"Kızım Alev hadi kalk artık, sabah oldu. Geç kalıcaksın." Babamın sesini umursamayarak ona kıçımı dönüp uyumaya devam ettim ama o ısrarla beni dürtmeye devam etti ve karşılık olarak ona ne mi yaptım, şimdilik hiçbir şey sadece "hı hı" deyip geçtim ama o sustu mu? Kesinlikle hayır onun yerine "Akşam yatmak bilmiyon, sabah kalkmak bilmiyon kalk artık." Gözümden akan uykuyu umursamayarak kalktım ve ona dönüp "Süleyman git başımdan kaldırma beni uyucam ben uyucam. Hadi anam yandan yandan, sal beni" Babam hala kalkmam için beni beklerken bir anda kalkıp onu yattığım yere fırlattım. Tabi ki de bunu yaptım yapmasam yaptım der miyim ? Uyku, yemek, internet hayatta bundan güzel şeyler yok. En yakın arkadaşım mp3 üm. Ne bekliyordunuz? Benden bir bok olmaz, neden mi çünkü bok gibi param var da ondan. Anlıyacağınız o kontenjan dolu belki sonra kontenjanı ikiye çıkarırım ama şimdilik para yerini gayet iyi dolduruyor yine de arkadaşlarım var ama çok yakın değiliz neden mi çünkü ben okuldaki havalı kız değilim.
Gerçekten yakın olduğum sadece iki kuzenim var ve onlarda İzmir 'de yaşıyor. Kısaca zenginim, güzelim, her ortamda ezerim demeyi çok istesem de maalesef zenginim, güzelim her ortamda eziğim canlar. Bu uzun konuşmanın ardından kündeye getirdiğim babam yataktan kalkmış ve bana sinirli sinirli bakmaya başlamıştı.
"Ya Kanuni bakma bana öyle acım ac hadi sen aşağı in ben işlerimi halledip geliyorum. Hadi benim Süleymanım, hadi canım, hadi tosunum, hadisene be, hadi sana burda dörtlük yazdım sen bi gitmedin, git artık hadi." Babam sen iflah olmassın der gibi bana bakıp odamdan çıktı ben de sabah rutinim olan cilt bakımını yaptıktan sonra göz altıma hafif kapatıcı, dudaklarıma da şeker pembesi rujumu dağıtıp sürdüm. Aslında kendini beğenmiş veya bencil değilim veya kötü o yüzden okulda pek fark edilmiyorum. Hatta güzelim bile denilebilir 1.72 boyum var ve 65 kiloyum gerçekten güzel bir vücut şeklim var. Kilo aldığımda bile hala çok güzel görünebiliyorum. Harika değil mi? Keşke okuldakiler de böyle düşünse. O zaman hayat daha kolay olurdu.
Neyse olmuşla ölmüşse çare yok ama ne var biliyor musunuz, ben yine de mucizelere inanıyorum. Bugün kendimi farklı hissediyorum ama iyi bir farklılık. O zaman kıyafetler de farklı olsun nasıl olsa idare şorta kızmıyor di mi? Üstümü değiştirdikten sonra kahvaltıya inip annemin yanağına kocaman bir öpücük kondurdum ve sofraya oturup tabağına en sevdiklerimi doldurmaya başladım. Yani her şeyi. "Kızım yavaş ye kaçmıyor." " Ya kaçarsa." Annem de durur mu yapıştırdı cevabı " Kaçarsa tutarız." Ana gibi ana köşemizde bu hafta namıdeğer Gadın. Ona arada böyle sesleniyorum ama tabi ki de o bir tontiş.
Neyse ben sofrayı süpürdükten ve çantamı aldıktan sonra ellerimi yıkamak için lavaboya giderken annemden gizli bir çikolata gömdüm. Ne var yani lise sona da gelsen, para bok ta olsa anne aynı anne karışıyor işte. Napim karışma mı diyim o da bana sanki bir şey yaptım mı, desin ben de ona evet yaptın mı diyim, o da bana hakkını haram mı etsin sonra bana da çölde kutup ayısı mı saldırsın. Sonra bu muhabbet te böyle mal mal uzasın mı? Hayır. Onun yerine ne yapıyorum? İllegal işler. Neyse bu gün ne kadar farklı gelirse gelsin gün hep aynı gün yani ölmek için güzel bir gün. Kahvaltıyı bitirdiğimde annemle babamın surat ifadeleri her zamankinden daha farklıydı. Sanki benimle bir şeyler konuşmak istiyorlarmışta çekiniyorlarmış gibi hatta yüzlerinde biraz hüzün ve çekingenlik gördüğüme yemin edebilirim. Nerden mi anladım? Sabahları sürekli erken kalktığımız için kahvaltıyı uzun sürede yapmak gibi bir lüksümüz oluyor ve kahvaltıdan sonra ailecek sohbet de edebiliyoruz hatta babamla güreşmeye bile vakit oluyor. Ya biz niye bu kadar erken kalkıyoruz? Sonra bir sorun çıkardım mı Alev ergen, o daha genç, çocuk daha o. Yok ebenin amı o canım. Daha ordan çıkmadı. Yine kendi kendime yükseldim.
Konumuza dönecek olursak ailem bugün bi tuhaflar. Bu sırada babam boğazını temizleyip konuşmaya başladı. "Kızım bizim seninle bir şeyle konuşmamız lazım" "Neymiş o?" "Kızım sen küçükken yani sen çok küçükken de biz Barut amcanın ailesiyle dosttuk, çok şükür hala da öyleyiz." "Eeeee" "Eeeee si Barut amcanın oğlu Ateş'i biliyorsun."Biliyorum da ne olmuş Ateş' e" "N'olmuş" "Ben de onu diyorum, n'olmuş" Annem babamla benim düştüğüm kısır döngüden bıkmış, hep kısır kısır nereye kadar biraz da sarma dönsün deyip lafı adeta bir panter edasıyla babamın ağzından alıp kendi ağzına koydu, nasıl yaptı ben de anlamadım hiç bana bakmayın benim anam fena. Ben ki senin ananı bellerim dediklerinde "Dua ette anam seni bellemesin" diyecek kızım lan ben veee yine kendi kendime konuşuyorum. Annem babamın lafı bir türlü söyleyemediğini fark edince bir yara bandı sökermiş gibi lafı pat diye söyledi.
"Kızım Barut amcanlarla ileride sadece dost değil aynı zaman da dünür de olabilmek için sizi bebekken beşikte kerttik. Üstelik yakın bir tarih içerisin de de evleniyorsunuz." Benimse o an aklımdan geçenler beşikteyken kertildiğime mi yanayım, kertildiğim çocuğun yakışıklı olduğu kadar piç, piç olduğu kadar da pezevenk olduğuna mı yanayım, liseyi bitirmeden evlendiğime mi yoksa evlendikten sonra okula giderken benimle ne kadar dalga geçeceklerine mi yanayım her şeyi geçtim bunları yapmak isteyenlerden birisi ailem diğeri ailem gibi olan Barut amcalar. Benim bu kadar derdim varken, içimdeki her şeyi anlatıp onlara nefret kusmam gerekirken benim ağzımdan çıkan şey ise bu oldu. "Salonu da balkona katak mı?"
Annem ve babam bu söylediklerime şaşırıken babam lafa girdi. "Kızım sen iyi misin?" "Ben iyiyim de asıl siz iyi misiniz? Yani iyiden kastım kafanız mı güzel, ne saçmalıyorsunuz? Ne beşiği? Ne kertmesi? Biz daha kaç yaşındayız? Bu devirde beşik kertmesi mi kaldı? Ayrıca Ateş'i bundan haberi var mı? Evet, aynen Ateşin bunlardan haberi var mı? "
Peki soruyorum size ben kaleden çekilmişim annemin ayağında top, gol olur mu? Olur tabi canım niye olmasın ben hayata göt olmaya gelmişim neden olmasın. Annem tek bir cevapla beni göt ediyor, yine." Evet var. Hatta o bu durumdan çok memnun. Zaten sende de gözü varmış." deme kız valla mı, o zaman beni istemeye ne zaman geliyor yiğidim!
Lan bi siktirin gidin. Az yavaş vurun. Bizim de on tane ciğerimiz yok değil mi efendim? Şu an her ne kadar üzülsem de onları pişman edecek tek bir seçeneğim var o da soğuk yapmak, arkadaş bana evleneceksin diyorlar ben salonu da balkona katak mı diyorum! Ey yüce Rab'bim ben ne günah işledim de bana bu derdi verdin ya Rab. Hayır yine halime şükrediyorum. Bok ta çıkabilirdi. Ayyyy keşke bok çıksaydı yaaa ama ben onların burnunu sürtmesini iyi bilirim.
"Bu kadar saçmalık YETER! Ben okula gidiyorum, bu saçmalığa daha fazla tahammül edemem! " Babam" Kızım şoför seni bıraksın tek baş-"" Tek başıma giderim ben, ne de olsa evlenecek yaşa geldim artık di mi! Dönüşte beni almaya kimsenin gelmesine gerek yok. Ben gittiğim gibi geri de gelebilirim. "deyip kapıyı çarpıp çıktım.
Yolda yürürken kulaklıklarımı takıp benim emektar mp3 ü çalıştırdım. Müzik listemde gezerken Miley Cyrus 'ın Ordinary Girl şarkısını açtım. Şarkıyı dinlerken gözümden süzülen yaşları bile fark edememiştim. Şarkı zihnimin arka planında çalarken ben o sırada neden her şeyim olduğu halde hep yoksul, neden hep kimsesizmişim gibi hissettiğimi düşünmeye dalmıştım.
İçimi hiç kimseye dökemiyorum. İnsanlara derdimi anlatmaktan hep çekiniyorum. Bu yüzden sürekli her şeyi şakaya vurmaya başladım. Sadece çok yakın bir arkadaş istiyorum, çok şey değil değil mi? Ama maalesef o derece yakınlıkta hiç yaşıtım olmadığı için ben de sanki hiç sorunum yokmuş gibi davranıyorum. Bunun bana ne yararı oldu derseniz kendimi savunmayı öğrendim.
Çantamdan çıkardığım peçeteye yüzümü silip peçetemi çantama geri koydum. Okulun bahçesinden içeri girdim okula girerken merdivenlerde üzerimde dolaşan gözler hissettim. Bakmak istedim ama kırmızı gözlerle kendimi göstermek istemedim, hoş göstersem ne değişecekti ki. Bunları umursamayı bırakıp okula girdim. Birisi boynuma yaklaşıp
"Hoşgeldin küçüğüm, kocan seni çok özledi." demiştim size ölmek için güzel bir gün.Bu benim yazdığım ilk hikayeydi umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 😘😘😘😘