9

725 65 130
                                    

İçine çökmüş ağırlıkla tüm gece ağladığından sarı perçemlerini kızarmış gözlerine örtmeye çalıştı Yoongi uzun süre aynasının karşısında. Taehyung ile olan konuşmalarından sonra telefonunu eline almamış, çalışma masasında saatlerce önünde açık duran edebiyat testine bakarak sessizce ağlamıştı.

Namjoon ya da Bora'nın kendisini gördüğü gibi kenara çekip neden kan çanağı gözlerle okula geldiğini sorup sonunda da neler olduğunu anlattıracağını bildiğinden oflayarak bıraktı nefesini. Üstü kapalı anlatacaktı her şeyi, öyle ya da böyle söz vermişti Taehyung'a.

Tek umudu gün içinde sevdiği çocuğu görmeden evine dönmekten ibaretti yalnızca. Sesini duysa dahi gözlerinin dolacağını bilmek tüm duygularını birbirine katıyordu.

Ailesine hasta olduğunu söyleyip okulu bugünlük ekmeyi düşündü, gözlerine bakınca reddedeceklerini hiç sanmıyordu da zaten.

Düşünceli şekilde banyosundaki aynasına bakarken odasından gelen tıkırtıyla minik dudakları kıvrıldı. Doğu cephesine bakan odasının penceresi önüne her sabah kuşlar gelir, birkaç dakika oldukları yerde ötüşüp Yoongi'yi mest ederdi. Cıvıltıların habercisi olan bu tıkırtıları her zaman sevmişti kızarık gözlerini ovuşturan çocuk.

Aynı tıkırtı biraz daha güçlüce tekrarlandığında ise ovuşturduğundan daha da küçülmüş gözlerini merakla kırpıştırıp odasındaki banyodan çıktı sarsak adımlarıyla.

Karşılaştığı manzara ise biraz ironikti.

Gün boyu kaçmayı düşündüğü çocuğu odasının camında bulmak hem sinirlerini bozmuş hem de farkında olmadan akşamdan bu yana ilk kez gülümsemesini sağlamıştı.

Odasının önünde her yıl budadığı bir portakal ağacı vardı, kendilerinden önceki ev sahibi Yoongi'nin bulunduğu oda çok güneş aldığından diktiğini söylemişti ilk taşındıklarında, yeni yeni salınan bir fidandı gerçi yaşlı çift bir faydasını görmemişti. Yoongi ise hem sevinmiş hem de üzülmüştü. Odasına girecek güneş kapanmasın diye her yıl kesmeyi düşünmüş ancak meyve verme mevsimi geldiğinde oluşan görüntüye bir türlü kıyamamıştı.

Portakal ağacı ile Yoongi arasında gizli bir anlaşmaları var gibiydi yıllardır, hiçbir zaman penceresinin önünü tamamen kapatmamış, dalları arasından güneşi içeriye davet etmiş gölgesinden geçen serin rüzgarları da sarı saçlı gencin odasına güzel kokularla doldurmuştu daima.

Şimdi ise, biraz daha kendi gibi giyinmiş gözlüklü Taehyung penceresi önündeki kalın dala sıkı sıkıya tutunmuş tül perdenin ardından heyecanla Yoongi'nin camını tıklatıyordu.

Portakal çiçeği açtığında sonbaharın en güzel manzarasını seyrettiğini düşünürdü Yoongi, ağacı meyve verdiğinde, kar taneleri yüzünü gösterdiğinde ise bu iki görüntü kapışmaya başlardı her yıl.

"Hepsinden daha güzelsin." olduğu yerde kalmış, tül perdesinin ardından görünen manzara bakarak kendi kendine mırıldandığı sırada Taehyung dayanamamış diğerlerinden daha sert vurmuştu cama. Hızla başını iki yana sallamış, dakikalardır izlediği kızarık gözlerini unutup şekilde penceresi önünde kendisini bekleyen gözlüklüye doğru koşturdu Yoongi.

Açılan perde ve camla birlikte hiçbir soru beklemeden konuşmaya başladı Taehyung.

"Merhaba, sabahın bu vaktinde hiç rahatsız etmek istemezdim sizi ama," yapıştığı dalın altına bir bakış atıp yeniden Yoongi'ye döndü hızlıca "bahçenizdeki ağaca hayran hayran bakarken birden saldırıya uğradım da ben şu arkadaş tarafından. Yardımcı olur musunuz acaba?"

bro's sis? ◘ taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin