Hastaneye gidişimin üzerinden tam üç gün geçmişti. Bu süre zarfınca geceleri sahile gitmekten başka evden çıkmamıştım. Okuluma tekrar ara vermek zorunda kalmıştım. Üniversite sınavına hazırlandığım dönem öğrenmiştim hastalığımı. Azmetmiş çabalamış istediğim bölümü kazanmıştım. Ana sınıfı öğretmenliği, kendimi bildim bileli hep öğretmen olmak isterdim üstüne de çocuklara olan sevgim katılınca seçmiştim bölümümü. Çok uzun sürmemişti mutluluğum ikinci dönem okulu dondurmak zorunda kalmış geçen yıl devam etmiştim. Normalde üçüncü sınıf olmam gerekirken ben hala ikinci sınıftım.
Yine sahilde deniz kenarında bulmuştum kendimi. Büyük kayalıklara oturmuş denizi aydınlatan ay ışığın bakıp düşüncelere dalmıştım.
Üç gündür düşüncelerimi esir altına alan aklımı kurcalayan tek bir kelime vardı. Ölüm.
Tek kelimeydi fakat o kadar anlam barındırıyordu ki cümleler dahi kifayetsiz kalıyordu.
Göz pınarımdan elmacık kemiklerime süzülen yaşa engel olamadım.
Derinlerden gelen öksürük sesi ile kafamı yavaşça sesin sahibine çevirdim. Sol yanımda yaklaşık beş metre uzağımda kayalıkların ucunda ayakta durmuş denizi seyrediyordu.
Öksürmesine sebep olan sağ elinde ki kısalmış sigaraya baktım.
Buradaydı, yine gelmişti.
Son üç gecedir aynı saatlerde sahile gelir benim gibi denizi izler saatlere sayısızca sigara yakardı. Bu sefer bana daha yakındı. Kapşonu ile gizlemediği yüzünü ay ışığı aydınlatıyordu.
Acaba onun buraya gelme sebebi neydi?
Sigarasını ağzına götürüp zehirli dumanı ciğerlerine yolladı. Bir anlıkta olsa sigaranın ucunda yanan ateş körüklendi, hafifçe parladı ve geri söndü. Sigarasını bitirmiş kayalıkların arasına fırlatmıştı.
Cebimde titreşen telefonun varlığını hissediyordum fakat hipnotize olmuş gibi karşımda ki genç adamın hareketlerini izliyordum.
Telefon biraz daha titredi ben ise karşımda ki genç adamı izlemeye devam ettim.
İzlendiğini anlamış gibi aniden bana dönünce ne yapacağımı bilemeden bakışlarımı üzerinden çekip denize çevirdim.
Cebimde ki telefon tekrardan titremeye başladı. Bakışları hala benim üstümde miydi diye düşünmeden edemiyordum.
Telefonu cebimden çıkartıp cevapladım. Arayan annemdi.
"Efendim anne."
"Kızım neredesin sen geç oldu artık Allah korusun başına bir iş gelir ilaçlarını da içmemişsin zaten." ilaçları içsem ne değişecekti ki? Hiçbir halta yaradığı yoktu onca ilacın.
" Sahilde oturuyorum annecim gelirim birazdan merak etme iyiyim gelince içerim artık ilaçlarımı."
"Annem ne olur dikkatli ol hem dur sen kalkma baban gelsin alsın seni neredesin tam olarak?" Annem ve bitmek bilmeyen telaşlı hali.
"Anne gerçekten gerek yok başım dönmüyor, midem bulanmıyor, vücudumda herhangi bir fiziksel ağrı yok. Babamı da telaşlandırma simdi boşuna" Yalan söylemiştim ensemden sırtım doğru inen şiddetli bir ağrı vardı fakat onları üzmek istemediğim için çoğu zaman yalan söylüyordum.
"Tamam kızım geç kalma" diyerek kapattı telefonu annem.
Allah'ım onların üzülmemesi için yalan söylüyorum. Bu küçük yalanlar adına da cezalandıracak mısın beni?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEYUS
ChickLitKayra...Kafasının içinde yaşayan katili ile savaşan o kız. Hayatına kaldığı yerden devam ederken katilinin onu bir defa daha ölüme yaklaştırdığını öğrenen o kız. Savaşıp eski hayatına geri döneceği günü bekleyip hayallerini gerçekleştirmeye devam e...