"kalbimi
gülümsetiyorsun."asansöre binen jeongin yorgunca zemin katın tuşuna bastığında iki kat aşağısına da uğradı asansör. içeri giren bedenle tüm yorgunluğunun uçup gittiğini hissederken kocaman bir gülümseme kapladı yüzünü.
"selam jeongin." dedi chan yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesiyle. jeongin'e de iyi gelen şey tam olarak buydu, chan'da bulunan yaşam enerjisi bulaşıcıydı sanki.
"selam chan hyung, nasılsın?"
"bugün biraz kafam acıdı ama şimdi çok iyiyim çünkü hyunjin'le buluşmaya parka gidiyorum."
"yara mı var orada?" dedi jeongin gözlerini kısarak. chan ise dudaklarını büzerek onayladı.
"nereye çarptın ki?"
"ben çarpmadım ki, hiç tanımadığım biri çarptı. hatta yanındaki birkaç kişi de bunu yaparken tuttu beni."
asansör geldiğinde, "sana eşlik edebilir miyim?" diye sordu jeongin. çünkü şaşkındı ve dili tutulmuş sayılırdı. chan yaşına rağmen bir bebek kadar masumdu. büyüyen tek şey bedeniydi onun, aklı değil. kim neden zarar vermek istesindi ki ona?
chan sorusunu yine gülerek onayladığında bu sefer de, "hyunjin kim bu arada?" diye sordu.
"bana minik sevgilim diyor." jeongin'in yine dili tutulurken kocaman bir kahkaha patlattı bu sefer de.
'bak sen bizim chan hyunga.' diye düşündü.
"tanıştırırsın herhalde bizi değil mi?"
"evet, çok isterim!"
parka vardıklarında chan koşmaya başladı. kollarına atladığı kişinin erkek olması jeongin'de başka bir şok etkisi daha yaşatırken iki yana salladı kafasını.
"seni bir arkadaşımla tanıştıracağım hyunjin!"
chan tam jeongin'i çağıracakken durdurdu onu hyunjin. "şimdi sırası değil chan. sana önemli bir şey söyleyip gitmeliyim."
"niye asık yüzün hyunjin, kötü bir şey mi oldu?" chan'ın yüzündeki gülümsemenin de silinmesi hyunjin'i daha çok zorluyordu.
"ayrılmalıyız." dedi kendinden emin durmaya çalışarak. chan'ın gözleri ise yaşlarla kaplanmıştı bile. "uzaklara mı gideceksin?" diye sordu. "bırakacak mısın beni?"
"h-hayır, öyle bir şey değil bu." hyunjin chan'ı incitmeyecek bir yalan düşünürken olanları biraz uzaktan gözlemleyen jeongin'in jetonu o an düştü.
chan'ın kafasındaki yaranın nedeni hyunjin'le sevgili olmasından kaynaklanıyor olmalıydı. ve şimdi de hyunjin chan'ın daha fazla incinmemesi için kendince bir önlem almaya çalışıyordu. ancak jeongin buna izin veremezdi çünkü ruhsal olan acının insanı fiziksel olanından daha çok etkilediğini iyi bilenlerdendi.
"chan hyung," dedi ikilinin yanına varırken. "hyunjin'le konuşmama izin verir misin?"
chan hyunjin'in kendisini bırakmaması için her şeyi yapmaya hazır olduğundan kafasını aşağı yukarı sallayıp en yakın banka oturdu ve başını yere eğerek parmaklarıyla oynamaya başladı.
"chan hyunga karşı bir şeyler hissediyor musun?"
hyunjin karşısındakini kim olduğunu sorgulamak yerine onunla konuşmaya karar verdi. ikna edilmeye ihtiyacı vardı, chan'dan ayrılmak istemiyordu.
"bu öyle bir şey değil. sadece başkaları onu benimle görünce kıskançlık yapıyor ve ona zarar veriyor. kafasındaki yarayı gördün mü sen de? onun nedeni benim işte. bu yüzden uzak durmalıyım ondan."
"sen ondan uzak olunca çok mu güvende olacak peki? aksine daha da kötü olacak. ikinizde zor zamanlar geçireceksiniz ama chan hyung için çok daha zor olacak. sen ondan ayrılırsan eğer, heves olduğunu söyleyecekler ona. onu kullandığını, onunla eğlendiğini ve işin bittiğinde de kaldırıp attığını. belki şu an daha az zarar görüyor olmasının nedeni bile sensindir yine, insanlar senden korktukları için dokunamıyorlardır ona."
hyunjin'in bir şey diyemediğini fark ettiğinde devam etti, "buraya gelirken sadece dudaklarıyla değil, gözleriyle de gülüyordu. çünkü seni görecekti, onu görecektin. şimdi söyle, eğer biraz bile umurundaysa üzmeye hakkın var mı onu?"
hyunjin susmaya devam ettiğinde, "şimdi git ve özür dile ondan. bir daha üzmeye kalkışırsan da yine beni bulursun karşında ve emin ol bunu istemezsin."
arkasını döndü sözlerini bitirir bitirmez jeongin ve hızlı adımlarla uzaklaştı oradan. kimse gözyaşlarını fark etsin istememişti.
hyunjin ise içine çöken ağırlıkla beraber derin bir nefes verdi. ardından yavaş adımlarla chan'ın yanına oturdu. "özür dilerim minik sevgilim."
chan hyunjin'in sesini duyması ile kafasını kaldırdı. bu sefer ise umut doluydu bakışları. "bırakmayacak mısın beni yani?"
gülerek kolunu chan'ın omuzuna attı. "bırakmayacağım."
chan da kocaman gülümseyerek kollarını hyunjin'in beline sardı. "öpebilir miyim seni?"
chan kafasını hyunjin'in göğsünden kaldırıp yanağını uzattığında, "hayır," diyerek iki yana salladı kafasını hyunjin. ardından kolunu chan'ın omuzundan çekerek dudağına dokundu chan'ın. "buradan öpeceğim."
"a-ayıp değil mi?" dedi chan panikle. öyle ki hyunjin'le arasına mesafe bile koymuştu biraz.
hyunjin ise güldü yine, "sevgilim değil misin benim?"
chan kafasını ağır çekimde aşağı yukarı salladığında hyunjin sevgilisinin aralık dudaklarını fırsat bilerek kapattı aralarındaki mesafeyi. ancak öpücükleri maalesef saniye sürmüş, chan'ın öksürerek geri çekilmesiyle sona ermek durumunda kalmıştı. fakat hyunjin de kolay kolay pes etmeyecekti, öğretebilirdi sonuçta nasıl yapması gerektiğini. hem de büyük bir zevkle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ー on track ♡ stray kids
Fanfiction❝bir gün gülümseyebilmeyi dilerdim.❞ ᐷ stray kids ship one shotları. 「040520 □ 000000」