0.0

93 7 16
                                    

1|Tanrı değil, iblisim.

"Daha ne kadar ayakta dikilmeye devam edeceksin?"

Gülümseyerek konuşan herifin kravatını ikiye katlarken gür bir kahkaha attım, "Sabırsızsın."
O ise başına geleceklerden habersiz bir halde gülümseyerek beni izliyor, altına geçmemi bekliyordu.

Ellerini yatağa bağlarken heyecanla titreyen göz kapaklarına birer öpücük bıraktım, bu ona veda hediyemdi. "Gözlerini kapat."

Sözümü dinleyerek gözlerini sıkıca yumdu, bir daha açamayacağını söylesem dediklerimi yapar mıydı? Pek sanmıyorum.

Elim pantolonumun beline sıkıştırdığım çakıya gidince gözlerimi yatan bedene çevirdim, kapalı gözleri, yukarı kıvrılı hâlde duran dudakları ile beni bekliyordu.

Yüzüme yerleştiğim sırıtışla beraber yatakta yanına kadar ilerledim, parmaklarımdan bir tanesini dudaklarının üzerine koyduğumda hiç beklemeden diliyle yalamaya çalıştı. Çalıştı diyorum çünkü parmağımı en fazla iki saniye üzerinde tutuyordum.

"Hadi, aç gözlerini." Fısıltı şeklinde çıkan sesimle yavaşça araladı gözlerini. Ona gülümserken ayaklarına doğru eğildim, onları da bağlamalıydım. "Ellerinde neden eldiven var?"

Sorduğu soruya karşılık derin bir nefes vererek gözlerimi yüzünde gezdirmeye başladım. "Bu kadar meraklı olma." Ayaklarını bağlarken diğer yandan bacağını okşuyordum, hasta herif en ufak temasta kendinden geçiyordu.

Tekrardan yanına oturduğumda yüzüne eğilerek nefesimi üflemeye başladım, bir şeyler söylemek için aralanan dudakları her seferinde kapanıyor, pes etmişlikle gülümsüyordu.

Elimdeki çakıyla beraber yüzüne ilk çiziğimi attım, karşımdaki adamın acıyla açılan gözleri gülümsememi sağlarken dudaklarına eğildim. O ise az önce yüzünü çizmemişim gibi hevesle bana doğru eğiliyordu, dudaklarına minik bir öpücük bırakıp geri çekildiğimde bana atılmış ama bu hareketinde başarısız olmuştu.

"Hâlâ sabırsızsın Metin Oktay." Gözleri şaşkınlığını belli ederken kucağına oturdum, kısık sesli bir inleme kazanırken onun sakinleşmeye çalıştığını fark edebiliyordum. "Sen benim adımı nereden biliyorsun?"

Sorduğu soru dünyanın en gereksiz sorusuymuş gibi boşver dercesine elimi salladım, bu sırada oturduğum yerde hareket etmeye başlamıştım, cevap almak istiyorsa vermesi gereken cevaplar vardı.

"Öğretmenim, neden çocukları taciz ediyorsunuz?" Sorumla beraber hareketlerim de durmuştu, karşımdaki adamın kıvranan ifadesini izlemek zevkliydi.

"Yok öyle-Öyle bir şey!" Yükselen sesiyle suratımı buruşturdum, ne bu ses tonundan ne de verdiği cevaptan hoşlanmıştım.

Çakıyla bu sefer göğsünü çizdiğimde ağlayacakmış gibi görünmeye başladı. "İstediğim cevapları vermiyorsunuz."

Birkaç kez gözlerini açıp kapattığında bıkkınca bir nefes verdim, konuşmak için teşvik etmem gerekiyordu. Çakıyı bacağına batırdığımda sesli bir çığlık attı, biraz abartıyı seven bir adamla beraberdim tam şu an.

"Evet! Evet, taciz ettim! Küçük değildi onlar, hepsi lise öğrencisi. Nolur bırak beni, pişmanım zaten." Dolu gözlerine bakarken başımı hızlıca iki yana salladım, "Pişman değilsin."

O ağlamaya devam ederken bir kahkaha patlattım, "O çocuklar da size böyle yalvarıp bırakmanızı söylüyorlardı. Daha reşit bile değillerdi lan!"

Yüksek çıkan sesimle beraber gerilemeye çalışsa bile olduğu yerden birkaç santim hareket edebildi.

"Önümde diz çöküp benden af dilersen, bu günahını affedeceğim." Hızlıca beni onaylarken yüzümdeki ciddi ifade yerini korumaya devam ediyordu. Yüzünü bir kez daha bakmadım, sesini duymak istiyordum, yalvarışlarını.

Elleri ve ayaklarını çözmemle ellerinden biri yüzüne dokunmuş, hissettiği acıdan dolayı olsa gerek gözünden bir damla yaş akmıştı.

Yüzünü dikkatlice incelerken suratındaki yaranın üstünde dilimi gezdirirken, sağ elimle göğsüne bastırdım. "Diz çök."

Odanın kapısının önünde ayakta duruyordum, o ise yataktan çıkmış odanın ortasında yere çökmüş vaziyetteydi. Yeri izlerken ne söylemesi gerektiğini düşündüğünün farkındaydım ama ben sabırlı biri değildim.

"Konuşacak mısın? Öğretmen, bu son şansın."

Yüzü artık tamamen halıyla birleşmişti, bu haline gülümserken tüm dikkatimi karşımdaki adama yönelttim.

"Ben, lise bir ve ikinci sınıflardan birçok kız ve erkek öğrenciyi taciz ettim. Çok pişman oldum, onlara dokunmaktan ve öpmekten hoşlanmadım. Hem de hiç! Yalvarırım, beni affet!"

Yüzümdeki gülüş silinirken karşımdaki adama doğru adımlamaya başladım, karşısında durduğumda kafasını kaldırmadan ne yapacağımı bekliyordu.

"Kaldır kafanı."

Söylediklerime itaat etmesine keyifle sırıtırken karşısında diz çöktüm.

"Daha 35 yaşındasın, şu güzelliğine bak!" Ellerim dudaklarının üzerinde dururken onun korkusunu gözlerinden okuyabiliyordum.

"Kimse sana zorla güzellik olmayacağını söylemedi mi? Ne yazık!"

Hızla ayağa kalkarken karşımda oturan bedenin gözlerini üzerimde hissediyordum, elimde duran çakıyı döndürürken kahkaham bütün odada yankılandı.

"Tanrı olmamı istiyor gibi bakıyorsun! Üzgünüm ama ben Tanrı değil, iblisim."

Çakıyı ona fırlatırken heyecanlı bir şekilde şarkı mırıldanıyordum, saplanan çakıya bakarken sessiz odada bağırmaya başladım. "Tam on ikiden!"

görünmeyen misafir | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin