8 - Pusu ☪

573 18 0
                                    

Gözlerimde canlanan ve beni , bana eski halimi hatırlatan anılar , hayaller birer birer gözümün önünden geçtikten sonra yok olup gittiler. Handaki sobanın gürültüsü , küçük küçük , kısık kısık konuşmalar bir an önce irkilme mi sağladığı yönden uyumamı da tetikliyordu. Sıcak beni uykuya sürüklüyordu , bunu bildiğim için kendimi soğuğu sevmeye alıştırmıştım. Öncelerden savaştan çıktığımda çadırımda oturur haldeyken uyuya kalırdım. Oğuz söze başladı

"Hayırdır Tankut , daldın gittin gene deli günlerine ?" Yeni irkilmiş halimle bilinçli bir şekilde soruya cevap vermeye çalıştım .

"Evet aslanım . Eski günlere daldım . Keşke her şey o zamanlar olsaydı , dağılmadan önce ..."

"Bilirim ağabey bilirim .." Oğuzun kurduğu son cümlenin içinde " ağabey " geçmişti . Bu kelimeyi uzun zaman duymamıştım . 7 sene evvel öz kardeşim Batu ile ayrılmadan önce duymuştum. Kardeşimi hatırlayınca eski günleri özleyip üzüleceğim için konuyu kapatmak istedim ve

"İyi , iyi .. Birşeyler öğrenebildin mi ?"

"Evet öğrendim ."

"Neymiş peki ?"

"Ağabey , ilk önce zindanın girişlerini koruyan muhafızlardan ziyade , alt katlarda ve her bölümün başında da duran muhafızlar var. Eğer bir cenk başlatırsak otuzunu bir anda üstümüzde bulabiliriz."

"Bu sefer bir olay olmayacak Oğuz .. Sıkıldım artık her işte bir belaya bulaşmaktan.."

Bütün bunlar sadece dile kolaydı . Göğsüm kabararak , içimden bir ses beynime ve kalbime gidiyordu .. BİZ GÖKTÜRKLERİZ !.. Sonra "haydi işbaşına " dedim . Oğuz ayağa kalkıp hancıya bir göz kırptı ve bana elini uzatarak kalkmama yardımcı oldu. O sırada olanlar oldu , gene belaya çatmıştık. Bunu hissedebiliyordum. Tam ayağa kalkmıştım ki bir çinli ile göz göze geldik. Gözünü benden kaçırdı ama onun kim olduğunu anlamıştım. Oğuz'u kolundan tutarak hızlıca hanın kapısından çıkardım . Oğuz olanları anlamadı ve bana dönüp ,

"Ağabey , ne oldu ?"

"Şimdi göreceksin aslanım , şimdi göreceksin .. dedim ve kalabalık bir çin sokağının içine daldık.."

Oğuz'a arkana şimdi bakabilirsin dedim . Oğuz arkasını dönerek peşimizden gelen bir manga çinliyi gördü , o anda önüne dönüp kalabalığı yararak banada bir yol açmıştı . Oğuz bu gibi durumlarda ne yapılacağını en az benim kadar biliyordu. Çinli çaşıtları ( casus ) ıssız bir yöne çekerek işlerini bitirecektik.

Tenha bir yere geldiğimizde , amacımız kazananın hangi taraf olacağıydı. Adam toplayıp gelen çin çaşıtı bize kin dolu bakışlar atıyordu . Biz ise alaycı bir gülümseme ile TÜRK bıyıklarını gene onlara göstermiş olduk. Biz Türkler çinliler'den daha kötü , daha kalitesiz giyinebilirdik ama bütün bunları atlatacaktık. Gün gelecek bizim soyumuzdan olan yeni bozkurtlar tüm dünyaya hakim olacaklardı. ( ki bunun örneği Yüce Osmanlı Devleti'dir. İmparatorluğu kelimesini kullanmamamın sebebi bu kelimenin sömürgeci bir devlete verildiğindendir. Osmanlı hiçbir ırka , devlete ve millete sömürge yapmamıştır. Ünlü bir bizanslı bile Constantinapolis'te ( İSTANBUL ' da ) kardinal şapkası göreceğime , OSMANLI sarığı görmeyi tercih ederim demiştir. ) . Kıyafetlerimiz de kılıç , ok delikleri , çinli kanı olabilirdi. Olsun " Bin cihana değişmem şu TÜRKLÜĞÜMÜ " .Çinliler karşıda bekliyorlardı , artık kızmaya başlamıştım , bizle cenk etmek yerine , izlemeye gelmişlerdi sanki.. Bana Sırgaç dede'den olduğu gibi babamdan da bir yadigar vardı .. Babamın yadigarı ise bir kılıçtı. Bu kılıç Urumçi'nin topraklarında dövülmüştü. Dövüşü ancak mangal yürekli bir Türk başlatabilirdi ki , o anda cengi başlattım . Oğuzla birlikte çinlilerin üstüne koştuk. babamın yadigarı olan kılıcı kınından çıkartıp ilk hamlemi yaptım . Kılıcı kaldırıp çinlinin kafasına salladım . O hamlem ile küçük kafası yere düşmüş , bedeni dizlerinin üstüne çökmüştü. Kılıcımla tekrar bir atağa kalkacaktım ki kafası kopan çinlinin silah arkadaşı , beni bile ikiye bölebilecek bir hızla yukarıdan aşağıya doğru kılıcını savurdu. Kılıcımı yatay bir şekilde yukarı kaldırarak kendimi korudum. Bu çarpışma esnasında kılıç çinlinin elinden fırlayıp yere düşmüştü . Çinlinin bu olaydan sonra ya bileği kırılmıştı yada eli uyuşmuştu. Gözüm Oğuzu aradı . Oğuz üç çinli ile cenk ediyordu. Ben ise dördüyle cenkte idim. Oğuz çinliler den birini devirince şimşek gibi bir nara attı " bir ! " . Bu hareket resmen bana bir düelloydu.. Düello başlamıştı bile. Oğuz attığı nara ile öne geçmişti , bir çinliyi indirmişti. Bende celallenip kılıcımı daha hızlı savurmaya başladım. Karşımdaki çinli hançere benzer iki iki üç tane küçük demir parçası taşıyordu ve soytarılığı sayesinde sağa sola zıplayıp bana fırlatmaya başladı. O ara demirlerin zehirli olduğunu hatırladım. Sırgaç dede bana " Oğlum , Tankut . Eğer bir çinli ile cenge tutuşursan inan ki fırlattığı şeyler zehirlidir. Onlar ancak bizi hile ile alt edebilirler. " demişti. Kendimi sağa doğru atıp gördüğüm ilk tahta parçasını alıp kendime siper edip çinliye doğru koşmaya başladım . O ara Oğuz " iki " diye bağırdı . Sinirlenmiştim . ben kafasını aldığım çinli ile 1 dim . Oğuz ise 2. Tahtayı elime alıp soytarı çinliye fırlattım . Tam son zehirli demiri atacakken onu havada zıplarken vurdum. O darbeyle beraber duvara yapıştı. İçimde bir rahatlama olmuştu. Oğuz' u yenecektim.  Bu duygu adeta kendisine at ve silah verilen bir Türk delikanlısının yaşadığı sevinç ve heyecan gibiydi. Bende hemen "iki" diye bağırdım. Hançerimi belimden çıkartmanın vakti gelmişti. Bu çinliler , bizim karşımızda zaten ölecekti . Hançeri elime aldığım sıra keskin kısmından tutarak bir çinliye fırlattım. Zavallı çinli benimle cenk etme zevkini tadamadan iki kaşının ortasından vurulmuştu. Belli ki Oğuz manganın başıyla çarpışıyordu. Hala ses soluk yoktu. Son çinli nöbetçiyi döve döve öldürmek hoşuma gidecekti. Çinliye doğru koşarken tam yumruğu atacağım sıra onun benden hızlı yumruğunu karnıma yiyerek yere yığıldım. Ayağa kalkmaya çalışırken diğer bir yumrukta gözümün altına gelmişti. Bu adeta kalleşlikti. Biz ATAMIZ BİLGE KAĞAN ' dan öğrendiğimiz gibi. Karşımızdaki düşman bile olsa ayağa kalkmadan vurmazdık. Bunu kalleş bir çinli zaten anlayamazdı. Çünkü onur yoksunlarıydılar. Sinirime hakim olamadan , hançerimle çinlinin çenesinden alnına kadar bir sürtme hamlesi yaptım. Yüzümü pis kanı kirletmişti. Hemen yüzümü sildim ve hızlı bir şekilde ayağa kalktım. Hançerimi peçesine sarıp , kılıcımı kınına soktum. Yediğim yumruğun etkisi daha geçmeden ardı ardına öldürdüğüm çinlilerin sayısını sayarak,  yorgun bir şekilde " üç ve dört" kelimesini söyledim. Oğuzunda çin çaşıtını öldürmesini bekledim. O sıra etraftaki cesetleri toplayıp köşeye koydum. Oğuzda son hamlesi ile çinli çaşıtı göğsünden keserek hayatına son verdi. Çinli çaşıtlarını öldürmüştük . Hapiste tutulan TÜRK kardeşlerimizi kurtarmamız için az vaktimiz kalmıştı. Bu işi tam olarak düğün vakti yapmalıydık. Bu günümüzde sebepsiz yere mahvolmuştu. Düğüne 2 gün kalmıştı.. Hana dönerek üzerimizdeki yorgunluğu atmak için yatağa uzandık.. Ve Oğuz söze başlayarak

"Yüce Tengri bize yardım etsin Tuğrul.."

"Yüce Tengri bize yardım etsin ...."

TANKUT • Bozkırın EfendisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin