1.BÖLÜM
"Ölüm korkusu
başka hiç bir şeye benzemez.
Herkes ölmek ister ama
kimse cesaret edemez.""(24.07.2020)
Hayatım boyunca sevilmemekten korkup yalan sevgilerle kendimi ovutmuştum. Kendim olmaktan korkmuş ve insanların beni biraz olsun sevdiğine inandığım 'ben' olmaktan çıkamamamıştım. Sanki bir tiyatro salonunda geçiyordu hayatım, sürekli rol yapmak zorunda bırakıldığım...
Gerçek ben kimdi? Neyi sevip neyi sevmezdi? Kendimden o kadar uzaktım ki korkuyordum bir gün kaybolacağıma. İçinde
hiç bir canlının olmadığı bir ormanda bırakılmıştım sanki. Öyle yalnız, öyle kimsesiz, öyle çaresiz.Bir gün olur da biterse bu yalnızlığım, bir gün olurda biterse bu kimsesizliğim, bir gün olurda biri beni severse, bir gün olurda biri "Sen ben değil, biz varız" der ve bunu hissettirirse geçer miydi bu anlamsız duygular yoksa korkar mıydım benliğimden?
Bir kitapta okumuştum,"Kendi olamayan insan, sevilmemeye mahkûmdur." yazıyordu. Belki de buna alışmalıydım. Kendini bilmeyen birini kim niye severdi ki zaten?"
Son satırlarımı yazıp yavaşça bıraktım beyaz şeritleri olan kalemimi masaya. Derin bir iç çekip öylece baktım yeşil kapaklı günlüğüme. Ah pardon, günlük denmesinden hoşlanmıyor da. Dert ortağımdır kendisi. Masamın yanındaki kitaplığın en güzel köşesine yerleştirdim yıllardır yanımda olan dert ortağımı.
Ve her zaman olduğu gibi yatağıma uzandım. Benim yerim burasıydı işte...tam da burası. Neden bu kadar yalnızdım? Neden sevilmiyordum? İnanın ben de bilmiyorum. Tavanla bakışırken alt kattan uğultulu sesler duymaya başladım. Takmayarak tavana bakmaya devam ettim. Bir kaç saniye sonra sesler arttı. Kaşlarımı çatarak uzandığım yataktan kalktım.
Kahverengi ahşap kapının kulpunu indirip merdivenlere yöneldim. Teker teker indim merdivenleri. Sesler gittikçe net duyuluyordu artık. Merdivenlerin sonuna vardığımda öylece çömeldim korkuluklara tutunarak. 5-10 adım ötedeki oturma odasında annem ve babam tartışıyorlardı. Sanırım artık alışmıştım. Sadece burada oturup olan biteni izliyordum. Ne bir şey söyleyecek gücüm, ne de yapacak halim vardı.
"Bu çocuğu sen bu hale getirdin!" Dedi babam, anneme suç atmaya çalışır gibi.
"Her şey benim suçum mu? Kübra'ya sevilmeme duygusunu sonuna kadar aşılayan sensin. Bir kez olsun ilgilendin mi Kübrayla? Halini hatrını bile sormadın. Yaşını sorsam bilemezsin." Annem küçümsercesine baktı, babama.
"Ben meşgul biriyim." Babamın cevabına karşılık büyük bir kahkaha patlattı annem.
"Sen her zaman meşgulsün Toğay. Ben Kübrayı ilk kucağıma aldığım anda meşguldün,Kübra'nın ilk emeklediği anda meşguldün,Kübra'nın doğum günlerinde de meşguldün, Kübra'nın ilk okula başlayacağı zamanda meşguldün,Kübra çok ciddi hastalıklarla boğuşurken de meşguldün,bizim sana ihtiyacımız olduğu anlarda da meşguldün. Kafana göre gelip gidiyorsun. Bana kızmaya hakkın yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYNA YA DA ÖL!
HorrorKendi içinde çokça sorunu olan Kübra Bodur, annesinin isteği üzerine özel bir liseye gider. Lisenin yurdunda hiç tanımadığı kişilerle aynı mesajı alacaktır... "Oyun oynamak ister misin?" Bu mesaj hayatlarını değiştirecek, korkunç olaylara yol açacak...