Uçurum kenarındaysanız eğer
sınır şeridini asla aşmayın."Hey, Kyungsoo!"
İşittiği tiz sesle yavaşça gözlerini araladı, Kyungsoo. Sırtında hissettiği belirgin ağrıyı umursamadan yattığı yerden doğrulurken sesin sahibine çevirdi kafasını.
Luhan saklama kaplarının içindeki kahvaltılıkları sırasıyla köşedeki masaya dizerken göz ucuyla da uyku sersemi Kyungsoo'ya bakıyordu.
"Gece zorlu geçmiş olmalı." Luhan imâlı biçimde mırıldanmıştı.
Kyungsoo ise bu sersem hâliyle Luhan'ın imasını anlayamazken umursamaz tavırla kanepeden kalkıp lavaboya yol aldı. Kendisine yabancı gelen bu ortam onu biraz olsun kendisine getirmişken daha da ayılmak için musluğu açıp soğuk suyu birkaç defa suratına çarptı.
Saçlarının ön diplerinin de suratıyla beraber ıslanmasıyla yavaşça kafasını kaldırıp gözlerini aynaya dikti, Kyungsoo. Biraz yorgun biraz da hüzünlü bakışlarla kendini süzerken tüm gece boyunca aklına takılan o kişi, tekrardan zihninde belirmişti.
...
Kyungsoo, suratına temas eden sıcak tenle transa girmişken birkaç dakika sonra katedralden çıkan tiz çan sesi tüm şehri doldurdu.
Kyungsoo bir hışım kendine gelirken suratındaki eli de hızlıca ittirdi.
"Anla-"
"Uykum gelmiş olmalı, artık yatmalıyım. İyi geceler, Jongin."
Jongin'in lafını ağzında bırakırken soğuk tavrını da korumaya devam etti, Kyungsoo. Tül perdeyi kenara ittirip cam kapının aralığından geçerken de tam arkasında çatık kaşlı bir Jongin bırakmıştı.
...
"Kyungsoo, işin bittiyse kahvaltıya gelebilirsin. Geç kalacağız yoksa."
Luhan'ın kapıyı tıklatmasıyla düşüncelerinden sıyrılırken yansımasıyla olan göz temasını da kesti, Kyungsoo. Vücudunu bir sıcaklık kaplamıştı ve kalbinin birkaç dakika öncesine göre daha bir hızlı attığını hissediyordu. Bu sefer bilinmemezlik yoktu Kyungsoo'da. Zihninde canlandırdığı dün gece heyecanlandırmıştı onu.
Lavabodan çıkarken elini istemsizce Jongin'in dokunduğu yere götürdu. Fazla tepki verip vermediği hakkında kararsızdı kendisi. O an, her şey bir anda gerekleşmişti. Gösterdiği tepki bile bir refleks misaliydi sanki, düşünmeden hareket etmişti.
Salona girdiğinde masada gördüğü kişiyle yavaşlattı adımlarını. Jongin, kalın askılı tişörtüyle oturmuş ve kahvaltısına da fazlasıyla dalmış görünüyordu. Kyungsoo sakin tavırlarla Jongin'in tam çaprazındaki sandalyede yerini alırken iki oğlanın da dikkatini çekebilmişti.
"Senin bu sabah dersin var mı, Kyungsoo?"
"Hm hm," Kyungsoo, Luhan'ın sorusunu geçiştirirken bakışlarını da Jongin'e dikmişti.
Jongin ise bir şey söylemeden boş bakışlarla birkaç saniye Kyungsoo'yu inceledikten sonra tekrardan döndü kahvaltısına. İşte o an, Kyungsoo'yu bir hüzün kaplamıştı. Belki de geceki sergilediği kaba hareketten pişman olmuştu. Son zamanlarda Kyungsoo'nun düşünceleri de tavırları da naifleşmişti. Normalde kendisini kibar biri olarak tanımlamazdı, düşüncelerini ve hareketlerini karşı tarafı düşünmeden istediği gibi sergilerdi. Şimdi ise yaptığı hareketten pişmanlık duyuyordu. Kendisindeki bu değişimi Kyungsoo da farkındaydı fakat bu durum hakkında bir tahminde bulunamıyordu. Belki de değişiyordu veya olgunlaşıyor...