açmaya gittim. Kolumla açtığım kapının ardında kim varsa beğenirsiniz?

Sizi bilmem ama ben Tolga olsa çok çok beğenirim. Siz beğenmeseniz de olur.

"Aaa!" dedim sanki Tolga'nın buraya gelmesi çok garip bir olaymış gibi. "Senin ne işin var burada?"

Bana alaylı bir bakış atıp "Pardon ya, sizin eve mi gelmişim yanlışlıkla." dedi. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girerken de beni eliyle ittirip " Çekilsene kızım. Kendi evime girererken de sana mı soracağım?" diye çıkıştı.

Hırsız ile ArsızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin