[Şarkı:Whip It/Devo]
~Jungkook~
Bütün gün boyunca o masa senin bu masa benim diye koşuşturmak bazen cidden zorlayıcı olabiliyordu. Özellikle son günlerde artan sıcaklarla birlikte acaba işi bıraksam mı dedirtecek düzeye getirtmişti beni.
Tabii ki böyle bir aptallık yapmazdım çünkü para kazanmam gerekiyordu garson olsam da bir film tasarımı ve yönetmenlik okuyan öğrencinin alabileceği en iyi maaşı alıyordum ve üstelik en sevdiğim arkadaşım da yanımdaydı. Ayrıca buradaki herkes cidden çok iyi kişilerdi. Müdürümüz Namjoon Hyung bile ortalama bir müdürün zorlayacağından fazlasını yaptırmıyor ve bilindik asabi ve gıcık tiplerden de değildi en azından biz garsonlara karşı...
Bir ay boyunca her şeyin tastamam gitmesi aslında beklenmedik bir durumdu yani başıma gelebilecek en kötü şey bile Seokjin Hyung'un azarları ve bazen artan gerilimle birlikte gelen kovalama seansıydı taa ki o baş belası gelene kadar.
Bu öyle bir belâydı ki tanrıya dönüp bunları yaşamak için ne günah işlediğimi uzun uzun sorguladım ve belki tanrının bu konuda haklı olabilir diye düşündüm çok fazla iyi işler yaptığım söylenemezdi.
Taehyung'la tanışmamız pek iç açıcı olmayan bir biçimde gerçekleşmişti.
Tamamen normal geçen bir günde her zamanki gibi işimi yapıyordum ve hiç beklemediğim bir anda güzel diyebileceğim o yüzünü bana doğru çevirip bir şey isteyeceğini sanmıştım.Lakin büyük bir ustalıkla elindeki kadehi elime tutuşturup bir anda yanında oturan kızın üstüne dökülmesini sağlamıştı. Tanrım neden bu işe bir garsonu alet ediyorsun ki? Eğer dökmek istiyorsan kadehi dökersin gitmek istiyorsan gidersin.
Neden bunu yaparsın ki? diye düşünüyordumHayır madem yapıyorsun bir de üstüne üstlük sesini yükselterek bağırıyorsun, müdüre gideceğini söyledikten sonra ortadan kayboluyorsun, Namjoon Hyung bu konuda tek kelime etmiyor ve ertesi gün yanımda çalışmaya başlıyorsun.
Ne çeşit bir oyun dönüyor burada? bunları her düşündüğüm de sinirleniyor ve daha da söylenmeye devam ediyordum.Bütün her şeyi başlatan o olarak istediğim tek şey ilk başta bir özürken inadına benimle uğraşmaya devam ediyordu ama bu tabii ki tek taraflı süremezdi ve salak gibi karşılıksız duramazdım ve bu işin içinde ne olduğunu öğrenene kadar da durmayacaktım.
Bugün Taehyung'la çok fazla yüz göz olmamıştık. Dünün aksine bugün çalışmak zorundaydı. Pislik herif resmen dün beni Seokjin Hyung üzerinden tehdit etmişti ve neredeyse hiç çalışmamıştı.
Seokjin Hyung yaptığı yeni tarifleri denetmek için homurdanarak Namjoon Hyung'un yanına gitmişti. Öğle arası geldiği için diğer mutfakta çalışanlar ise arka tarafta sigara molasına çıkmış sohbet ediyorlardı. Yoongi Hyung da biraz dinlenmek için kendi getirdiği şezlongda kestiriyordu. Şezlong getirmek ve müşterilerin yanında bu şekilde bulunmak yasak olsa da Yoongi Hyung'un umurunda değil gibi gözüküyordu.
Bende hazır ortada Seokjin Hyung yokken belki bir şeyler yerim umuduyla mutfağa doğru gidiyordum. Yanlış anlaşılmasın kimsenin bizi aç bıraktığı yok ama Seokjin Hyung'un yemekleri çok daha lezzetli. Mutfak kapısını açmış ve tam içeri girecekken içeride başka birisinin sesini duydum. Biraz daha dikkat çekmeden kafamı uzatıp baktığımda bu kişinin Taehyung olduğunu gördüm ve olduğum yerde durup onu izlemeye başladım ve o da yemek yiyordu ve kafamdaki fikirler git gide artıyordu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coco Jamboo| Taekook [DÜZENLENİYOR]
أدب الهواةBabasının tehditiyle otelde garsonluk yapmaya başlayan Taehyung yaptığı şeylerin başına nasıl bir belaya sebep olacağından habersizdi [Au] texting+ düz yazı Instagram