6 - Siganfu Kalesi ☪

727 19 1
                                    

      2 atlı sonsuz bozkırda gidiyorduk. Çin karakolunu aldığımız günden beri gelişiyor, güçleniyorduk. Karakol baskınından sonra duyulan şanımızla tüm TÜRK ' ler gaza gelmiş , bize katılıyorlardı. Teker Teker.. Aslında benim obam Altay ' da duruyor ama asıl obayı sonsuz bozkırın üstüne , verimli ama bir o kadar da tehlikeli topraklarına kuracaktık. 2 atlı çinde ki esir TÜRK Boylarının kağanlarını alıp devletin temelini kuracaktık . Dağılmış TÜRK boyları kağanları olmadan daha da dağılmıştı , lakin hepsi birer birer gelip bize katılıyorlardı.  Yoldaki candaşım , yurtdaşım , ülküdaşım Oğuz  sinirli yapısı , kısa saçları , uzun boyuyla yakışıklı bir TÜRK'tü. Bunu zaten bir çinli bile gördüğü anda anlardı. Yolda giderken aramızda konuşuyorduk ; 

"Çinde ki alacağımız esirler gibi Senengeler'den de kurtaracağımız esirleri biliyorsun değil mi ?"

"Evet. Sıradaki esirleri nasıl kurtaracağız ?"

"İkimizde tutsak olarak içeri girip bir yolunu bulacağız.."

"Bir yolunu bulacağız elbet.. Bulacağız ..."

                Saraya doğru yaklaştığımızda içeri girip atlarımızı kılıcımızı ve diğer yollukları , eşyaları Çıntay'a bıraktık.( Çıntay ismi Öz Türkçe bir isim olmasının yanı sıra anlamının da soylu , güvenilir olması ile romanımızda karakterlerimizin ona güvenmesiyle ön plana çıkar. ) Sarayın nöbetçileri şehire giren ve çıkanları fazla kontrol etmediklerinden şehre kervan muhafızı kılığıyla girmeyi başardık. Çin'in her zamanki hali gibi sokakları kalabalık , pazarlarda ipek , baharat i tuz gibi eşyalar satılıyordu. Çıntay çinde adı bilinmiş bir esnaftı. Tabiki Çıntay'ın ismi çinde bizim söylediğimiz gibi Türkçe değildi Çıntay'ın çinde ki ismi Kai-Liang dı. 

       Sıradaki iş kalacak bir yer bulmaktı. Bu yüzden ilk işimiz güzel bir çince ile konuşmaktı. Oğuzla aramızda anlaştık. Hemen hemen her sokakta bir han vardı , çinin kalabalık insanları arasında yürümekte zorlanıyorduk. Çekik gözlüler hızlı hızlı , küçük küçük adımlar atarak aralarında konuşuyorlardı ve bu kalabalığın arasında birisini bıçaklayıp , öldürsen çığlıklar duyulmazdı. Sokaklarda gezerken kafamızı kaldırıp tepeye baktığımızda kaleyi görüyorduk. Çinli askerlerin kontrol etmeyi göze alamayacakları bir han arıyorduk. Çünkü biz uyurken han ' a baskın yapılırsa planımız ortaya çıkabilirdi. Biz çin kalesine girerken gizli girdik çünkü benimde çinde aslında yaptığım bir meslek vardı. Şehre girdiğimizden beri takip ediliyorduk. Bunu biliyordum ama takip edenlerinde TÜRK olma olasılığı vardı. ( Önceden Çin de komutanlık , askerlik , diplomatlık vb işler yapan çoğu TÜRK bulunuyordu. Bunun sebebi ise çinlilerin Uygur kardeşlerimize yaptığı gibi biz Göktürk soyluların da adetini örfünü bozup benliğimizi unutturarak kendi benliklerine sokma çabalarıydı. )

      Oğuz koca omuzlarıyla önümden giderek yolu açıyor , bende arkasından yürüyordum. Oğuz bir şeyler mırıldanarak hanın birine girdi ve kapının yanına geçerek beni bekledi. Fazla dikkat çekmeyecek kadar konuştuk . Oğuz söze başlayarak ;

"Burada bir tanıdığım vardı. Hanına sığınabiliriz."

"Tamam o zaman hemen gidelim."

"Oradayız zaten diyerek , güzel kurt bıyıklarının yakıştığı yüzünün gülümsediğini gördüm."

   

  Oğuz hancının yanına gitti ve bir şeyler konuşup merdiveni çıktı , çıkarken el hareketiyle beni de çağırdı ve han işi sağlama alınmış olmalıydı. Yukarı çıktığımda sürgülü çelikten bir kapının eşiğinde beni bekliyordu. Odaya ilk ben girdim ve dönüp Oğuzun kapıyı kapatmasını bekliyordum. Kapıyı kapatmadan önce etrafa bir göz gezdirerek geri çekilip kapıyı kapattı.   Oğuz biraz endişeli gibiydi . Ben söze başlayarak ;

"Neler oluyor ?"

"Bir sıkıntımız var ."

"Neymiş o sıkıntı ?"

"3 günümüz var ve ortalıkta çin çaşıtları geziyormuş."

"Neden 3 gün ?"

"3 gün sonra çin kağanının kızı Senengeler'den Azak denen pislikle evlenecek , evlilik bu hanın arka sokağındaki meydanda olacak. Ve tabiki de hanı , meydanı hatta tüm şehri sıkı bir ablukaya alacaklar."

   Sevinerek cevap verdim . Gözümde yıldızlar parlıyordu.

"İşte bu . Gök Tanrı bizlere yardım etti Oğuz. Bu evlilik töreni sayesinde tutsakları  kurtaracağız.."

   Diyerek yatağa uzanıp gözlerimi kapattım.

TANKUT • Bozkırın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin