Gözlerim kapalı dik yokuşlardan iniyor, Bi'çare halimle uçurumdan aşağı itilmeye mahkum ediliyordum. "-Her şey babam için." İçimden ne kadar süredir bu cümleyi kurduğumu düşündüm,cevap alamadım tabii. Aptal bir süs bebeğine dönmüştüm. Şu halim neydi ? Aynada kendimi inceledim.Tamam güzel olmuş olabilirim ama bu çok abartılıydı. Kendimi tanıyamayacağım bir kılıktaydım.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Sergiye giderken giydiği elbise) Mete birkaç saatlik zaman zarfında saç-makyaj sanatçısı ve bir stil danışmanını eve getirmişti. Saçım ensemde bir topuz ile şekillendirilmiş, makyajım göz yoğunluklu olarak çalışılmıştı. Yeşil olan gözlerim daha da belirginleşmiş,dudağımın renginin aynısı renkte bir ruj sürülmüştü. Aynada tekrar kendimi inceledim. Fiziğim güzeldi. İnce uzun bacaklara, zarif bir bele sahiptim. Giydiğim elbisenin rengi lilaydı. Lila rengi severdim fakat bu elbise oldukça dikkat çekici haldeydi. Derin göğüs dekoltesi, neredeyse bacaklarımın tümünü ortaya serecek derece de mini bir elbiseydi. Düşüncelerime Mete'nin sesi karıştı. "Hazır mısın,geleyim mi?" "Evet,gelebilirsin." Yavaşça kapıyı açtı. Heyecanla gözlerime baktı. Her zaman yüzüne kondurduğu gülümseme biraz daha derinleşti. "Vay,nefis olmuşsun bebek." Rahatsız bir ifadeyle homurdandım. "Düğüne mi yoksa sergiye bi gidiyoruz Mete? Şu halime bak bir." Gülüşü kahkahaya dönüştü. Ne çok gülüyordu. "Tablolara bakmak yerine sana baksınlar diye bunların hepsi, güzellik." Ardından tek gözünü kırptı. Tekrar homurdandım. Ben kot, tişört insanıydım. Mete bir anda ciddileşerek: "Salona gidelim, ordadaki adamlardan bahsedeceğim. Aptal gibi kalma sonra." O odadan çıkarken arkasından "ne alaka" der gibi yüzümü buruşturdum. Arkasından bende indim. Çaprazındaki tekli koltuğa yerleştikten sonra, orta sehpaya özenle dizmiş olduğu fotoğraflara dikkatlice baktım. "Bunlar sergiye gelecek olan adamlardan bazıları,işimiz bu itlerle." Kafamı onaylar biçimde salladım. Eliyle en üstteki yüzü hafif tombul,sakalsız adamı gösterdi: "Bu Necmi Asal,uyuşturucu ticareti yapıyor şerefsiz." Necmi Asal'ın yanındaki resme doğru uzandı. "Alper Tekinsu,kadın ticareti yapıyor ibne." Bir anda konuşmasına dahil olarak. "Kadın mı, nasıl böyle bir şeye izin veriliyor ki?" "Herkes senin kadar beyaz değil tamam mı?" Dedi biraz hiddetlenerek, "Çoğu kendi isteğiyle olmasa bile bu işlere bir şekilde bulaşıyorlar. Bazıları bu hayatı yaşıyor işte." "Çok kötü." Evet anlamımda kafasını salladı. Diğer fotoğrafa geçti. "Bu da resim sergisinin sahibi.Sanat aşığı Hamdi Tanyeli, korsan basım yapıyor." "Şimdi tablolar sahte mi yani?" "Yok,sergilerinde orijinal tabloları kullanır,çakal herif." Ardından esmer,zayıf,değişik bakışlı adamı işaret ederek: "Bu Akif Kordel,babamızın katili. Uyuşturucu,sahte alkol,silah,insan ticareti yapıyor. Ne bok varsa bu piçte var işte." Ve devam etti: "Bu kadarla sınırlı değil aslında, orada bir sürü insan var ve hepsi tehlikeli bunlar en tehlikelileriydi." Bir şey unutmuş gibi yüzünü buruşturdu. "Akif götünün oğlu Buzlar prensi Kuzey Kordel. Babasından ne kadar nefret etse de her boku birlikte yiyorlar. Asıl düşmanımız bu ikisi. Gözünü dört aç orada, tamam mı Âlâ?" "Neden fotoğrafı yok,peki? "Sergiye gelmeyeceği için gerek görmedim. "Geç kalacağız,çıkalım artık."