Mutluluğa ait olan tüm duygularım tıkanmış,acılarım kuyruk acısı çektiğini belli edercesine gün yüzüne çıkmıştı.
Düşünemiyor,konduramıyordum.
Hala babamsızlık fikri beni koca boşluklara saatlerce dalmaya itiyordu.
İçim acıyor,ruhum sıkışıyordu.
Ben yapamıyordum.
Babam gideli tam on gün olmuştu.
Babamın adamlarından bazıları taziyeye gelmiş,ne kadar üzgün olduklarını dile getirmişlerdi.Benim kadar kim üzgün olabilir ki? Acıma kim ortak olur?
O gece çok kan kaybettiklerinden bahsettiler.Bir çoğunu barbarca katletmişler,birazı da hastanedeymiş. O yüzden tam kadro gelememişler. Aralarından bir tek Rıza amcayı tanıyordum.Bacağı aksıyor,bastonla yürüyordu.
Hiç mi acımamışlardı,evde bekleyenleri olduğunu hiç mi düşünmemişlerdi.
Bir anda düşüncelerimin arasına,babamın yollar önce sarf ettiği cümleler silik bir ses ile kulağımda çınladı.
"-Bu adamlar böyle kızım,açığını buldukları an bitersin.Kimsin , nesin, sorumlulukların var mı bakmazlar."
Neşeli gülüşü kulağıma ilişti.
"-Bu işin raconu böyle,prensesim."
Gerçekten bu işin raconu böyle miydi?
Babamın on sene önce boynuma taktığı anahtar kolyemi tuttum. Öptüm,kokladım.
Verirken ne demişti?
"Bu yalnızca bir kolye değil prensesim,ruhumun da anahtarı."
Ruhunun anahtarını bir kez daha öptüm.
Ve beklemediğim bir şekilde kapı çaldı.uzun uzun.Alacaklı gibi...
"-Ayşe teyze." diye seslendim etrafa doğru.Tabi ya markete gitmişti ihtiyaçlar için. Babam soğuk toprak arasında üşürken,biz boğaz derdindeydik.Ne gariptik ama?
Kapı tekrar çaldı.
Aşağı inmek için ayaklandım.
Merdivenleri aştığımda kapıdaydım.
Kapıyı açtığımda karşımda uzun boylu, yirmili yaşlarının sonunda genç bir adam vardı. Yüzü mosmor , yara bere içindeydi.kafası da bir sargı bezi ile sarılmıştı.Biraz aşağı indiğimde de elinde metalden bir kutu tutuyordu.
Elindekini sallayarak "-Selam." dedi neşeli bir ifade ile.
"Korumaları nasıl aştın?" diye sordum başta söylediği kelimeyi es geçerek.
"-Ben babanın en güvenilir adamıyım." Kendini beğenmiş bir ifade ile yüzüme baktı.
Acımasız bir kahkaha attım.
"-Yok ya,öyle mi?"
"-Bak,saçma bir giriş yaptığımın farkındayım,sana önemli şeyler anlatacağım,ailemiz için."
Babamı ailesi olarak mı görüyordu?
"-Anlamıyordum,ne dediğini."
Elindeki kutuyu yavaşça bana doğru uzattı,kibarca kutuyu tuttum.
Ardından hiç beklemediğim bir hamle ile gömleğinin düğmelerini ağır ağır çözmeye başladı.
"-Ne yapıyorsun sen be, manyak mısın?
Gözlerimi kapatmaya çalıştım ama kapatamadım. Kaslı vücudunu gözlerimin önüne serdi.
"-Sapık gibi izlemeyi keser misin?" neşeli ifadesiyle bir kahkaha patlattı.
Ardından sol göğsünü kalbinin olduğu yeri yavaşça açtı. Eski bir dövme vardı. Aynısından babamda da vardı.
Silahlar ve güller...
"-Bu dövme babanın sadakatini kazanmış,sayılı kişilerde var."
"-Nasıl ya." dedim korkarak.
Sonra aklıma babam ve Rıza amca ile gittiğimiz Alaçatı tatili geldi. Onda da bu dövmeden vardı.Aynı yerde,kalbinin üzerinde.
Sorumu es geçerek "Eve almayacak mısın?"dedi.
Kapıyı açmak yerine biraz daha kapattım
"-Ya babamın dövmesinin kötü bir kopyasıysa?"
"Aptal mı sandın beni." Diye de devam ettim.
Gözlerime derin bir ifade ile bakarsak:
"-Korumaları nasıl geçtim o zaman,kimin ne olduğu her yerde kayıtlı." Rahat bir ifade ile bedeliydi yüzü.
Kapıyı ardına kadar açtım.Hızlı bir şekilde içeri geçti. Sanki evi ezbere biliyormuş gibi salona doğru yöneldi ama ben onu hiç görmemiştim. "Rıza amca ve bir kaç korumadan başka kimi görmüştün ki Âlâ" diye söylendim kendi kendime.
Rahat bir ifadeyle salona giden adamı takip ederek elimdeki kutu ile içeri girdim.
"Kimsin sen?"
"Ben Mete Özer,babanın hayatını kurtardığı çocuklardan yalnızca biriyim."
"Ben seni daha önce görmemiştim,"diye söze atıldım.
"Aslında eve bir kaç kere gelmiştim, seninle karşılaşmadık sadece."
Konuyu değiştirerek asıl soruyu sordum.
"Bu kutuda ne var?" Meraklı sorum karşısında istediği cevabı almış gibi gülümsedi.
"-Tam olarak bilmiyorum ama anahtarı sendeymiş."
"Bende miymiş?"
"-Öyle,sendeymiş."
Kutuyu inceledim,ince bir el işçiliğiyle bezenmiş metal bir kutuydu.Üzerinde babamın yoldaş bellediği sembolü vardı.
Silahlar ve Güller...
Kutuyu narin bir ifadeyle okşadım.
Karşımdaki adamı görmezden gelip boynumdaki kolyeyi gün yüzüne çıkardım.
Mete şaşkınca boynumdaki kolyeye bakıyordu. Kolyemdeki ince silah ve gül işlemesine nefesimi tutarak dokundum. Sanki hiç bir şey olmamış. O yanımda, gül kokusuyla bana sarılıyor.Babamın ruhuna tutunuyordum.
Babamın ruhunun anahtarı.
Ruhumun anahtarı...
Kolyemin anahtarını ağır adımlarla kutudan içeri geçirdim. Hiç zorlanmadan, naif bir şekilde kutuyu açtım.Ardından Mete'nin gözlerine baktım. Mutlu bir ifade ile gülümsüyordu.Gülüşüne kendi gülüşümle karşılık verdim.
Ve kutuyu ardına kadar açtım.Burnuma mistik gül kokusu doluştu.Metal kutuda bir defter ve ikiye katlanmış bir kağıt vardı.deftere uzandım.İlk sayfasını babamın güzel el yazısı ile karşılaştım,büyük harflerle isimim ve doğum tarihim olan 24 Ağustos 1998 tarihi işlenmişti.Gözyaşlarım tekrardan akmaya başladı,defteri biraz incelediğim de ise gün içerisinde yaptıklarım babam ile geçirdiğim güzel zamanlar yazılıydı.Ardında yavaşça defteri yerinde koydum. Karşımdaki adamı unutmuş, bulutların üzerinde ruhani mutluluğa ulaşmıştım sanki.
İkiye katlanmış kağıdı açtım yavaşça içerisinde bana kolyemi verdiği tarih yazılıydı.Yavaşça kağıdı okumaya başladım.
Gül kokulum,biriciğim.
Öncelikle seni ne kadar sevdiğimi bil lütfen,güzel kuzum.Bugün sana güller ve silahlar ile işlemiş olduğum anahtarı verdim,sen kolye sanıyordun. Öyle sanman en iyisiydi. O kadar mutlu olmuştun ki o gün,sen gülünce dünyalar benim oluyor,iki gözüm.Hep gül...
Bu yazıyı ben bu dünyadan göçtükten sonra okuyacaksın.Kaç senem kaldı bilmiyorum,ama olacak ayrılık.Saçma bir dikkatsizlik beni hayatımdan edebilir,gözden kaçan en ufak detay enseme yaslanmış soğuk silah namlusu demektir.Biz her zaman iyiyi savunduk bunu bil. Kötüyü çökertmekti işimiz, kötülük kazana biliyor bazen.
Sen benim beyaz yanım,kirlerden uzak temiz bebeğim.Ben senin içindeki gücü görebiliyorum.Zehir yeşili gözlerinde şairane gücü görebiliyorum.
Sende kendindeki gücü gör ve benim yarım bıraktığım her şeyi tamamla.
Gücünün farkına var.
Seni Seviyorum İki Gözüm,
Baban.
Kağıt akıttığım göz yaşları yüzünden sırılsıklam olmuş, yer yer mürekkepler dağılmıştı.
Karşımdaki adama baktım.Ne zamandır bu haldeydim bilmiyordum.Bacaklarım uyuşmuş,kelimelerim hissizleşmişti.Gözyaşlarımı ani bir şekilde sildikten sonra adama doğru
"Size yardım edeceğim,babamın kanı yerde kalmayacak."
Mete aniden ayağa kalktı heyecanla gülümsedi . "Biliyordum be,bakışlarındaki yoğunluğu görmüştüm işte."
Bir anda ciddileşecek yüzüne baktım.
"Ne zaman başlarız bu işe."
O da ciddileşti bir anda,
"Hemen bu akşam,"
Ve devam etti.
"Hazırlan,akşama tüm piçlerin bir araya geldiği resim sergisine gideceğiz."
💨Selammm,
Uzun bir bölüm yazdımmm.
Umarım beğenirsiniz,
Sizi seviyom.
Öpüyom bide.♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadın Mafya
AksiKadın Mafya adı ile yazılmış ilk kitaptır. Kadın Mafya,düşmanına aşık olursa ne olurdu?