Bir elvedan ile başladı her şey. Hava adeta buz gibiyken, ince hırkama daha da sıkı sarılmıştım. Otobüs terminalindeki derin sessizlik canımı sıkmıştı ki, kulaklığımı kulağıma takıp İzah'tan Gitme Demem parçasını açmıştım. Gecenin saat 03;13'ünde bir otobüs terminale girip yapmıştı. Ama hayır, o değildi. Daha da soğuyan havaya inat, hala üşümemişçesine dışarıdaki bankta tek başıma oturuyordum. Sonra hafif bir gürültü kapladı ortalığı. Otobüsten inip özlem giderenler, bavulları peşinde koşanlar ve daha nicesi. Dakikalar birbirini kovalarken, 20 dakikaya yakın bir sürede etraf yine sessizliğe bürünmüştü, ve ben hala kısık tondaki parçayı dinliyordum. Sonra içerideki insanlar otobüse binmek için yavaş yavaş dışarı çıkmaya başlamışlardı. Kulaklığımın birini çıkarıp şarkıyı biraz daha sessizleştirdim. Zira kulağıma gelen usulca ağlama sesleri bastırıyordu çalan parçayı.
Ardından mavi montu ile biri girdi bakışlarım arasına. Yanındaki iki çocuk ile vedalaşıyordu. Çocuklardan biri iri yarı kahve saçlı biriydi, diğeri de hafif uzun boylu gri saçlıydı. Bu sefer bakışlarım hatırladığım şeyden ötürü onlardan ayrılmış ve elimi cebime atıp bilete bakmıştım. Saat gelmişti. Bu otobüstü. Çocukluğumu, gençliğimi bırakıp gidiyordum işte.
Yanımdaki büyük sayılmayacak sırt çantamı alıp dolu gözlerim ile otobüse ilerlerken, senin arkadaşlarına veda edişimi duydum. Ve bakışlarımız kesişti o anda. Ben senin kahvelerinde kaybolurken, sen benim göz yaşı ile dolu yeşilliklerime baktın uzun uzun.
Gri arkadaşının sana seslenmesi ile önüne döndün ve ben buz gibi terminalden sıcak olan otobüse geçiş yaptım. En arkadaki cam kenarına oturdum ve göz yaşlarımın usulca akmasını bekledim. Ardından cama kafamı yaslayıp, yine İzah'ın şarkısı ile geceye karıştım.
İşte, bizim hikayemiz senin bir elvedan ile başladı.