"Saçını kurulamadan mı girdin yatağa? Uyan hadi!"
Ömer'in kolumu sarsmasıyla birlikte korkuyla gözlerimi açmış, bir kaç saniyenin ardından ancak kendime gelebilmiştim.
Yastığa gömülü başımı zor da olsa kaldırıp gözlerimi ovuşturarak ne olduğunu anlamak istercesine bakınmış "N'apıyorsun! İnsan böyle mi uyandırılır!" diye öfkelenmekten de kendimi alamamıştım.
Başucumda bağdaş kurmuş gövdesi bana dönük bir halde oturuyordu.Yüzündeki nemrut ifadeden de anlaşılıyor ki yine bir şeylerden şikayetlenmek üzere.
"Bak şu çarşafın haline!" demişti üzerimdeki çarşafı çekiştirip bir köşesini yüzüme doğru öfkeyle sallarken.
Yorgunluktan uyuşan beynim neyi kastettiğini anlayamamıştı bile."Saçların yüzünden yastık da çarşaf da nemlenmiş, insan gibi kurulayamaz mıydın!" deyince olay ancak açıklığa kavuşmuştu.
Sözleriyle birlikte ellerim direkt olarak saçlarıma gitmişti.Uyurken nemliydi evet ama havluyla iyice kurulamıştım nasıl olur da bu denli rahatsızlık verebilmişti!
Yüzümü buruşturup gözlerimi ovuşturarak saçlarımın kabarmış ve dağılmış yanlarını el yordamıyla düzeltip mahçup bir ifadeyle "İyi kurulayamamışım demekki." diyebildim.
Doğrusu ses çıkarmamıştım çünkü gecenin bir yarısı onunla kavgaya tutuşmak pekte cazip gelmemişti.Bıkkın bir ifadeyle yerimde doğrulup önce yastıkların nemli tarafını ters çevirmiş sonrada çarşafı üzerimizden çekip kucağımda toparlayarak yataktan inmiştim.Ne çekilmez adamdı!
Hafif sarsak hareketlerle çarşafı bir kenara bırakıp dolapta gördüğüm ince pikelerden birini alarak tekrar yatağa dönmüştüm.
Ömer de o sıra ceketini ve kemerini çıkarmakla meşguldü.Sanrım üzerini değiştirmeye halen niyeti yoktu, aynen böyle uyumaya devam edecekti.
Tam bir uyuzdu, çok da tembel.
Çatık kaşlarla kendimi yatağa atmış sonrada doğrulup kucağımdaki pikeyle dizlerimin üzerinde yürüyerek hemen yanıbaşına yerleşmiştim.
Ceketiyle kemerini rastgele bir yere fırlattıktan sonra uzanmaya yeltenmişti ki ayaklarını işaret ederek "Çoraplarını da çıkar bari!" demiştim.Sözümü dinleyip çoraplarını da çıkarmış sonrada sessizce yanıma uzanmıştı.
Gözlerini kapatmadan evvel de yorgun bir ses tonuyla "Üzerimizi ört de uyuyalım."demiş sonra da büyük bir sessizliğe bürünmüştü.Gözlerimi devirmekle yetinip oflaya puflaya elimdeki pikeyi açarak önce Ömer'in üzerini örtmüş ardından da kendim pikenin altına girerek ondan en uzak köşeye çekilip kıvrılmıştım.
Çoktan kuruyan saçlarımı nemli mi değil mi diye bir daha kontrol etmekten de kendimi alamamıştım.
"Yarın mahalleye gidiyorum." demiştim bakışlarımı Ömer'in yüzüne sabitleyerek.
Gözlerini hiç açmadan "Nereye istiyorsan oraya git." diye karşılık vermişti bana.Ve sesindeki soğukluk bir kez daha kalbimi incitmişti.
"Sen gelmiyor musun.Beni yalnız mı bırakacaksın!?"
Bir kaç saniye sessiz kalmış ardından da mırıldanarak
"Yarın Murat Abi'ye söyle o seni götürür." diye eklemişti.Murat Abi yalının şoförlerinden biriydi.
Anlaşılacağı üzere gelmek istemiyordu.Sanki beni görüyormuş gibi sözlerini onaylarcasına belli belirsiz başımı sallayıp "O zaman yarın seni aradığımda anneme, işinin çıktığını uygun bir dille söylersin." demiş, öfkemi sesimden sezmesi için de çok uğraştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mesafeli Aşk
RomanceDosttan koca olur mu? Sıla'nın mahallesi ve Ömer'in yalısı arasında gidip gelen bir hikaye. 14 Haziran 2020 by asyaminhell