Babam ve üvey kardeşim Scott, ormanda başıboş dolanan Serseriler hakkında konuşurken onları fazla dikkate almamaya çalışıyordum.
Derek. Onun yanında Serseriler hakkında konuşulmasından hoşlanmıyordum. Sanırım o da hoşlanmıyordu. Uzun, üçlü koltukta oturmuş elindeki kitabı okurken gözlerimi ondan alamıyordum. Her satırı dikkatlice okuduğunu belirten göz hareketlerini incelemeyi seviyordum. İlk kez yaptığım şey değildi. Derek, sürüye katıldığından beri kitaplarla arası hiç bozulmamıştı. Bazen okuduğu kitaplardan okuyup neler hissettiğini anlamaya çalışıyordum. Babamı ve Scott'ı uyarmayı düşünmüyor değildim. Çünkü onlar ne zaman Serseri deseler, Derek geriliyordu.
"Bugün ormana gitmenizi ve Serserilerin yerini tespit etmenizi istiyorum." babam bunu söyledikten sonra Derek gözlerini kitaptan ayırmış bir babama birde bana bakıyordu. Bu bakışı biliyorum.. Gitmek istemiyordu.
"Yerlerini tespit ettikten sonra ne yapacağız?" sessiz bir şekilde Derek'le bakışırken ikimizinde gözleri Scott'a döndü.
"Oraya iki ayak üstünde gitmenizi istemiyorum ama birinizin bana haber vermesi için dönüşmemesi gerekiyor ve Scott sen dönüşmeyeceksin." babam bunu söylerken Derek'le gözlerimiz yine buluşmuştu. Babam masasında kalemle birşeyler çizerken Scott dönüşmeyeceği için üzgün görünüyordu.
"Stiles, sen ve Derek oraya dört ayak üstünde önden gideceksiniz. Scott arkadan sizi gözetleyip bana her ihtimale karşı haber vericek." başımı onaylarcasına salladım. Bakışlarımı Derek'e çevirmemeye çalışarak, "Onları bulduğumuzda ne yapacağız? yada onlar bizi görür ve saldırıya geçerse?" onlar, Serseriler. "Kendinizi savunucaksınız. Ama o Serserileri canlı istiyorum. Kimler tarafından enfeksiyon kaptıklarını tespit edin. Kokularıyla." babam bunu söylediğinde Scott ayağa kalkmış gereken eşyaları hazırlıyordu. Bir çantaya dört şırınga sakinleştirici, telsiz ve ne olur ne olmaz diye bir silah koyarken bakışlarımı Derek'e çevirdim. Elindeki kitabın kapağına bakıyordu. Ayağa kalkıp Derek'in önünden geçerken Derek'in de kalkıp arkamdan geldiğini ve üstündeki deri ceketi çıkardığını işittim. Dönüşüm için hazırlanıyordu. Muhtemelen. Yavaşlayıp arkamı döndüğümde önümde durmuş gömleğinin düğmelerini açtığını fark ettim. Kalp atışlarım hızlanmıştı. "İstersen gelmeyebilirsin." gömleğinin düğmeleriyle uğraşmayı bitirdiğinde suratını bana çevirerek, "Liderimize karşı gelemem," sözünü kesip "İstemediğin bir işi zorla yapmak zorunda değilsin" Derek beni aldırış etmeyip kemerini çözmeye başlamıştı. Onu dönüşüm için hazırlanırken -soyunurken- görmeye alışık değildim. Gerilmiştim. Fazla belli etmemeye çalışırken bende üstümdekileri çıkarmaya başladım. İkimizde sadece iç çamaşırımızla kaldığımızda birbirimize baktık. Bu bir kurtadam için normal bir şeydi. Herkes birbirini çıplak görmüştü. Ama Derek'i ben, beni Derek çıplak görmemişti.
Ah tanrım. Derek'i öyle göremezdim. Şuan değil..
