Jamos aklındaki tüm düşünceleri kovarak sadece şehrin kapılarında gidip bu şehirden çıkmaya odaklanmıştı. Yapmak istediği ve yapacağı tek şey buydu. En büyük düşmanı ise zamandı. Tanrı enerjisiyle alakalı sorununu ne kadar erken çözebilirse gelişip dostuna ve rakipleri olan nesildeki diğer akranlarına o kadar hızlı yetişebilirdi. İşte bu yüzden asla durmayacaktı; uyuduğu zaman yorgunluktan yere düşüp bayıldığı zaman olacaktı, yemek yemek için durduğu zaman açlıktan gözleri karadığında olacaktı, su içmek için boğazı kuruyup tek bir ses çıkaramadığında duracaktı! Kendi adadığı tek şey tanrı enerjisiyle alakalı olan sorunu bulup gidermekti.
Jamos şehrin kapılarını gördüğünde çoktan 40 dakikadan fazla geçmişti. Bulundukları şehir oldukça büyük bir şehirdi. Kraliyet başkenti ticaret ve güç yönünden diğer birçok kraliyetten daha güçlü durumdaydı.
Bu kıtayı çevreleyen, imparatorluğa bağlı 7 Krallık vardı. Bu 7 krallık imparatorluk başkentini ortada kalacak şekilde kıtanın etrafında 7 parçadan oluşan bir çember oluştururdu. Bu şekilde ortada kalan imparatorluk başkenti her türlü tehlikeden en son hasar alacak bölge olurdu. Aynı zamanda tüm krallıklara eşit uzaklıkta olduğunda ticaret, asker çıkarımı gibi durumlarda avantajlı olurlardı.
Krallıkların isimleri şu şekildeydi;
Güney Su Diyarı Xian Krallığı
Kuzey Buz Diyarı Sirha Krallığı
Doğu Dağlar Diyarı Hereker Krallığı
Batı Bilgi Diyarı Silvar Krallığı
Simya Bölgesi Chu Hua Krallığı
Avcı Bölgesi Fang Krallığı
Ticaret Bölgesi Setar Krallığı
Ve tüm bunların göbeğinde bulunup hepsine hükmeden, binlerce yıldır hükmü devrilmemiş, insanların hatıralarında bulunmayan dönemden beri var olan imparatorluk; Zehan İmparatorluğu.
Jamos kapılara varmak üzereyken yolda ihtiyacı olacak şeyleri almak için bir dükkana yöneldi. Alacakları sadece temel şeylerdi, biraz yiyecek birkaç parça kıyafet ve bir matara. Jamos kapısının önüne geldiği dükkandan içeri girdi, dükkan her türlü ıvır zıvırı satan tarzda bir yerdi. Tavanlardan sarkan kurutulmuş et ve bazı kuru bitkiler, hayvan derileri, tencere ve tavalar ve daha bir sürü ıvır zıvır. Dükkanla ilgilenen ise yaşlı bir adamdı. Küçük dükkanda başka biri var gibi görünmüyordu. Jamos tezgaha yaklaşıp;
"Bir matara, 1 kilo kurutulmuş et 3 adet gömlek, pantolon ve sağlam bir çanta istiyorum."
Yaşlı adam Jamosu dinleyip kafasını salladıktan sonra cılız sesiyle konuştu;
"Burada bekle evlat, istediklerini getirip geliyorum."
Jamos başıyla onaylayıp beklemeye koyuldu.
Birkaç dakika henüz geçmişken yaşlı adam, elinde Jamos'un istediği kıyafet, matara, kurutulmuş et ve çanta ile tezgaha geri geldi.
"Tüm istediklerin bunlar değil mi evlat?"
Jamos başıyla onaylayıp cevapladı;
"Evet hepsi bunlar. Tamamı ne kadar ediyor?"
Yaşlı adam gülümseyerek konuştu;
"Normalde hepsi 56 gümüş eder, ama sen genç bir adamsın. Sanırım 50 gümüş vermen yeterli olur evlat"
Jamos yaşlı adamın yaptığı indirime sevinerek teşekkür etmek için konuştu;
"Teşekkür ederim, yaptığınız indirim yolculuğumda çok işime yarayacak."
Yaşlı adam;
"Ahahah önemi yok genç adam. Krallığımızın gençlerine yardımcı olmak bizim görevimiz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jamos - İlk Kitap
FantasyBenim kaderim güçsüz olmak değil... Güçsüz olmak kader ve ya yazgı olamaz! Güçsüz olmak seçimdir. Ve güçsüz olmayı seçmiyorum! Güçlenmek için kaderimi ben yöneteceğim! Gökyüzüne ve gökyüzünün ötesindeki yıldızlara varana kadar...