9.

2.6K 212 332
                                    

Şimdiden size söyleyeyim, iddasına varım bölümün sonunda Mabel'a bayılacaksınız ve onu kendinize benzeteceksiniz :)

*Dipper'dan*

Diğerlerine göre bu da normal bir gün olabilirdi, ama bana göre bu hafta hep garip geçmişti. Neden mi?

Çünkü şu son bir haftadır Bill hiç beklemediğim kadar kibar davranıyordu. Bazen benden kaçıyor, bana sinirleniyor ama bunlara rağmen hep kibar davranıp benim kafamı karıştırıyordu. Önceden gitmesini defalarca kez söylememe rağmen gitmeyen bu kişi, şimdi bir kez söylememe gerek kalmadan, tam söyleyecekken anlıyor ve uzaklaşıyor. Ayrıca son bir haftadır beni öpmemişti ve ben bunun neresinin sorun olduğunu hala çözememiştim.

Biliyorum, bu tuhaf. Ama bilmediğim şey ise benim buna neden bu kadar üzüldüğüm. Belki bende bir sorun olduğunu düşündüğümden, belki de sadece-

-Hey, Dip! Yine daldın gittin! Bak sana o kadar da ellerimle kahvaltı hazırladım, kalbimi kırıyorsun.

İç çektim ve Mabel'a döndüm.

-Kahvaltıyı sen hazırlamadın Mabel. Bill marketten hazır tost aldı ve o bunu ısıtırken sen sadece telefondan yeni dedikodulara baktın.

Cevabının hazır olduğunu bilmeliydim.

-Ama yine de onları sofraya ben koydum, öyle değil mi?

Buna verecek bir cevabım yoktu. Ne dersem diyeyim kendisinin haklı olduğunu söyleyecekti yine. Önüme döndüm ve tostumu yemeye devam ettim. Masanın başında oturan Mabel hem yiyor hem de telefonla uğraşıyordu. Bill ise önümde oturmuş, hazır tostunun zeytinlerini çıkarmaya çalışıyordu. Geldiğinden beri zeytin sevmediğini fark etmişti.

Bill'i izlerken bir yandan da düşünüyordum. Kısacası ona bakarken dalmıştım. Benim koyu yeşil kapüşonlularımdan birini giymişti ve altında kendine ait koyu lacivert pantolonu vardı. Kaşlarını çatmıştı ve sanki ameliyata girmiş gibi büyük bir dikkatle zeytinleri alıyordu. Gözlerim saçlarına kaydı. Hafifçe gözlerinin önüne düşüyordu ve dip boyası gelmesine rağmen yine de ona yakışıyordu. Emin değildim, ama galiba daha dün banyo etmişti. Gördüğüm en yumuşak saçlar olabilir.

Kollarına baktığımda, saçlarından daha da ilgimi çekmişti. Çünkü sweatshort'ünün kolları dirseğe kadar değil de, ön kolunun yarısına kadar sıvanmıştı ve altından bazı semboller gözüküyordu. Sembol değil, dövme! Ah, bana dövmelerle ilgili birşeyler söylemişti ama tam hatırlamıyordum. Galiba ilk geldiği günlerden birinde, tanınmamak için yaptırdığını söylemişti. Hafifçe öne eğildim ve dövmeleri daha iyi görmeye çalıştım. Fakat bu benim ona baktığımı fark etmesine neden oldu. Hafifçe gülümsedi, ama bu o psikopat gülümsemelerinden değil, daha içten, daha nazik gülümsemelerindendi.

-Ne oldu Dipper?

-Bi-Birşey yok. Sadece artık tostunu yemen gerektiğini söyleyecektim, birazdan okula gideceğiz ya.

-Hmm... Bence sen de kendi tostunu yemelisin, baksana daha yarısına bile gelmemişsin.

Başımı utançla eğdim ve hızla tostumu yemeye başladım. Beş dakika içinde bitirdiğimde diğerleri ile kalkıp hazırlanmaya başladım.

***

Yine bahçede bizimkileri bekliyordum. Bizim bazı öğretmenlerimiz her ne kadar yasak olsa da ders bitimi iki üç dakika erken bırakıyordu. Emin değildim, ama belki de biz okulun en uslu sınıfı olduğumuzdan biraz torpilliydik. Öte yandan Mabelların sınıfının bunun tam tersi olduğunu söylemek yalan sayılmazdı.

BillDip - Farklı Bir ZamanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin