4 Mayıs 1832
Gökyüzü umutsuz bir karanlıkla kaplanmıştı. Tek bir ışık hüzmesi bile gözükmüyordu. Yağmur gitgide hızlanıyor ve insanlar da panik içinde kaçışıyordu, bir sığınak arıyordu.
Stygian zifiri karanlığa alışkındı. Fakat yağmurun beraberinde getirdiği gök gürültüsü ve şimşek onlara korku salıyordu. Her şimşek çakışında bütün ülke bir anlığına aydınlanıyor ve kısa bir süre sonra tekrar karanlığa bürünüyordu.
Hizmetçiler kaledeki bütün camları kapatmak için canla başla çalışıyorlardı. Sadece dışarıyı izlemek ve yağmurun soğuk sesini duymak bile daha çok üşümelerine sebep oluyordu. Sanki kıyamet bu gün kopacakmış gibi hissediyordu herkes.
Kraliçe Milan'ın feryat sesleri kalede yankılandı. Kapıda bekleyen Kral Arnold sesleri duyunca telaşla içeri daldı. Kraliçeye doğru ilerliyordu ki gördükleri karşısında donup kalmıştı. Belli bir süre dehşete kapıldıktan sonra göz yaşları serbest kalmak için onu zorlamaya başladı. Özgürlüğünü ilan eden 2 damla gözyaşı yavaşça yanaklarından aşağıya doğru düşüyordu. Kral sendeledi ve ayakta durmakta zorlandı. Elleri titriyordu. Önce tireyen ellerine sonra Kraliçeye baktı. Kraliçe Milan'ın da göz yaşları birbiri ardına dökülüyordu.
Bu telâşın sebebi uzun zamandır beklenen Prensesin doğuşuydu. Yeni doğan Prenses henüz herhangi bir yaşam belirtisi göstermemişti. Minik cansız bedeni ateşler içinde yanıyordu. Sıcak bir koz gibiydi , kimse yanına yaklaşamıyordu. Kral ve Kraliçe acı bir şekilde fark etmişti ki o lanetin yeni taşıyıcısıydı. Küçük bedeni belkide bu laneti kaldıramayacaktı. Bir damla göz yaşı bile dökemeden bu dünyadan silinecekti minik kız.
Rüzgarın sert darbeleri camları zorluyordu. Bir süre sonra dayanamayan camlar açıldı ve odanın içini buz gibi bir soğuk kapladı. Yağmur damlaları içeri dolmaya başlamıştı. Hızlı bir şekilde hucüm ediyorlardı. Hizmetçiler camı kapatmak için büyük bir efor sarf etselerde başarısız oluyorlardı.
Prensesin etrafını kuşatan soğuk rüzgar üzerindeki örtünün açılmasına sebep olmuştu. Soğuk dahada derine işliyordu. Cansız bedeni birden buna tepki gösterdi ve Prenses ağlamaya başladı. Vücudu yavaş yavaş ısı kaybediyordu . Kraliçe kendini toplamaya çalışarak doğruldu. Küçük prensese doğru bir hamle yaptı. Ağlayan yavrusunu avutmak istiyordu.
Zorlukla Prensese ulaşarak onu kendine doğru çekti. Eliyle prensesin göz yaşlarını sildi. Onu kucağına aldı. Hüzünlü göz yaşları artık mutluluktan akıyordu. Akan göz yaşlarından bir tanesi Prensesin yanağına usulca düştü ve yayılmaya başladı . Bunu hisseden Prenses bir süre sonra ağlamayı kesmişti. Huzurlu bir şekilde gözlerini açarak annesine baktı. Annesiyle göz göze gelen küçük prenses gülümsedi. O anda dışarıdaki karanlık parçalanmaya başlamıştı. Işık hüzmeleri altında yağan yağmur inci gibi parlamaya başladı. Biraz önceki fırtınadan ise eser yoktu.
Hizmetçiler büyük bir şaşkınlıkla minik prensese baktılar. Biraz önce ölü sandıkları kız annesinin sıcaklığını hissedip gülümsemeye başlamıştı. Korkuya kapılmışlardı. Bütün zifiri karanlığı yok eden prensesin gülümsemesi onları ürkütmüştü. Hiç şüphe yok ki bu kız lanetin yeni sahibi diye düşündüler onlarda.
Kral dizlerinin üstüne çöktü . Derin bir nefes alarak göz yaşlarını sildi. Minik Prensesi yaşıyordu. Hizmetçilerin aksine içini derin bir huzur kaplamıştı. Lanetli de olsa yaşadığı için ona minnettardı. Kralın yüzünü büyük bir tebessüm kapladı. Kızı ve karısına bakarak derin bir nefes daha aldı. "Geçti" dedi kendi kendine. "Herşey düzelecek"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kanlı kızıl: ophelia
Historical Fiction1832 yılında karanlıkların ülkesi olan Stygian'da kızıl saçlı bir prenses dünyaya geldi. Ama Stygian için kızıl saç her zaman bir sonraki lanetin yeni sahibine aitti. Prenses anne ve babasının ona olan derin sevgisine rağmen kalede kimsenin haberi o...