Atone

1.1K 136 119
                                    

"Çünkü herkes yalnızca seni seviyor ve ben görünmez oluyorum, kimsenin beni umursadığı bile yok. Ve en kötüsü de sen beni hiç umursamıyorsun Lee Minho, ya kendine başka bir partner bul ya da gönlümü almak için elinden geleni yap!"
.
.
.

Minho'dan

Dans günümüz gelmişti, Jisung'un kalbini nasıl olduğunu bile bilmeden kırmıştım ve bu beni üzüyordu. 'Biz neyiz?' sorusuna cevap vermek benim için bu kadar zor olmamalıydı, ona kendimi düzgünce açıklayabilmeliydim. Yapamadım.

Onunla oynadığımı düşünüyordu ama biriyle oynayacak bir karakterde olsaydım sadece onunla oynamazdım. En yakın olduğum kişi oydu, en çok onunla dans ederken zevk alıyordum. Bu boş bir zevk değildi, her hareketi karnımdaki kelebekleri uyandırıyordu. Bunu ona açıklayamamak beni yıpratıyordu, gönlünü almam gerektiğini farkındaydım fakat bunu yapmayacaktım. Onu yalnızca dans partneri olarak gördüğümü düşünüyorsa onunla bugün dans etmeyecektim.

Bir süre ondan uzak kalmayı deneyecektim, birbirimizin değerini anlardık belki de? Hoş, ben onun değerini biliyorum ama onun bildiğine emin değildim.

-2 saat sonra-

Dans edeceğimiz alana geldik, Felix gelmemişti ve ortalık biraz karışık durumdaydı. Ben Jisung'la dans etmiyordum, Felix gelmiyordu ve Hyunjin'in de depresyona gireceği tutmuştu. Etrafımızda insanlar toplanmaya başladığında Hyunjin'e bakıp rahat olmasını söyledim, aklında Seungmin olduğuna yemin edebilirdim ama kanıtlayamazdım. Seungmin demişken, keşke gelseydi de Felix'in yerini doldursaydı.

Dansa başladık, önce klasik bir kaç dans yaptık ve sonra çiftli danslara geçtik. Jisung'un gözleri sanki hep üzerimdeymiş gibi hissediyordum, onu düşünmeyi acilen bırakmalıydım.

Kafamı dağıtmak için seyirciler arasından birini davet ettim ve onunla dans etmeye başladım, Jisung müziğin sesini açıp bizim olduğumuz tarafa baktığında dümdüz bir surat ifadesi takınıyordu. Tepkisine bakmamaya çalışarak dans etmeye devam ettim, seksi dans ettiğimi ben dahil herkes biliyordu ve sanırım şu an bunu kullanıyordum.

Bir kaç dakika sonra Jisung kadrajımdan çıktı ve etrafa baktım, onu görememiştim. Telefonu buradaydı fakat kendisi yoktu, ceketi de buradaydı ve hatta çantası da. Müziği durdurup Hyunjin'i uyararak mikrofonu aldım.

"Jisung'u göreninizin oldu mu? Önceki şarkıda buradaydı." dedim. Bir kaç kişi yüzünü saklayarak ilerdeki sokağa girdiğini söylemişti. Bugünlük bitirdiğimizi söyledim ve koşarak o sokağa girdim, yoktu! Normalde asla böyle bir şey yapmazdı ki...

Gidebileceği bir yer yoktu, bizden başka arkadaşı bile yoktu. Başımı ellerimin arasına alıp düşündüm, beyin yok ki bende neyi düşünüyorsam sanki?

Hyunjin'e dönüp olanları anlattım, aramızda geçen tartışnadan söz ettim. Bana,

"Jisung'u kaybedersen bir daha kazanamazsın." dediğinde çok güzel moral vermişti gerçekten(!) Pek bir çarem olmadığından Jisung'un eşyalarını alarak eve ilerledim.

Jisung'dan

Gidebileceğim bir arkadaşım yoktu, oradan kaçarken ne düşünüyordum bilmiyorum, sadece beni görmezden gelmesine katlanamadım.

Fakat sokaktan gözle kaş arasında ayrıldıktan sonra gidecek bir yerim yoktu, Jeongin ailesiyle yurtdışına çıkmıştı. Eh, Hyunjin'e de gidemezdim zaten.

"Seungmin'e gitsem?" diye düşünerek onun evinin olduğu sokağa ilerledim. Açıkçası ona acıyordum çünkü hiçbirimizle yakın olmadığı hâlde herkes en az bir kere ona gitmişti. Hyunjin'i saymıyorum bile, ayaklı yavşama makinesi gibi zaten.

Seungmin'in evine geldiğimde zili çalıp bir süre bekledim, kapıyı yorgunca açıp içeri davet etti. Evleri oldukça lüks bir evdi, sade tasarımlı fakat zengin görünümlü.

"Gidecek bir yerim yoktu ve yarın sabaha kadar sende kalabilir miyim diye sormaya geldim. Yokmuşum gibi davranırım, lütfen Seungmin..."

"Şanslısın, babam bir haftalığına iş gezisine çıktı. Kalabilirsin ama çok konuşmamak şartıyla, biraz başım ağrıyor."

"Teşekkür ederim Seungminnie~!" Seungmin'in üstüne atlayarak yanaklarını öptüm ve sandalyesine oturup gülümsedim.

"Hyunjin'le nasıl gidiyor?" diyerek sormamam gereken bir soru sorduğumu farkettim, karşılık olarak beklemediğim cevabı aldım.

"Senin Minho ile nasıl gidiyor? İyi gitse şu an burada olmayabilirdin, durduk yere bana gelmezdin hem.."

"Ya Seungmin..." Başımı eğip bugün olanları düşündüm ve bacaklarımı kendime çekip tekrar dolan gözlerimi sildim.

"Minho beni sevmiyor, hatta beni artık umursamıyor. Ona kırıldığımı söyledim ama ben yokmuşum gibi davrandı, beni arkadaşı olarak bile gördüğünden şüphelenmeye başlıyorum."

Gözlerimden tekrar yaşlar boşalırken silmeye çalıştım, onun için ağlamak istemiyordum o her ne kadar kalbimde yer edinmiş olsa da... Seungmin'in bana sarıldığını hissedip sıkıca sarıldım, ağlarken söylenmeye devam ettim.

"Ben onun için değerliyim sanmıştım, değilmişim Seungmin."

"Ya böyle değildir, belki onun da kafasını karıştırmışsındır. Biraz zaman tanı ona, yalnız kalmak iyi gelir belki."

Başımı sallayarak verdiği çikolatanın paketini açarak ağzıma attım, insanı bazen minicik bir çikolata bile mutlu ediyordu ya da ben çok küçük şeylerle mutlu oluyordum.

"Hadi şimdi benim yatağıma yat, ben yer yatağında yatarım. Okula da yarın dinç gitmemiz gerekiyor."

Seungmin'i sevmiştim, kimseye zarar verecek bir tip değildi. Aksine bana yardım etmişti, umarım o da beni sevmiştir. Sevilmeyecek insan da değilim ki tabii sevmiştir. Bunları düşünürken Seungmin'in pahalı yatağında uyuya kaldım.

Yarın okula gittiğimizde ikimiz için de zor bir gün olacaktı, bunu ikimiz de bilmiyorduk ve tek yaptığımız huzurla uyumaktı.

Minnak MinSung bölümüydü umarım beğenmişsinizdir.
Tatlış yorumlarınızı ve oylarınızı lütfen eksik etmeyiin~
Hepinizi çooook seviyorum 💕💕💕

TroubleDancer |HyunMin † MinSung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin