"Çok uykucu galiba, uyanmadı bu daha!"
"Hey, tamam onu boş verin de şimdi, biz neredeyiz ya?"
"Ooof, bana aseton lazım!
Bu hödük ojemi süremeyeyim diye sürekli koluma vurdu!""Sus sen bir, bakın uyandı galiba."
Duyduğum birkaç kişinin sesiyle, yeni yeni ayılmaya başladığımı anladım. Göz kapaklarımı sürekli kırpıştırarak kendime gelmeye çalışırken, bir yandan da sırtüstü uyandığım yumuşak bir zeminden doğrulmaya çalışıyordum. Tanrım, neler oluyordu böyle?
"Neredeyim ben ya?"
Ellerimle gözlerimi ovuşturup başımda dikilen kişilere baktım. Neredeyse dibime girmiş bir şekilde kafalarını üzerime doğru eğmişlerdi! Hatta içlerinden birisi ayılmama rağmen bedenimi süzmeye devam ettiğinde alnına bir fiske attım.
Hafif dalgalı sarı saçları olan çocuğun burnunun ucundaki beni bile fark etmiştim."Ah, acıdı Korkak Fare."
Ne diyordu bana bu?
Fare mi?
Bu tanımadığım çocuğun sözlerine göz devirerek etrafı incelemeye başladım. Bulunduğum kapalı alanda; birkaç tane yatak, gardıroplar ve de ışığı gözlerimi alan bir lamba vardı. Ha ve de, bir tane içinde birkaç çeşit yemek bulunan metal tepsi, bu sanırım benim içindi. Benden hariç 3 tane kız; 3 tane de erkek bulunuyordu. Birisi köşeye geçip elleriyle oynarken, bir diğeri ise gardıropları karıştırıyordu."Hayret, Uyuyan Güzel uyanabildi!" Tırnaklarına oje süren, bacağının birini duvara yaslayıp bana kınarcasına bakan kıza ifadesizce bakıp diğerlerine döndüm. "Ben burada ne arıyorum? Burası neresi? Siz kimsiniz ve şu çocuk neden beni duymamazlıktan geliyor?!"
Elimle bir süredir tavana bakmakta olan çocuğu işaret ettiğime birkaç kıkırtı duyuldu, komik olan neydi ve neden kimse benim sorularıma cevap vermiyordu? Sinirlenmeye başlamıştım, kafam allak bullaktı ve sürekli düşünmekten hafif ağrımaya başlamıştı bile.
"Öncelikle tanışalım Korkar Fare, ben Taehyung." Şu alnına fiske attığım çocuk bir elini öne doğru uzatıp sıkmam için beklediğinde, sırf şimdilik kaba olmamak için elini sıktım ve sahte bir gülüşle konuşmaya başladım. "Ben Lalisa." Yüzü bir an donuk bir şekilde kaldığında alnına tekrar fiske atmamam için hiçbir sebebim kalmamıştı.
Ben, her fırsatı değerlendiren uslu mu uslu (!) bir hanımefendiydim.
"Ben de Rose." Gözlerimi bana ters ters bakan, yüzüme bile bakmayarak ojesini sürmeye devam eden kıza çevirdim. Fazla mı kibirliydi? Yoksa bu duruma düştüğü için etraftakilerinden, ki özellikle benden, sinirini mi çıkartmaya çalışıyordu anlayabilmiş değildim. Pek üstünde durmayarak kendilerini tanıtmaya devam edenlere tek tek sahte bir tebessüm etmeye başladım.
"Ben Jennie," bu kız ise, gardıropları karıştıran ve etrafı gözlemleyen kızdı. Siyah saçları benimkinin aksine dümdüz duruyordu ve yüzünde düşünceli bir ifade vardı. " Ben de Jimin," bu çocuk ise köşeye geçip ifadesizce etrafı seyreden çocuktu. Dizlerini kırıp kendine doğru çekerek arada hafif ileriye doğru sallanıyordu da. Sanırım...korkuyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nocturnal running, bangtanpink
Fanfiction"Belki bilirsin," diyerek öne doğru bir adım attığımda, bakışları giydiğim süslü elbisede bir süre takıldıktan sonra gözlerime ulaştı çabucak. "senden hep nefret ettim, çünkü beni sürekli ön yargılarınla kafanda bir kefeye yerleştirerek düşünceleri...