·1·

555 46 10
                                    

Jisung, hızla odaya girdi ve etrafına baktı. Tanrım! Minho'dan aldığı tek bir mesajla arkadaşlarını kafede bırakmış ve onu görmek için eve girmişti. Bir saattir evde yoktu yalnızca.

Kana bulanmış beyaz çarşafa baktı korkuyla. Hayır hayır, yapmış olamazdı. Tekrar intihar etmeye çalışmış olmazdı, olamazdı, olmamalıydı.

"Jisung!" Arkasında duyduğu neşe dolu ses ile derin bir nefes almış ve rahatlama duygusu ile arkasına dönmüştü. Ki rahat aldığı nefesler, sanki intikam almak istiyormuş gibi ciğerlerini yakmıştı.

Beyaz, tişörtü ve pantolonu kanla kaplıydı Minho'nun ama sanki bu kötü bir şey değilmiş gibi gülümsüyor, üstüne üstlük kahkaha atıyordu.

Jisung, nefes alamadığını hissettiği birkaç saniye. Minho'yu yatağa oturtup yanaklarını avuçları içersine aldı ve yüzündeki kesiklere baktı bir süre.

"Burda bekle!" Minho'ya son kez baktıktan sonra koşarak banyoya ilerlemiş ve gerekli malzemeleri alıp odaya geri dönmüştü.

Elindeki pamuğu yavaşça yanaklarında, dudaklarında, kollarında ve bacaklarından gezdirip kanları temizledi. Hemen ardından bir bandaj ile bacaklarını ve kollarını sarmıştı.

"Bunu neden kendine yapıyorsun, Minho? Tanrım, neden? Bunu yapınca çok mu mutlu oluyorsun?"

Minho, gülmeye devam ederken kafasını sallayarak onu onaylamıştı. Jisung sinirle derin bir nefes aldı ve Minho'yu alnından ittirdi.

"Güzel değil miyim," diye mırıldandı Minho, yatağa sırt üstü uzanıp kanla kaplı çarşafı avucu içersine aldı.

"Değilsin, Minho! Böyle yaptıkça güzel olmuyorsun!"

Minho eliyle yüzünü kapatmış ve derin bir iç çekmişti. Gözlerinden yaşlar boşalmaya başladığında sarsılarak ağlamaya başlamıştı. Hıçkırıkları Jisung'un kalbini delip geçerken "Ağlama," diye fısıldadı.

Minho'yu dikleştirip onu kolları arasına aldığında Minho'nun hıçkırıkları durmuştu fakat gözlerinden hala yaşlar boşalıyordu. Kollarını sevgilisinin ince beline dolarken "Ben deli miyim," diye sordu.

"Bu soruda nerden çıktı?"

Jisung, kısık bir sesle sorduğu soruya karşılık Minho büyük bir kahkaha atıp "Ben bir deliyim," diye tısladı.

"Hayır hayır, değilsin."

"Bırakma beni, lütfen. Söz bir daha yapmayacağım! Sadece yanımda ol."

Minho'nun çaresizce konuşmasına karşılık olarak büyük bedenin saçlarını okşadı. Hep aynı lafları duruyordu ama sonraki gün yine intihar etmeye çalışıyordu.

Pekala, Minho güzel bir çocukluk geçirmemiş olabilirdi ama neden intihar edecek kadar ileriye gidiyordu?

Belki de annesinin ölümüne şahit olduğu içindir. Ah, o ölü bedenin yanında saatlerce durmuş, ağlamış ve bir ümit uyanmasını beklemişti ama nafileydi. Komşuları onu bulduktan sonra yetimhaneye yerleştirmiş fakat Minho orda rahat durmayınca tedavi olması için hastaneye göndermişlerdi. Orda da Jisung ile tanışmıştı zaten. Ve evet, Minho bir deliydi.

"Korkuyorum," diye fısıldadı Jisung, büyük bedenin saçlarına küçük bir öpücük kondurmuştu. "Sana bir şey olmasından korkuyorum, sevgilim."

"Yapmayacağım," demişti sessizce. Ama Jisung biliyordu. Yapacaktı. Bundan vazgeçmiyor, vazgeçemiyordu. Tedavi olma konusundan da deli gibi nefret ediyordu.

"Umarım."

Minho, kafasını yasladığı göğüsten kaldırıp parıldayan gözlerle küçük bedenin gözlerine bakmıştı. Jisung'un dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu.

"Film izleyelim!"

"Film izleyelim!"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Lächeln/ MinSungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin