Minho, gözlerini araladığında yanında olması gereken bedeni göremedi. Merakla yatakta dikleşirken etrafına bakınıyordu. Eğer dışarı çıktıysa kesinlikle bir not bırakmış olması gerekiyordu fakat etrafta nota benzer bir şey yoktu.
Sırtını yatak başlığına yasladıktan sonra yanında duran küçük, peluş ayı kucağına aldı. Küçük bir çocuk gibi davranıyordu. Bu da Jisung'un hoşuna gidiyordu tabii.
Küçük ayıya sımsıkı sarıldıktan sonra derin bir nefes aldı. Aynı Jisung gibi kokuyordu. Sürekli onun parfümünü peluş ayısına sıkıp duruyordu.
Ayısını yanına bıraktıktan sonra ayağa kalkmış ve yavaş adımlarla banyoya ilerlemişti. Bir süre aynadaki yansımasına baktı. Berbat görünüyordu. Saçları birbirine girmiş, göz altı morarmış, dudakları soyulmaya başlamıştı. Üstü başı dağılmış durumdaydı.
Elini yüzünü yıkadı. Kıyafetlerini düzelttikten sonra saçlarını önüne doğru taramıştı. Şu an birazda olsa güzel görünüyordu. Jisung'a yalvararak aldırdığı lip balmı dudaklarına sürdükten sonra aynada son kez kendine baktı.
Banyodan ve odadan çıktıktan sonra ilk salona baktı fakat Jisung'u görememişti. Yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerledi. İçeri girdiğinde Jisung ona doğru dönmüş ve "Günaydın," demişti neşe ile.
"Sana da."
Minho, uzun bir süre Jisung'a baktıktan sonra bakışlarını ocağa çevirmişti. Jisung, onun için ilk kez yemek yapıyordu belki de.
Minho derin bir nefes alıp uzun bir süredir sormak istediği soruyu sormak için hazırlandı. Nasıl bir tepki alacağını bilmiyordu, fakat Jisung'un bunu düzgün karşılayacağını düşünüyordu.
"Jisung," diye mırıldandı. Alt dudağını dişleri arasına alırken bakışlarını yere indirmişti. "Çocuk yapalım mı?"
Jisung, şaşkınca önündeki bedene baka kalmıştı. "Minho, bu imkansız."
Minho bakışlarını Jisung'un gözlerine dikerken "Ne," diye mırıldanmıştı. "İstemiyor musun?"
Jisung kafasını iki yana salladı. Minho her dediğini yanlış anlayabilen biriydi. Bazen çok alıngan olabiliyordu.
"Minho, ikimizde erkek olduğumuz için bu imkansız."
Minho bir şeyler söylemek için dudaklarını aralamış, fakat ardından söylemek istediği şeyden vazgeçmiş gibi geri kapatmıştı dudaklarını. Gözleri dolmaya başlamıştı ve Jisung bu duruma dayanamıyordu.
"O zaman," diye konuşmaya başladı Minho, titreyen sesiyle. "O zaman Ailsa, bizim çocuğumuz olabilir?"
"Minho o bir oyuncak!"
Minho, ellerini yumruk haline getirip sinirle sıktı. O, Minho için oyuncaktan fazlasıydı ama Jisung bunu anlayamıyordu.
"Sen onu istemiyor musun," diye sordu sinirle. "Sen ikimizi de sevmiyorsun."
"Minho, saçmalıyorsun."
Minho kafasını iki yana sallayarak arkasını döndü ve koşar adımlarla odasına ilerledi. Jisung, derin bir nefes alıp peşinden giderken durması hakkında bir şeyler söylüyordu.
Minho odaya girer girmez küçük oyuncak bebeği eline aldı ve sinirle kapının önünde duran Jisung'a baktı. "Çık odadan."
Jisung, onu dinlemeyerek yatağa doğru ilerledi. Minho'nun bu kadar alıngan olması canını sıkıyordu. Her şeye alınıyor sonra da intihar etmeye çalışıyordu.
"Dinle be-"
"Sana odadan çık dedim!" Minho sinirle bağırmaya çalışmış fakat sesi kısık çıkmıştı. Gözlerinden yaşlar boşalıyor ve sarsılarak ağlıyordu. "Çık odadan."
"Minho, kendine gel! Boş bir konu için ağlıyorsun şu an!"
Minho ona doğru yaklaşan Jisung'u ittirmeye çalışıyor ve bağırarak odadan çıkmasını söylüyordu. Jisung en sonunda dayanamamış ve Minho'nun yanağına vurmuştu.
Minho ağlaması dururken aldığı darbe sebebiyle yana düşmüş kafasını kaldırıp Jisung'a baktı. Jisung, yaptığı şeyin daha yeni farkına varırken Minho'ya doğru hamle yapmıştı.
Minho korkuyla geri çekilirken "Vurma," diye bağırmış ve ellerini önünde siper etmişti.
Jisung, Minho'yu kolları arasına alırken özür dileyip duruyordu. Minho boş gözlerle yere bakıyor ve derin derin iç çekiyordu. Jisung ona ilk kez vurmuştu ve bu Minho'nun güven duygusunu alt üst etmişti.
"Özür dilerim, güzelim."
....
Saçma oldu sanki...