four

202 25 13
                                    

telaşla balkona çıkan taeyong'un peşinden koşarken sakin olup ne olduğunu anlatmasını söylüyordum sürekli, lakin beni duyduğundan bile emin değildim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

telaşla balkona çıkan taeyong'un peşinden koşarken sakin olup ne olduğunu anlatmasını söylüyordum sürekli, lakin beni duyduğundan bile emin değildim. gecenin bir yarısı, odamda uyumaya çalışırken salondan gelen çığlıkla hızla taeyong'a bakmaya gitmiş, onu koltukta nefes nefese bir şeyler mırıldanırken bulmuştum. sorduğum soruların hiçbirine cevap vermiyordu.

balkona çıkar çıkmaz yüzüme vuran soğuk rüzgara aldırmadan yanına gittim. "neler olduğunu anlatacak mısın artık?" diye sordum kızgın bir sesle.

"jaehyun, bak." hipnoz olmuş gibi bileğine bakıyordu. yaklaşıp gösterdiği yere, ejderha dövmesine çevirdim gözlerimi.

dövme gerçekten de yeşilimsi bir renkle parıldıyordu. gözlerime inanamamıştım. önceden gayet sıradan gözüken ejderha dövmesi, ama şu an sihirli bir şekilde parlıyordu.

kocaman açılmış gözlerimle bir bileğine, bir taeyong'a baktım.

"bu nasıl olur?"

"güçlerim," gülümsedi. "güçlerim geri döndü."

"ne-"

"elimi tut." dedi taeyong gözlerimin içine bakarak. ilk öylece ona baksam da dediğini yapıp elini tuttum.

gözlerini kapattı. yavaşça elinin ısınmaya başladığını hissediyordum. gittikçe ısınmaya devam etti ve en sonunda beni yakacak seviyeye geldiğinde hızlıca elini bıraktım. taeyong parlıyordu. basbayağı, ışıl ışıl parlıyordu. ya rüya görüyordum ya da ikimiz de delirmiştik.

parlaklığı bütün sokağı aydınlatacak kadar büyümüştü. gözlerim acımaya başlayınca ona bakmayı bırakmak zorunda kaldım. birkaç saniye sonra, ışık gittiğinde kafamı çevirdim ve taeyong'a baktım.

taeyong yoktu. onun yerine uzun ve ince vücutlu kocaman bir ejderha vardı.

tam önümde gerçek bir çin ejderhası duruyordu. ay ışığının altında parlayan beyaz tüyleri yumuşacık görünüyordu, vücudu boyunca uzanan yeşil yelesi rüzgarda dalgalanıyordu.

bu oydu. bu taeyong'un bileğindeki ejderhaydı. bu, taeyong'un ta kendisiydi.

korkuluklara tutunup havalandı ve havada birkaç takla atıp kendi etrafında döndü. oyun oynayan bir köpek gibi görünüyordu, gülümsemek istedim ama şaşkınlığımı atlatamıyordum hâlâ.

bir süre sonra yanıma döndü ve geri insan haline dönüştü. "gördün, değil mi? beni gördün." dedi kocaman sırıtarak. ben ise ağzım açık onu izliyordum sadece.

"büyücü değilim," dedi aklımdaki soruları cevaplamaya çalışır gibi. "ejderhaya dönüşebiliyorum sadece. ya da yarı insan yarı ejderha gibi bir şeyim, gerçi ikisi aynı şey sanırım."

"ya insanlar seni görürse?" biraz yersiz bir soruydu ama yani, diğer insanlar havada uçan bir ejderha görse pek iyi şeyler olmazdı muhtemelen.

"insanlar beni göremiyor."

"ama ben görebiliyorum?"

"evet, görebiliyorsun." bir an insan olmadığımı falan söyleyeceğini düşünüp itiraz edecektim ki devam etti. "çünkü sen sıradan bir insan değilsin, jaehyun. bana yardım ettin ve beni kurtardın. gücümü geri getiren sensin. bu yüzden dönüşmeden önce elini tutmuştum zaten, bana güç veriyorsun." gülümsedi. "teşekkür ederim bu arada, sen olmasan sonsuza kadar insan olarak kalacaktım."

"iyi de ben hiçbir şey yapmadım ki." onu evime almak dışında hiçbir şey yapmamıştım. 15 dakika öncesine kadar gücünden haberim bile yoktu, nasıl geri gelmesini sağlamış olabilirdim ki?

"çok şey yaptın aslında, sadece farkında değilsin."

"şimdi ne yapacaksın peki?"

"evime döneceğim. oraya gidebilmek için bir geçitten geçmem gerekiyor ama bu geçitten sadece ejderha formundayken geçebiliyorum. bu yüzden önceden geri dönemiyordum, ama artık yapmam gereken tek şey geçidin yerini bulmak."

"gidecek misin yani? sonsuza kadar mı?" suratım anında asılırken sordum. bir gün gideceğini biliyordum ama bu kadar erken olmasını beklememiştim.

"pek sayılmaz. henüz geçidin yerini bilmiyorum, bulmak ne kadar zamanımı alır onu da bilmiyorum. arayışa çıkacağım sadece. eğer bulamazsam birkaç güne geri dönerim."

ya bulursan, diye soracaktım ama vazgeçtim. cevabı biliyordum zaten, eğer geçidi bulursa bir daha geri dönmeyecekti.

"tamam." dedim sessizce. gülümsedi ve yine parıltılar arasında ejderhaya dönüşüp uzaklaşmaya başladı.

hoşçakal, demek istedim ama diyemedim. kendisine iyi bakmasını bile söyleyemedim. yükselip hızla bulutların arasında kaybolmasını izleyebildim sadece.


yb atmayı unutup duruyorum o yüzden bölüm geç geldi biraz sorry :(

bu arada ejderha taeyong böyle görünüyor;

bu arada ejderha taeyong böyle görünüyor;

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
find you, jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin