Lucy Westenra'nın güncesi
12 Eylül - Hepsi bana karşı ne kadar da iyiler. O sevgili Dr. Van Helsing'i çok seviyorum. Bu çiçekler konusunda neden bu kadar istekli olduğunu merak ediyorum. Beni kesinlikle çok korkuttu, öyle öfkeliydi ki. Ama yine de bu konuda haklı olmalı, çünkü çiçekler daha şimdiden beni rahatlattılar. Her nasılsa, bu gece yalnız olmaktan çekinmiyorum ve korkmadan uykuya dalabilirim. Pencerenin dışındaki kanat çırpmalara aldırmayacağım. Ah, son zamanlarda uykuya karşı verdiğim bu korkunç savaş; uykusuzluğun ya da bana böylesine bilinmeyen dehşetler getiren uykudan korkmanın acısı! Yaşamlarında korku, dehşet, çekinme olmayan, uykunun her gece bir nimet olarak geldiği ve beraberinde tatlı rüyalar dışında hiçbir şey getirmediği bazı insanlar nasıl da kutsanmış. İşte bu gece buradayım, uykuyu bekliyor ve oyundaki Ophelia gibi "bekâret girlandları ve genç kız çiçekleriyle uzanmışım. Daha önce sarmısağı hiç sevmezdim ama bu gece çok hoş geliyor! Kokusunda huzur var; şimdiden uykunun geldiğini hissediyorum. Herkese iyi geceler.
Dr. Seward'ın güncesi
13 Eylül - Berkeley'ye uğradım ve Van Helsing'i her zamanki gibi tam zamanında hazırlanmış buldum. Otel tarafından çağrılan at arabası bizi bekliyordu. Profesör, artık sürekli yanında taşıdığı çantasını aldı.
Her şeyi tam olarak yazalım. Van Helsing'le ben saat sekizde Hillingham'a vardık. Güzel bir sabahtı; parlak güneş ışığı ve sonbahar başlangıcının tazeliği doğanın yıllık görevini sona erdirişi gibi görünüyordu. Yapraklar türlü türlü güzel renklere bürünmekteydi, ama henüz ağaçlardan dökülmeye başlamamışlardı. Eve girdiğimizde oturma odasından çıkmakta olan Mrs. Westenra'yla karşılaştık. Hep erken kalkar. Bizi sıcak biçimde selamladı ve şöyle dedi:
"Lucy'nin daha iyi olduğunu öğrendiğinize sevineceksiniz. Sevgili yavrucak hâlâ uyuyor, odasına baktım ve onu gördüm, ama rahatsız etmeyeyim diye içeri girmedim." Profesör gülümsedi ve çok sevinçli göründü. Ellerini ovuşturup, "Aha! Vakaya tanı koyduğumu düşünmüştüm. Tedavim işe yarıyor," deyince Mrs. Westen-ra şöyle yanıtladı:
"Tüm payı kendinize çıkarmayın Doktor. Lucy'nin bu sabahki durumu biraz da benim sayemde."
"Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu Profesör.
"Pekâlâ, gece kızım için kaygılandım ve odasına gittim. Deliksiz uyuyordu - öyle deliksizdi ki, odaya girişim bile onu uyandırmadı. Ama oda son derece havasızdı. Her yerde o korkunç, ağır kokulu çiçeklerden vardı; ayrıca bir demeti de boynuna asılmıştı. Bu ağır kokunun zayıf durumdayken zavallı çocuğa fazla gelmesinden korktum ve bu yüzden, hepsini alıp biraz temiz hava girmesi için pencereyi araladım. Eminim, durumundan memnun kalacaksınız."
Genellikle erken saatlerde kahvaltısını ettiği kendi odasına doğru yürüdü. Mrs. Westenra konuşurken Profesörün yüzünü izledim ve kül grisi rengini aldığını gördüm. Zavallı hanımefendi yanımızdayken kendine hâkim olmayı başardığını gördüm, çünkü kadıncağızın durumunu ve ani bir sarsıntının ona nasıl zarar verebileceğini biliyordu; aslına bakılırsa, odasına girmesi için ona kapıyı açtığında Mrs. Westenra'ya gülümsedi bile. Fakat hanımefendi gözden kaybolur kaybolmaz birdenbire sert bir hareketle beni yemek odasına çekti ve kapıyı kapattı.
O zaman, yaşamımda ilk kez Van Helsing'in kendini kaybettiğini gördüm. Sessiz bir umutsuzluk içinde ellerini başının üzerine kaldırdı ve sonra çaresizlik içinde avuçlarını birbirine vurdu; sonunda koltuğa oturdu ve yüzünü elleriyle kapatarak yüreğinin çektiği acıdan geliyormuş gibi görünen yüksek, kuru hıçkırıklarla hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sonra sanki tüm evrene sesleniyormuşçasına yine kollarını kaldırdı. "Tanrım! Tanrım! Tanrım!" dedi. "Biz ne yaptık, bu zavallı şey ne yaptı ki böylesi acılarla kuşatıldık? Eskinin putperest dünyasından indirilmiş kader hâlâ aramızda mı ki böyle şeyler, bu şekilde olmak zorunda? Her şeyden habersiz ve her şeyin en iyisini isteyen bu zavallı anne, kızının bedenine ve ruhuna zarar veren böyle bir şey yapıyor; üstelik ona söylememeliyiz, hatta onu uyarmamalıyız bile, yoksa ölür, ikisi de ölür. Ah, nasıl da sıkıştık! Şeytanın tüm güçleri nasıl da aleyhimize çalışıyor!" Birdenbire ayağa fırladı. "Gel," dedi, "gel, duruma bakıp eyleme geçmeliyiz. Karşımızdaki şeytan ya da değil, ya da tüm şeytanlar bir arada, hiç fark etmez; ne olursa olsun savaşacağız." Çantasını almak için hol kapısına gitti ve birlikte Lucy'nin odasına çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dracula
Vampireİngiliz yazar ve akademisyen Sir Malcolm Stanley Bradbury'nin, "şimdiye kadar yazılmış en güçlü korku hikayelerinden biri" diye tanımladığı Dracula, hukukçu Jonathan Harker'ın Kont Dracula adında bir alıcının Londra'da satın almak istediği evin işle...