Göremesekte hissederek yaşar, duyarak umutlanırız. Bazen sevdiklerimi görmemenin yanında sesini duyamama endişesini düşünüyorum. Ne yapardım
Babamın sesiyle rahatlayan, sarılmasıyla dünyadan soyutlanan ben napardım bilmiyorum bu yüzden şükrediyorum göremesem de duyduklarıma şükrediyorum. Beni sevdiğini söylemesi, sarması herşeyden değerli benim için.."Gece kızım"
Babamın seslenmesiyle günlüğüme yazmayı bitirdim. Benim gibi görme sorunu olanların yazı yazmak için kullanabileceği kabartma tekniğine göre ayarlanmış tabletimi ve ona özel olarak hazırlanan kalemi yatağımın üstüne bıraktım ve ayağa kalktım.Derslerimden aldığım eğitimlerle iç güdülerimi ve zihnimi ortak çalışmalarının hareketiyle babamı bulmaya kitlendim. En büyük destekçim olan babam. Her gün bu şekilde beni çağırarak harekete geçiriyor ve teknik çalıştırıyordu.
Odamın kapısına yaklaştığımda kapıyı açtım ve merdivenlere doğru yaklaştım. Trabzanlara tutunarak yavaşça inmeye başladım. Merdivenlerin sonuna geldikten sonra tahmin yürüterek babamın sesinin geldiği yeri algılamaya çabaladım. Sonra yavaş adımlarla bahçeye doğru saymaya başladım. 15 adım bahçeye çıkmak istiyorsam on beş adım atmam gerekti. Önceleri yardım alırken bahçeye çıktığımda adımlarımı sayardım birgün bunu tek başına yapacağımı biliyordum. Bahçeye çıkan kapıya geldiğimde adımlarımı yavaşça dışarıya yönlendirdim. Attığım adımla ciğerlerime nüfuz eden temiz havayı derin derin içime çektim ve gülümsedim. Bu duyguyu seviyorum.
Bu arada bahçede olan haretlenmeyle doğru yolda olduğumu anladım. Hemen algılarımı açıp duyularımı harekete geçirdim. Bu konuda en çok iş kulaklarıma düşüyordu. Sesleri duymam lazımdı. Gardımı alarak pusuda bekledim. Burnuma gelen kokuyla bu kişinin babam olmadığı kanısına vardım. Çünkü babamın herzaman hafif tarçın kokan bir kokusu vardı. Şu anki koku çok zıttı çok başkaydı, toprak kokusu evet bu yağmur sonrası çıkan toprak kokusu var ya birebir o kokuydu. Toprak kokusunun parfümünü hiç sevmem çünkü hiçbir zaman doğal olan kadar etkisi olmaz.
Kaşlarımı çatıp bu kokunun sahibini algılamaya çalıştım. Hiç hareket etmiyor benden gelecek hamleyi bekliyordu. Üzerimdeki gözlerin hapsinden anlıyordum. Kesinlikle bu kişi beni tanıyor çünkü hiçbir harekette bulunmuyor.
Birden aklıma gelen fikirle kendimi yere attım. Kendi üstüme bayılma taklidi yapan tanımam. Bahçedeki yabancının şaşırdığını hissediyordum bu şaşırma durumunu atlatmış olacak ki temkinli bir şekilde bana yaklaşmaya başladı. Bir şeyleri çözmeye çalışıyor gibiydi. Dibime kadar geldiğini anladığımda ayaklarımın kıvrak hareketiyle onu alaşağı ettim.
Kendini yerde bulan yabancı bu hamleyi bekliyor olmalı ki hızlıca kalkmaya çalıştı fakat ondan daha hızlı davranarak üstüne atladım ve yakalarından tutmaya çalıştım. Eminim şuan ki hareketim onu şaşırttı çünkü hareketlenmeyi bırakıp bana bakmaya başladı.
Yabancının kendini toparlayıp üstündeki bir tüymüş gibi beni yere fırlatmasıyla bu sefer ben şaşırdım bu ne güçtür pehlivan. Şimdi durum tam tersine dönmüştü ben yerde o benim üstümde. Hareketlerimi önceden biliyor olmalı ki kollarımı ve bacaklarımı adeta bir mengene gibi sardı.
Şuan anlıyorum karşımda bir kadın değil erkek var çünkü bu hayvansı ağırlık başka kimseye ait olamazdı. Nefessizlikten ruhuma fatiha okumayacaktım.
Daha sonra beni bulan gözlerin ağırlığını hissettim şuan içimden ne geçirdiğimi anlamaya çalışıyor bu yüzden de yüz mimiklerimi inceliyordu. Daha sonra yavaşça bakışlarının ağırlığını gözlerimin üzerinde hissettim ne düşündüğünü merak ettim. Bu düşündürücü bakışlar gözlerimi terketmiş olmalı ki bir hafifleme geldi sonrasında bakışları rotasını yüzümün en namahrem yerine çevirince kendime geldim.
"Hoşt olum nereye bakıyorsun sen öyle kalk çabuk üstümden"
Ayağa kalkmaya çalıştım tabi öküz ölüsü gibi kıpırdamama dahi izin vermedi bu halim hoşuna gidiyor belli ki eğlendiğine dair sesler çıkarıyordu. Neyse ki benim de insan olduğumu hatırlamış olmalı ki üstümden kalktı.Nefes almayı bir şeref bilerek temiz havayı en derininden içime çektim. Çektiğim gibi içeriye Allah Allah nidasıyla dolan oksijen nedeniyle Allah belamı verdi. Birden gerçekleşen bu durum beni içinden çıkılmaz bir öksürük serüvenine yöneltti. Doğrulmaya çalıştığım anda daha da arttı. Yabancının eli beni kaldırmak için belime doğru uzandı. Yavaşça beni ayağa kaldırdı bu sayede nefesim az da olsa düzene girmeyi başarmıştı hemen kendimi toparlayıp ondan uzaklaştım. Bu adam resmen karabasan gibi üstüme çöktü. Bu aksiyon bana fazla. Şeytan diyor al ayağının altına da neyse şimdi şeytana uyumamalıyım.
Babamın dışarıya çıktığını sesindeki muzip kahkasından anladım bana doğru gelerek sarıldı ve anlımdan öptü. Kulağıma doğru eğilerek,
"Bu yaşlı adama işkence etmeye alıştın tabi ama görüyorum ki benim kızım bu konuda ki yeteneklerini başkalarına göstermekten de çekinmiyor. Beni şaşırtmadın güzel kızım kıvrak zekan ve reflekslerin yine harikaydı."
Babamın yabancının yanında yaptığı övgüyle egom tavan.Babama sarılarak güvenli topraklara teslim oldum. Bu huzuru hiçbir yerde bulamam. Sanki tek güvenli yer babamın göğsüymüş gibi daha da sokuldum ve memnuniyet gösteren mırıltılar çıkardım. Yabancı sahte bir öksürükle bizi gerçek dünyaya davet etti. Babam gülerek kulağıma "Bu genci daha fazla bekletirsek öksürük krizinden gidecek sonra kendine okuduğun Fatiha'yı ona okursun" deyince daha fazla gülmeye başladık. Yabancının daha fazla bozulduğunu hissedebiliyordum.
Babamın nazikçe elimi tutup beni masaya yönlendirmesiyle elini sıktım ve bıraktım. Bu kendim yapabilirim anlamına geliyordu o beni anlardı böyle zamanlarda. Onun önden gitmesiyle masaya doğru saymaya başladım ve yirmi adım da masayı bulup sandalyeye oturdum babam ve yabancının oturduğunu biliyordum.
Uzun bir sessizlikten sonra yabancı söze girdi.
"Nasılsın Gece?"
Bu sorunun bana gelmesini tabi ki beklemiyordum üstelik karşıma oturmuştu ya da ben onun karşına da diyebilirim. Cevap vermek konusunda da kararsızdım fakat babamı üzmemek adına nazik olmaya çalışan bir tavırla
"İyiyim siz?" Dedim.Mesafeli sesim hoşuna gitmemiş olacak ki otoriter ve bir o kadar ruhsuz bir sesle "Görüyorum, bence de gayet iyisin" demesinin altındaki imânının nedenini anlamlandırmak istedim fakat kendimce kurguladığımı düşünerek imânın nedenini bir köşeye attım.
Babam gerginleşen ortamı dağıtmak adına söze girdi.
"Eee Kuzey'cim işlerin nasıl gidiyor? Diye bir soru attı ortaya adının Kuzey olduğunu öğrendiğim yabancının babama vereceği cevabı beklemeden ayağa kalktım.
"Müsaadenizle, kalkmakla size ayıp etmiş olmam umarım" dedim.
"Tabi kızım git yoruldun sen biraz dinlen" babamın onayıyla kapıya doğru adımladım.Yabancının bakışlarını sırtımda hissediyordum o yöne doğru dönerek
"İyi Günler Bayım" dedim
ve cevabını beklemeden arkamı tekrar döndüm. Kapıya yaklaştığım sırada yabancının babama söylediği sözü duydum.
"Dört yıl önce verdiğin sözü unutma."Merhaba güzel okuyucum umarım hissederek okuduğunuz duygularınıza dokunan bir bölümdür. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ORMANI
غموض / إثارةGözlerinin pusulasını kaybeden, kalbi ve hisleriyle hareket eden engelsiz bir Gece. Alışılmışın dışına çıkan bir serüven...