TEMPUS; ANADOLU MİSYONU

VAR OLUŞ

                          DÜŞÜNCE GÜCÜ VE VAR OLUŞ

Düşüncelerimiz geleceği yaratır, insanlığın temeli atom altı parçacıklara dayanmakta ve insan gözlemci sayesinde " var olur " evren elektron parçacıklarından var olmakta. Biz insanların her düşüncesi elektron boyu dalgadı rve elektronların bir bilinci vardır. Elektronlar veriyi birbirine taşıması sonucu realiteyi oluşturur, insan düşüncesi elektrondur ve evrende elektrondan ibarettir bu da ikisinin arasında otomatik olarak bir haberleşme ağı olduğunu gösterir.

Benim için elektronlar nöronlar gibidir veriyi kaynağa iletmekle görevlidirler. Ve bu olayın sonucu ise geleceğin insanın kendi frekansına göre şekillendiğini gösterir, evrenin bir dili vardır size sonucu deneyimletir. Yaşadıklarınız sizin için gelişim yolunun bir kanalı olabilir, bu yüzden her olayda "neden bana bu oldu" diye düşünmek yerine bu "olaydan nasıl ders çıkarırım "diye düşünmeliyiz. " Bu neden sürekli benim başıma geliyor diyorsan bir şaman sözü şöyle der; ders sen öğrenene kadar devam eder .

RUHUMUZUN ÖNCESİNDE BEDEN ALMA KARARI

Enkarnasyon konusuna kısaca girelim. Ruhsal yasalara dayanarak söylüyorum ki insan olmayı sizler seçtiniz. Sizin seçtiğinize dair inançlarınız olmayabilir veya sorgulamaya başlayabilirsiniz. Örneğin bir hırsızı bir tecavüzcüyü veya başına kötü bir şey gelen bir insanı hayal edebilirsiniz. Onlar mı böyle bir hayat seçti? Enkarnasyon öncesi üst bilinçle verilen kararlar bu şuurumuzdaki kararlarla uymayabilir, çünkü dünya realitesinin zevki, parası, hırsı, Şu anki şuurunuzun seçimleri olduğu için üst şuurun seçimleri arka planda kalır ve siz seçmediğiniz hayatı bu şuur 'sal seçimlerle deneyimlersiniz.

Enkarnasyon zamanımızdaki seçimlerimizi nasıl bileceğiz? Sizlerin doğuştan bir yeteneğiniz varsa * aşçılık, ressamlık, öğretici, spritüal* vb. siz bu tür tekâmül yolunu seçmiş olursunuz. Makro düzeyden bu olaya bakarsak da insanların birbiri için tekâmül araçları olduğunu görürüz* güzel yemekler yemek, öğrenmek, inşa edilmiş bir yerde korunaklı olmanız, toplumu koruyanlar vs.*

enkarnasyon öncesi kararlara uymazsak ne olur?

Reenkarne durumu ya da dinlerdeki "cehennem" olgusu olacaktır. Reenkarnasyon durumunun gerçekleşmesi için kişinin enkarnasyon öncesi seçtiği yaşam planı realiteye geçince ve bu realitede planlanmayan bir ölüm meydana gelirse kişi için reenkarnasyon durumu gerçekleşecektir. "cehennem" ise seçilen süre içerisinde tekâmülünüzü gerçekleştiremediğiniz halde, bir başkasının hayatına etki ettiğiniz için olabilir. ( örnek: birini isteyerek öldürmek. Bu durum kişinin yaşam planının tamamını etkileyeceği için muhtemelen kişi reenkarne olur, öldüren kişide "cehennemi" deneyimler. )

DOĞMADAN ÖNCE HER ŞEYİ BİLİYORDUK

VE HER YERDEYDİK

Şuan Dünya'da var olmayan varlıklar 3.boyut realitesinde aslında her yerdedir. Bir varlığın insan algısına göre "somut" halde olması için o varlığın atom altı parçacıklarının titreşmesi gerekir, bunun içinde bir "gözlemci" insan olması gerekmekte. Dünya boyutuna var olmaya gelen bir insan düşünürsek, o muhtemelen üst boyutsal bir ruh olacaktır, sonra gireceği boyut realitelerine göre kendi bilgileri kısıtlanacak psişik kabiliyeti indirgenecektir. Burada bahsettiğim "ruh" insan algısının ve boyutunun üstünde olan maddesel bir yoğunluğun bilincidir.

Bu madde insan bilincine göre "elektron" topluluğudur, zaten "insanlar doğmadan önce her şeyi bilir"

Söylentisi bu olay ile örtüşmektedir. Gelmiş geçmiş bütün bilgiler birer dalgacık halinde evrene yayılır. İnsanın düşünmesini hayal kurmasını sağlayan düşüncenin içerisindeki gözlemcidir. Elbette burada bahsettiğim "gözlemci" kendi realitenizdeki ile eşit olamaz. Düşünceler elektron olarak evrene yayıldığında ortaya bir bilgi hazinesi çıkmaktadır. Çünkü elektronlar veriyi birbirine iletir ortaya makro düzeyde bir bilgi ağı çıkarır, bu ağ üst boyutsal titreşimleri gerektirebilen bir ağdır, 3.boyuta enkarne olmayan varlıklar buradan her türlü bilgiyi alabilirler fakat 3.boyut gerçekliğine girdikten sonra bu bilgiler varlıktan gider. Sebebiyse o tür bilgilerin bizim boyutumuza göre çok ağır olması ve kendi tekâmülümüzün akışta sağlanması gerektiğindendir.