"Evin içinde dönüşemeyiz" elbette dönüşebilirdik, öyle bir kural yoktu. Evin içinde dönüşüp kediler gibi oyun oynadığımız bile olurdu. "Sorun olucağını sanmıyorum," elini siyah dar boxerının lastiklerine geçirip indirmeye hazırlanırken derin nefes aldım "ama istemiyorsan bahçeye gidebiliriz." ve evet. Derek önümde tamamen çıplak halde durmuş bana bakıyordu. Elindeki siyah boxerı kapının kenarındaki kıyafet yığınının üstüne koyarken, ağzımın balık gibi açıldığı fark etmem fazla uzun sürmedi. Ortamı gerginlik basmadan boxerımı belimden indirip kıyafetlerin üstüne fırlattım. Derek bana bakmadan kapıya yöneldi. Dışarı çıktığımızda güneş vücudumuzu ısıtmaya başlamıştı. Derek'in yanına gelip etrafa bakındım. Ortalık sakindi. Derek bana bakıp başını sallayınca dönüşüm için pozisyonlarımıza geçtik. Dizlemizin ve iki elimizin üstünde duruyorduk. Yaklaşık otuz saniye sonra, tüm vücudumu ağrı kaplamıştı. Kemiklerim şekil değiştirirken çıtırdıyor, vücudum değişime karşılık kasılıyordu. Ellerim, pençeler haline dönerken çenem uzamaya, dişlerim şekil değiştirmeye başlamıştı. Dönüşümün son evrelerinde vücudumun her bir noktasını açık kahverengi kürküm kaplamaya başlamış, tüm acı ve kasılma azalmıştı. Bakışlarımı Derek'e çevirdiğimde siyah parlak kürkü vücudunun heryerini kapladığını gördüm. Dönüşümüm tamamlandığında, derin nefes alıp bir kedi gibi gerindim. Bakışlarımı sağ tarafımda gerinen Derek'e çevirdiğimde buz mavisi gözleri ile bana baktı. Ona gözlerimi kırptım. O da kulaklarını öne ve geriye doğru oynatıp karşılık verdi. Kapıdan Scott'ın çıktığını duyunca ikimizde bakışlarımızı ona çevirdik. Scott merdivenleri inerken çantasını omzuna taktı. "Hazır mısınız?" Derek'le başımızı onaylarcasına aşağı yukarı salladık. Scott bize yaklaşıp başımızı okşadı. Bunu her kurt severdi. "Hadi gidelim" Scott'ın solunda ben sağında Derek ormana doğru yol aldık. Ormana vardığımızda Scott kestirmeden gideceğini söyleyip yanımızdan ayrıldı. Derek bana bakarken burnunun ucu kıpırdıyordu. Yarış mı? Gerçekten mi Derek? diye iç geçirdikten sonra bakışlarına yenik düşüp yarışı kabul ettim. Bunu neden yaptığını bilmiyordum çünkü Derek, görev başındayken asla oyun oynama gibi bir istekte bulunmazdı. Sanırım onunla ilk görevimiz olduğu için beni eğlendirmek istiyordu. Bitiş noktası ormanın ortasındaki dereye kadardı. Derek bana bakıp hırladıktan sonra ikimizde koşmaya başladık. Pençelerim toprağı delerken, rüzgar kürkümü dalgalandırıyordu. Derek önümdeydi ama kuyruğu tam burnuma değiyordu. Dereye yaklaştıkça mineralli suyun kokusu daha da artıyordu. Kaybedicektim. Tabii hile yapmazsam. Dişlerimi Derek'in kuyruğuna geçirdiğimde inleyip yere yığıldı. Üstünden atlayıp arkama bile bakmadan koştum. Derek'in geldiğini hissediyordum. Kızgındı. Kızgın olmakta haklıydı. Ama ona karşı yenilemezdim. Dereye ondan önce varmıştım. Arkama baktığımda Derek yoktu. Nefes nefese kalmış etrafa bakıyordum. Su içmek için dereye yanaştığım anda bir çıtırdı duydum. Derek. Yakındaydı. Sanki avına saldırmak için hazırlanan bir kurt gibiydi. Hangi yönde olduğunu anlamakta zorlanıyordum çünkü saklanmakta oldukça iyiydi. Hırlıyordu. Bir çıtırdama sonrasında hırlama. Etrafımda dönüp duruyordum. Arkamdan birinin koşarak geldiğini hissettim. Kurt, avına saldırıyordu. Kurt, Derek. Avı, ben. Arkamdan atlayıp beni derenin içine itmişti. Dengemi kaybedip fazla derin olmayan suyun içine yüzüstü düşmüştüm. Yüzüm suyun içindeki toprağa yapışmıştı. Sudan çıktığımda bir ördek gibi göründüğümü biliyordum. Derek burnundan sürekli nefes verip burnunu oynatıyordu. Bana gülüyordu. Derek, bana gülüyordu. Onu bana gülerken gerçek yüzünü görmek isterdim. Bende ona katılıp güldüm ve su fırlattım. Derenin içine atlayıp beni daha da ıslattı. Suyun içinde fazla zaman kaybetmeden tekrar görevimize döndük. Scott ile buluşma noktamıza geldiğimizde, Scott bu yaptığımızı liderimize söyleyeceğini ve bu görev başına düşen maaşımızın yarısını alacağını söyledikten sonra çantasından dürbününü çıkartıp Serserilerin olduğu tepeye bakmaya başladı. Derek'le pusuya yatıp Scott'ın emrini bekledik. Dürbünü tekrar çantasına koyarken "Dört kişiler. Biri hariç diğerleri insan formunda. Babam onları canlı istedi. Dikkatli olun." ikimizde başımızı onaylarcasına salladığımızda yattığımız yerden kalkıp tepeye giden yola ilerledik. Scott kestirmeden gideceğini söyledi ve bizi yine yalnız bıraktı. Bu çocuk kestirmeleri nerden biliyordu? Ah.
Tepeye yaklaştığımızda Serserilerin kokuları daha da keskinleşti. Ama bu koku kim tarafından dönüştürüldüklerini belirtecek kadar güçlü değildi. Bunu anlamak için en az Derek ve benim aramdaki gibi bir uzaklık gerekiyordu. Derek'e enfeksiyon bulaştıran Serseri'nin kokusunu hala alabiliyordum. Hergün o iğrenç Serseri'nin kokusunu solumak beni içten içe öldürüyordu. Derek önüme geçerek beni arkasında durmam için uyardı. Kulaklarımı geriye atarak Ne? bakışı attım Kendimi koruyabilirim burnumdan nefes verdim. Derek ters ters baktıktan sonra yüzünü Serserilerin olduğu yöne çevirdi. Farklı birşey fark etmiş olmalıydı ki havayı koklamaya başladı. Bende onunla beraber havayı kokladım ve Serseri olmayan bir kurdun kokusunu aldım. Bu kurt, dişiydi. Bir dişi-kurt rehineleri vardı. Ne güzel. Planda değişiklik olucağına benziyordu. Derek dönüşmüş serseriyi indirirken bende diğerleriyle ilgilenecektim. Umarım Scott insan formundayken dişi-kurdun kokusunu almıştır.
Derek hazır olduğunu belirten kuyruk sallamasıyla soluna geçip pusuya yattım. Dönüşmüş serseri uzun çam ağacının altında oturmuş etrafı izliyordu. Dişi-kurt o ağaca zincirlenmiş baygın halde yatıyordu. Dönüşmüştü. Onu götürmek için babama haber vermemiz gerekicekti. Derek sessiz ve yavaş hareketlerle yerinden kalkmış beni tekrar arkasında kalmam için uyarmıştı. Arkasına geçtiğimde kuyruğuna baktım. O kadar da kötü değildi. Ama bunun acısını çıkaracağından emindim. Serserilerin olduğu bölgeye geldiğimizde Derek çalıların arkasına saklanmış benide saklanmam için uyarıyordu. Etrafta saklanıcak yer neredeyse yoktu. Derek pusuya geçmiş, saldırmaya hazırlanıyordu. Ses bile çıkarmadan çalılıkların arasından atlayıp serserilerin arasına daldı. Arkasından koşup insan formundaki serserileri öldürmemeye çalışarak saldırdım. Derek serseriyi kısa sürede yere indirmiş ve muhtemelen bayıltmıştı. Scott elinde şırıngalar ile bize doğru koşarak geliyordu. Tek bir hamlede üç serseriyede şırıngaları sapladı. Üçüde bayılıp tam önüme yüzüstü düştüler. Derek baygın olan dişi-kurdu çözmüş kimliğini çözmek için kokluyordu. Ona yaklaşıp dişi-kurda baktım. Fazla küçük değildi. Büyükte değildi. Açık kahverengi ve beyaz kürkü enfes bir biçimde vücudunu kaplıyordu. Dişi-kurtlar her zaman özel olmuşlardır. Serseri değildi. Orman kurdu da değildi. Bir sürüsü vardı. Kaçırılmıştı. Scott babamı aramış ve ondan Dr. Deaton'u ve birkaç adam göndermesini istemişti. Gps'ini açarak yerimizi belirtmiş babamın işini kolaylaştırmıştı. Çantadan kelepçe çıkartarak insan formundaki serserilere taktı. Dönüşmüş olanı da dişi kurdu bağladıkları zincirle ağaca zincirlemişti. Yaklaşık yirmi dakika sonra Dr. Deaton ve sürümüzün diğer üyeleri (Jackson, Brett, Matt ve Mason) bulunduğumuz yere geldiler. Jackson ve Scott dönüşmüş serseriyle ilgilenirken Brett, Matt ve Mason diğerleriyle ilgileniyordu. Dr. Deaton bayılmış olan dişi-kurdu muayene ediyordu. Sağlıklı görünüyordu. Birkaç yarası vardı. Muhtemelen kendini korumaya çalışırken yaralanmıştı. Tepeyi inip, ormandan çıktıktan sonra Serserileri ve dişi-kurdu, babamın eski jipine bindirdik. Scott jipi eve doğru sürerken arkasından yavaş adımlarla ilerliyorduk. Derek'in ona yaptığım şeyi babama söylememesi için dua ederken, Derek'in kuyruğu kuyruğuma deydiğinde yerimden sıçradım. Ona baktığımda buz mavisi gözleri, kehribar rengi gözlerimle buluştu. Gözlerini kırpıştırıp kulaklarını oynattı. Ona karşılık kuyruğumu kuyruğuna değirdim. Kurtlar böyle konuşur, böyle anlaşırlardı. Eve vardığımızda babam insan formumuza geçmemizi, temizlenip odasına gelmemizi söyledi. Derek'le merdivenleri çıkarken bana baktığını hissedebiliyordum. İkinci katta benim, Derek'in ve birde misafir odası vardı. Ve de bir banyo. Derek, banyoya ilk benim girmemi istedi bende itiraz etmedim. Normalde olsa itiraz edip ilk onun girmesini sağlardım ama bian önce insan formuna dönmek istiyordum. Odama girip, o tipik insan halime dönüştüm. Çıplak bir halde odamdan çıkıp banyoya yöneldiğimde, Derek kapıdan bana bakıyordu. Bakışlarımı ondan kaçırarak banyoya girdim.
Çıktığımda Derek insan formuna dönmüş yatağının üstünde oturuyordu. Çıktığımı görünce ayağa kalkıp odasından çıktı ve yine çıplak halde karşımda dikiliyordu. Bakışlarımı yere indirerek "Su hala sıcak," Derek cevap vermiyor sadece bana bakıyordu. "Bana kızgın mısın?" birşey demeden veya tepki vermeden yanımdan geçip banyoya girdi. Tabii ki de bana kızgınsın diye söylenirken suyun sesini işittim. Odama girip üstüme birşeyler giydikten sonra saçımı tarama gereği duymadan aşağı babamın odasına indim. Babam sandalyesine yaslanmış telefonla konuşuyordu. Sesi gergin çıkıyordu. Scott'a baktığımda omuzlarını silkti. Pencerenin yanındaki ikili koltuğa oturdum. Dr. Deaton odaya girdiğinde babamın konuşması bitmişti. Elindeki telefonu yuvasına koyduktan sonra masaya eğilip iki elini birbirine bağladı. Oda da kısa süreli bir sessizlik oluştu. Sessizliği Derek'in kapıyı çalıp içeri girmesi bozdu. Şampuanın keskin nane kokusu odayı kapladı. Derek tekli koltuğa oturasıya kadar hiç kimse konuşmadı. Babam odanın içinde göz gezdirirken Dr. Deaton konuşmaya başladı "Dişi-kurt oldukça sağlıklı. Yaraları derin değil ve kısa sürede iyileşir," babam homurtuyla doktorun sözünü keserek "Adını, nereli olduğunu, hangi sürünün üyesi olduğunu öğrenmemiz gerekiyor." sözüne devam etti "Ailesi var mı yada kardeşleri yada çocukları?" dişi-kurdu bulmamızdan bu yana yaklaşık üç saat geçmişti ve hala baygındı. "Bir çeşit ilaç vermiş olmalalılar. Bugün uyanacağını sanmıyorum. Muhtemelen sabah uyanmış olur. Uyandığında bana haber verin, ona insan formuna dönüşmesi için ilaç vereyim." babam başını salladıktan sonra bana döndü "Bu görevde yaptıkların hiç hoşuma gitmedi Stiles," sesi kalınlaşmış ve yükselmişti. Scott. Seni pisli- "Senin yüzünden Derek'in performansı da etkilendi." gözlerim Derek'le buluştu "Bir daha olmasın." uyarıcı ses tonuyla gözlerime bakarak kaşlarını çattı. "Özür dilerim, Bir daha olmaz." sesim titremiş ve kısık çıkmıştı. Bakışlarımı yere indirerek sessizce babamın Scott'la konuşmalarını dinledim.
Saat 11'i biraz geçerken babam yatıp dinlenmemizi istedi. Scott, Matt, ben ve Derek gitmek için ayaklanmıştık ki babamın sesi gürledi "Siz ikiniz," Derek'le beni işaret ederek "Sizinle konuşmam gereken bir şeyler var." Derek'le bakıştıktan sonra üçlü koltuğa yan yana oturduk. Kahvesinden bir yudum alıp konuşmaya başladı "Scott sizin birlikte çok iyi çalıştığınızı söyledi," nefesimi tutmuş olduğumu fark ettiğimde kendimi rahat bıraktım "Derek'i yaraladığını da söyledi." bana bakarak baskılı bir şekilde söylemişti. Ah.
Konuşmama fırsat vermeden Derek söze atladı "Bundan şikayetçi değilim. Dönüştüğümüzde kendimizi kontrol etmek zorlaşıyor. Normal karşılamalısınız." babam derin bir iç çektikten sonra sandalyesine yaslandı. "Pekala. Asıl sizinle konuşmak istediğim konu bu değildi." gözlerimi kısarak babama baktım "Siz ikinizi birleştiriyorum," ne? Babam ne demişti? Bizi birleştirmek mi? "Baba, bu nerden..-" babam sözümü keserek "Scott ikinizin gerçekten çok iyi bir ekip olduğunuzu söyledi. Bugün yaptığınız şeylerde bunun kanıtı." Ah. Şu ekip işi. "Bundan sonra beraber çalışıcaksınız." Derek'le kısa süreli bakıştıktan sonra ikimizde gülümsedik. "Şimdi gidip biraz dinlenin." odadan çıkmak için kapıya yöneldik. Merdivenleri çıkarken hala gülümsüyorduk. Bu gülümsemenin nedeni vardı tabii. Bir lider, seni birisi ile ekip yapıyorsa o sürünün en önemli üyesi olduğunu belirtir. Bu neden Derek için geçerliydi. Benim için iki neden vardı. 14 yıl sonra ona biraz daha yakınlaşmıştım. Koridora çıktığımızda bana iyi geceler diyip odasına yöneldi. Kapısını kapatmak için döndüğünde iyi geceler diyip yüzüne baktım. Sessiz kalarak kapısını yavaşca kapattı. Kapısını kapatınca yüzümdeki gülümseme daha da büyümüştü. Odama geçip üstümdeki kot pantolonu ve gömleği çıkartıp yatağın içine girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Wolf Beneath the Tree: Stray #1
FanfictionDaha çok Sterek'i konu almış, Stiles'ın ağzından anlatılan Teen Wolf karakterleri ile bambaşka bir hikaye.