Şımarık küçük bey

78 7 6
                                    

Ahh ya bugün okula gitmesem olmuyor muydu sanki.. Yataktan zar zor kalkabildikten sonra hızlıca giyinip saçlarımı yaptım. Biraz bir şeyler atıştırdıktan sonra evden çıktım.Okula gittiğimde herkes bana bir garip bakıyordu. Sanki bana acıyorlardı. Sanki değil,evet babam öldüğü için bana acıyorlardı. Ama bana acımalarını istemiyordum. Şimdi birkaç kişi yanıma gelip: " Ada başın sağolsun - kendini üzme - hayat devam ediyor ve benzeri şeyler söyleyeceklerdi. Gerçekten çok  üzülmüş  gibi yapacaklardı. Tam da tahmin ettiğim gibi Ayça yanıma gelip:

-"Başın sağolsun Ada,gerçekten çok üzgünüm" dedi.Başımı sallayarak "sağol" dedim. Yapmacık sarıldı ve daha sonra gitti. Birkaç kişi daha gelip sarıldı ve saha sonra içeri girdik. Ders başladı ve ben biraz dalgındım. Türkçe öğretmeni İbrahim hoca bana bir süre baktıktan sonra:

-"Ada kendini iyi hissetmiyorsan çıkabilirsin. Bi yüzünü yıka da gel yavrum."

-" Peki hocam, sağolun." deyip dışarı çıktım.

Lavaboya doğru yürürken arkamdan birinin "Hey küçük hanım " diye bağırdığını duydum. Arkamı dönmememle birlikte kimi göreyim ? O çocuk. Hastanedeki.

Ben ona şaşkın şaşkın bakarken yanıma doğru yürüdü.

- "Nasılsın? "

- " İyiyim, ah şey sen   hastanedeki çocuksun..

-" Evet ben. Kusura bakma, sana hastanede biraz kaba davrandım. Gerçekten çok üzgünüm, başın sağolsun "

-" Sağol. ( bir kaç saniye durakladım) daha sonra:  

"Sen benim babamın öldüğünü nereden biliyordun ? Hastanede benimle neden öyle konuştun ? " dedim

"Şey istiyorsan bunu teneffüste konuşalım. Ben seni teneffüste  sizin  sınıfın önünde bekleyeceğim." dedi ve  benim bir şey dememe fırsat vermeden gitti. İnanamıyordum. Bu çocukla aynı okulda olduğumuzu bilmiyordum. Daha önce hiç karşılaşmamıştık ve hastanede bana öküz gibi laf sokan çocuk şimdi gelmiş bana kusura bakma, teneffüste konuşuruz deyip gidiyordu. Aklım alımıyordu. Neyse yüzümü yıkayıp  sakin gibi görünmeye çalışarak sınıfa girdim. Sınıftaki herkes bana bakıyordu ve bu çok utanç vericiydi. Teneffüs zili çaldı ve  ben daha kapının önüne gider gitmez onu gördüm. Duvara yaslanmış beni bekliyordu. Yanına gittim.

"İstersen kantine gidelim." dedi. " olur" dedim  ve kantine gittik. Boş bir masaya oturup bir süre sessiz kaldıktan sonra:

-" Ee şey ben sana ilk önce kendimi tanıtayım. Adım Cem Saygın, 17 yaşındayım ve 11- B sınıfına gidiyorum. Daha önce seninle okulda hiç karşılaşmadık ama ben seni bir iki kez görmüştüm ve adının Ada olduğunu da biliyorum."

-"Peki tamam, sadede gelecek olursak ?"

-" Bana kendini tanıtmayacak mısın? "

- "Sen beni zaten tanıyormuşsun anladığıma göre."

-" Hayır, yani sadece adının Ada Kaygısız olduğunu biliyorum."deyip gülümsedi. Muhteşem bir gülümsemesi vardı ve gülümsemesi yüzüne çok yakışıyordu,bir anda bu dikkatimi çekti.

-" Tamam evet 11 - D sınıfındayım.Şu anda her zamanki halimden çok daha kötüyüm. Mutsuzum. Böyle. Evet artık anlatacak mısın? "

-" Tamam. Ee Ada senin babanla benim babam  eski bi arkadaşmış. Bunu bende sonradan öğrendim. Babam senin babanın kaza geçirip hayatını kaybettiğini  duyunca gerçekten çok üzüldü. Galiba eskiden çok iyi arkadaşlarmış. Ama sonradan bağları kopmuş ve bir daha görüşmemişler. Babam da bana bunları anlattı ve hastaneye geldik baban ilk önce hastaneye getirilmiş ama hastanede hayatını kaybetmiş sanırsam.

" Evet "  diyebildim güçlükle.

-" Ee hatta biz cenazeye de geldik ama beni bir daha görmedin zaten.

-" Tamam anladım. Babanla babam arkadaşmış ama bundan bizim haberimiz yok.Babamın öldüğünü böyle öğrendin . Biraz garip ama neyse. Peki neden benimle öyle  konuştun ? Babasını yeni kaybetmiş bir kızın üstüne neden geldin ? Nasıl bir  öküzsün sen ya! "  diye bağırdım öfkeyle.

-" Tamam sakin ol lütfen. Evet kalbini kırdım ve seni kızdırdım özür dilerim. Ama babanın ölmesinin suçlusu ben değilim bana orada sen benim ne halde olduğumu biliyor musun diye bağırdın.  Bende bu  yüzden kendimi tutamadım ve senin şımarıklık yaptığını düşündüm. Özür dilerim.."

" Peki o zaman insanlara akıl vereceğine biraz davranışlarına dikkat etsen iyi olur küçük bey" dedim onun bana böyle dediği gibi. (Tabi orda bana küçük hanım demişti bir de kendini ne sanıyorsa !) Ve hızlıca masadan kalkıp gittim. Arkamdan gelmesini bekledim nedense ama gelmedi. Bende sınıfa girdim ve bir süre sonra ders başladı. Onu düşünmeden edemiyordum. Hakikaten beni çok

sinirlendirmişti.Şımarıklık yaptığımı düşünmüşmüş. Asıl sen kendin şımarıksın küçük bey! Onca derdim varken bir de başıma bu manyak çıkmıştı. Neyse onunla kafamı yormak istemiyordum.Derse odaklanmaya çalıştım. Ders bittiğinde Ayça yanıma geldi." Gel istiyorsan biraz bahçede dolaşalım" dedi ve geri çevirmedim.Birlikte Bahçeye çıkıp dolaşmaya başladık ve bir yere oturduk. Bir süre etrafıma bakındıktan sonra Cem 'i gördüm. Basketbol sahasındaydı ve gerçekten bunu kabul etmek zorundaydım çok güzel basketbol oynuyordu. İyi bari bir işe yarıyor beyefendi. Öyle dalmışım ki Ayça beni dürtüp "Adaa" deyince  kendime geldim

-" He  nolduu "

-" yine daldın gittin. "

-" He dalmışım yine öyle pardon. Ne diyecektin ?"

-"Şu basketbol oynayan çocuğa bakıyordun dimi ? Adı Cem'di galiba."

-" Yoo işte basketbol oynayanları izliyordum öyle."

-" Ama çok yakışıklı çocuk değil mii"

-" Eh işte ama abartılacak bir yakışıklılığı yok." Galiba biraz yalan söylemiştim çünkü gerçekten çok yakışıklıydı. Uzun boyluydu ve giydiği tişört üstüne yapışmıştı  biraz kasları vardı. Kahverengi dalgalı saçları ve yeşil gözleri bir de o gülüşü çok dikkat çekiyordu. Ben bunları düşünürken Ayça bana tip tip baktıktan sonra:

-" Ada saçmalama yaaa. Ay şu saçlara,gözlere bak. Buna yakışıklı değil mi diyorsun ? "

-" Peki tamam hadi gel içeri girelim artık." dedim konuyu kapatmaya çalışarak.

Kalktık ve içeri girerken Cem de yanımdan geçti, göz göze geldik. Öyle bir bakışı vardı ki ... Neyse  erse girdik.Ah son iki ders çok sıkıcıydı neyse ki bitti. Çıkarken biri arkamdan " görüşürüz küçük hanım kendini iyi bak " diye bağırdı. Tabi bağıran Cem'di. Ben bu çocuktan ne zaman kurtulacaktım ya?  Hiç umursamıyormuş gibi yürümeye devam ettim. Yanıma kadar gelip " küs müyüz yoksa? Oysa ki daha yeni tanışmıştık." dedi. En sonunda dayanamayıp cevap verdim.

-" Ben seninle niye küseyim biz arkadaş bile değiliz. Ayrıca lütfen beni rahat bırak."

-" Çok inatçı bir kızsın."

-" Aa öyle mi ? Sende şımarık ve kendini bilmez öküzün tekisin. Nerde nasıl davranılır bilmiyorsun."

-" Yoo yo hayır ben şımarık ve öküz değilim bunu kabul etmiyorum."

-" Peki tamam aferin sana ufaklık. "

-" Ufaklık mı ? Sen kendini ne sanıyorsun ya?  "

-" Kendimi bir şey zannettiğim yok. Özgüvenim biraz yüksek diyelim."

- Hayır hayır senin özgüveninin biraz yüksek değil fazlasıyla yüksek. Sen ukala ve şımarık bir kız çocuğusun."

-" Yeter artık  git seninle uğraşamayacağım."

-" Sıkışınca hemen değil git zaten. Peki küçük hanım hoşçakal."

Ya ne manyak bir çocuk bu ya. Bir sen eksiktin zaten. Gerizekalı şey. Şımarık küçük bey işte ne olacak !

Bir Dilek Bin RüyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin