10.Bölüm- Escape

1.1K 112 177
                                    



Şarkı- Red by Taylor Swift❤️

~~~~~


Baekhyun

Kaçmak, yapabildiğim en iyi eylemdi. İnsanlardan kaçmak, sorumluluklardan kaçmak ve Chanyeol'dan kaçmak... Aslında son söylediğimi başarabildiğimden pek de emin değildim. O gün Chanyeol'a olan hislerimi itiraf ettikten sonra Chanyeol'u ardımda put gibi bırakıp odadan apar topar kaçmıştım.

Söylediklerimden ötürü asla bir pişmanlığım yoktu çünkü tüm bu hislerimi onun da bilmesi ve bana bunu bilerek yaklaşması gerekiyordu. Eğer benden nefret de edecekse bunu göze almalıydım. Hayat her zaman toz pembe değildi ve gerçekler bazen arkasından büyük yıkımlar da getirirdi.

Sıkıntılı bir nefes vererek kendimi Sehun'un yanına bıraktığımda büyük bir ciddiyetle playstation oynamakla meşguldü. Bana göz ucuyla bakarak oyununa geri döndüğünde "Ne oldu, hyung, Han nehrinde gemilerin mi battı?" diye sorduğunda hafifçe kıkırdamıştım.

Saçlarını karıştırarak "Seni ilgilendirmez, bücür!" dediğimde bana ters bir bakış atarak "Ben senden daha uzunum, hyung. Bu durumda bücür sen oluyorsun." dediğinde göz devirerek "Boy olarak kısa olabilirim ama akıl olarak senin o fasulye beyninden çok daha üstünüm." dediğimde bana dil çıkarıp oyununa dönmüştü. Aishh, bu çocuk!

Bir süre onu izledikten sonra saçlarımla oynayarak ilgisiz bir imaj vermeye çalışıp "Chanyeol nerede?" diye sormuştum. Her ne kadar böyle bir izlenim yaratmaya çalışsam da ne yaptığını, nerede olduğunu deli gibi merak ediyordum. Devimi gerçek anlamda özlemiştim ve bununla nasıl başa çıkmam gerektiğini bilmiyordum.

Arafta kalmak cidden berbat bir durumdu. Bir yanım ona deli gibi sarılmak isterken diğer yanım onunla yüzleşmekten deli gibi korkuyordu ve bu korkumun en büyük nedeni de Chanyeol'un bana eskisi gibi olamama ihtimaliydi, sanırım.

Sehun, sorduğum soruyu duyar duymaz başını Annabelle gibi döndürmüştü bana. "Benim hyungum kocişini mi özlemiş? O olmadan duramıyor muymuş? Agucuk bugucuk." dediğinde elimle kafasına hızlıca yapıştırdım. Keşke beynini patlatsaydım da kesseydi sesini. Oh Sehun, senden nefret ediyorum.

"Yah, hyung tamam, özür dilerim. Ne vuruyorsun! Bu beynin ne kadar kıymetli olduğundan haberin var mı senin? Exo-L'larıma öldükten sonra her bir parçasını ayrı ayrı hediye edeceğim. Ona bir şey olmaması lazım." dediğinde aklıma gelen görüntülerle midem kalkmıştı. Tanrım, bu çocuğun iyi bir özelliği cidden yok muydu? Hayır, Kai de onunla aynı yaştaydı fakat hiçbir zaman Sehun gibi olduğunu görmemiştim. Sorun sanırım Sehun'un genlerindeydi.

Sıkıntıyla bir nefes verdiğimde bu sefer oyunu bırakıp bana dönmüştü. "Madem Chanyeol hyungun nerede olduğunu merak ediyorsun, peki neden ondan köşe bucak kaçıyorsun? Aranızda her ne geçti bilmiyorum ama kaç gündür morali bozuk gibi. Gözleri her yerde seni arıyor, sanki." dediğinde kızarmaya başlamıştım. Bu kadar çok mu dikkat çekiyorduk, cidden?

Boğazımı temizleyerek "N-ne alakası var? Hem benim kimseden kaçtığım falan yok. Sana öyle gelmiştir." dediğimde buna kendim bile inanmamıştım. Son günlerde ayaklı yalan makinesi olmuştum resmen. Sehun şüpheyle gözlerini kısarak bir süre yüzümü incelemiş daha sonra ise "Sen öyle diyorsan." diyerek ağzında bir şeyler gevelemişti.

Ayağa kalktığında sorgular bir biçimde ona baktım. "Su içmeye gidiyorum bir şey ister misin, hyung?" dediğinde başımı tebessüm ederek hayır anlamında sallamıştım. Her ne kadar şapşal da olsa bize gerçekten değer veriyordu. Gidişini izledikten sonra koltukta geriye doğru yaslandım.

LİTOST (Chanbaek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin