Arabayı iki katlı villanın önüne park ettiğinde Jungkook arabadan hızla indi, atladı desem yeri olur.
Yavaşça arabadan indiğimde Yoongi hyung da inmişti. Bavulları aldığımızda Jungkook önde, biz arkada villaya doğru yürümeye başladık.
Villanın internette görüldüğünden daha şık ve büyük durduğunu gördüğümde hayranlıkla bakıyordum. Bakışlarım villanın havuzunu bulduğunda ise, yüzümü ekşiltmiştim.
Havuzları sevmezdim. Kim içinde bir sürü canlı yaşayan, mükemmel deniz yerine bu yapay kokan dar yerde yüzmek isterdi ki?
Göz devirip önüme döndüm.
Buraya neden geldiğimize gelecek olursam...
Biz, Seul'de yaşıyorduk. Hatta bir arkadaş grubumuz vardı, 7 kişiydik. Aslında, çok mutluyduk...
O berbat olaydan önce.
Olayın üzerinden fazla geçmediği için, hâlâ atlatamamıştım. Ki atlatacağımı da zannetmiyordum. Kabuslarımda olayı yeniden yaşıyor, kan ter içinde uyanıyordum. Ve bu her sabah yaşanıyordu...
Gözlerimde istemsizce biriken gözyaşlarını sildim, Yoongi hyung ve Jungkook'un fark etmemiş olduklarını umarak.
Gerçi, Jungkook'un fal taşı gibi açılmış gözleriyle villaya bakarken beni göreceğini hiç sanmıyordum...
Her neyse.
Buraya gelmemizin ikinci nedeni ise, Busan'ın deniz kenarında olması. Bu benim işim için büyük bir avantaj olduğundan Busan'ı seçmiştik.
Ben, profesyonel bir sualtı fotoğrafçısıyım.
Sualtı bazı insanlara korkunç gelir, oysaki sualtı benim için ayrı bir dünya. Sualtı bana her zaman büyüleyici ve çekici gelmiştir.
