Ruhumdaki yaraSevgili günlük
Günlerden pazartesi sabahın ilk ışıklarının gözlerimi vurup beni rahatsız etmesini nedense seviyordum küçük şeylerden bile inanılmaz zevk alan biriydim kimine göre aptal kimine göre zavallıydım ama hiç kimseye göre güçlü değildim. Biri de çıkıp sen güçlüsün demiyordu halbuki ne kadar çok şey yaşamıştım 19 yaşında bir genç kız olmuştum bu yaşıma kadar neler çekmiştim nasıl bir kitabı okuyabiliyorsanız bedenimdeki yaraların izleriyle benim hayat hikayem çok güzel okunurdu
Mesela karın bölgemin sağ üst köşesinde bıçak yarası vardı. Kaldı ki bu bıçak birden bire gelip karnıma saplanamazdı vücudumu gören birkaç şizofren olduğumu düşündü bedenime zarar verenim belkide ben olduğumu ama hiç birine ben sebep olmamıştım bu bıçak yarasını babam oluşturdu eve sarhoş bir biçimde gelmişti annem yatmamı yasaklamış eve babamın geleceğini anahtarı olmadığını geldiğinde ona kapıyı açmamı istemiş kendisi yatmaya gitmişti. Gözlerim kapanmak üzereyken kapı aniden gürültülü bir hal aldı korkuyla yerimden sıçrarken nasıl uyandığımın farkında bile değildim
kapıya yaklaşarak kapıyı açtım babam sarhoş bir biçimde içeriye daldı kendinde değildi buda beni korkutuyordu sarhoş insanlar ne yaptığını bilmez derdiler bu söz bedenime o kadar işlemişti ki biran önce buradan tüyüp sıcak daha güvenli yorganımın altına girmek istiyordum kapıyı açmıştım sonuçta'Hey dur orada'
babam adımlarımı durdurmuş nereye gidiyorsun tarzında bir sözcük kullanmıştı tam olarak bunu mu dedi desemde boş vermiştim bu bu kadarda önemli değildi. Ona meyve tabağı hazırlayıp getirmemi istedi yanından mutfağa ilerlesemde korkudan ellerim hala titriyordu annem yatıyor daha kötüsüyse uykusu derindi yatmıyor olsada emin değilim bana yardım edecek olduğundan meyve tabağını diğerlerine göre daha hızlı hazırlayıp yanına da bir bıçak yerleştirdim babam elle yemeyi sevmez bıçak kullanırdı.
Tabağı salonda selpanın üstüne koyup babamın önüne verdim. Tabağa biraz eğilerek dudaklarını büzüp baktı beğenmedim dedi nasıl hazırlamışsın bu tabağı sen diye beni azarlamıştı oysa her zaman hazırladığım gibi hazırlamıştım sarhoş olması bu durumu farklı kılıyordu tabağın yanına koyduğum bıçağı karnıma doğru fırlattı canım çok yandı be günlük ağlamaktan gözlerim kızarmıştı ama babam sarhoşluğun verdiği etkisiyle sızmıştı bu bıçak içimde kalırsa sabaha kalmaz kan kaybından ölürdüm
Ölmek buradaki ızdıraptan daha iyi değil mi demeyin ben yaşamak istiyorum tabi buna yaşamak denirse erkek kuzenim açık olan kapıdan girdiğinde elim kanlı bıçakta olduğunu görüp dehşetle gözlerini açtı oysa bir o kadar da onun yaptığı izlerde vardı bedenimde mesela bakın omzumda vazoyu parçaladı sırf bir zevk uğruna onlar kanamadı mı sanıyor? Onların acısı daha mı azdı sanıyor? Ailemin her bir üyesinin izleri vardı bedenimde bir tane değil birçok tane
20 yaşına basmama çok az bir vakit kalmıştı bir hafta bilemedin vardı. Her kız doğum gününü sabırsızlıkla bekler güzel elbiseler giyer güzel hediyeler alır değil mi? Birde benim doğum günümü dinleyin o zaman annem bana güzel bir kesik daha hediye eder aman diyeyim böyle bir hediye almayın bakmayın bana canı çok yakıyor. Babam eve daha yeni gelir yerler ıslak olduğunu son anda farkedip kendini düşmekten kurtarır ona bunu bilerek yaptığımı söyler omuzlarımdan tutarak beni itti kaygan zemine çok pis çakıldım bedenimdeki tüm yaralar sızladı. Kuzenim olan Erdal benden bir iki yaş küçük yinede boylarımız aynı iyiki doğdun diyerek küçük pastayı suratıma atar suratımda dağıtırdı. Hiç bir zaman büyük pasta almamış ziyan olmasın diye belkide şu evde doğum günümü hatırlayan tek kişi Erdal hiç unutmuyordu kendince de çok güzel kutluyordu benim tüm yeni yaşlarım bu şekilde geçti farklısı hiç olmadı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşı
ActionÇıkmaz bir sokağın içinde hangi yöne gideceğini bilemeyen küçük bir kızdım adeta, pencerenin karşısına geçip dışarıda yağan yağmurdan kaçan insanların aklındakileri okuyacak kadar ürkütücüydüm de yanı sıra, ben çocukluğunu arayıp da bulamayanlardanı...